Geçen hafta, çevremiz ve uyarıcıların yeme davranışımızı, yani neyi ne kadar yediğimizi büyük ölçüde belirlediğinden söz etmiştik. Bu veriye dayanarak, Brian Wansink ve çalışma arkadaşları, çevremizi değiştirmek ve böylece daha az yememizi sağlamak için çeşitli taktikler önermişlerdi. Aşağıda bunlara ek öneriler bulacaksınız. Bu önerilerin ...
Bayağı bir aylar önce “neden kilo alırız ve neden veremeyiz, verirsek de neden geri alırız” üzerine bir dizi yazı yazdım. Bu yazılarda ağırlıklı olarak bu döngüyü sürdüren aktörlerin rolü üzerinde durmuştuk. Yani, kendiyle ve bedeniyle sürekli kavga içinde olanlar, onları “tedavi etmeye” çalışan profesyoneller, zayıflama ...
Birkaç haftadır kolesterolle ilgili “şehir efsanelerini” yazıyorum. Geçen haftayı özetleyelim: Kolesterolle ilgili araştırmaların toplandığı, yönetildiği kurumun (NCEP) başındaki araştırmacıların neredeyse tamamı aynı zamanda büyük ilaç şirketlerinin hesabına çalışmaktadır. Yüksek kolesterolün başta kalp olmak üzere ciddi ...
Geçen hafta ilaç araştırmalarını yapan bazı araştırmacıların, “rakamlara işkence” yaparak istatistikten anlamayanları nasıl kandırdıklarını anlatmıştık. Örneğin, içi boş ve anlamsız yeni kavramlar yaratarak kolesterolün sanki ciddi sağlık sorunlarıyla ilgisi varmış gibi gösterdiklerini söylemiştik. Sık başvurulan bir tanesi: ...
Birkaç ay önce fazla kilolu olmakla, yani şişmanlıkla sağlık arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir dizi yazı yazmıştım. Bu konuda bildiklerimizin, daha doğrusu doğru diye bildiklerimizin çoğunun “şehir efsanesinden” öteye geçmediğini görmüştük. Ama en büyük hayal kırıklığımız; “bilimin kalesi” diye bildiğimiz NIH (Amerikan ...
Geçen hafta “şehir efsaneleri” dizisinden “kolesterol masalını” irdeleyeceğimizi müjdelemiştik. Daha önce de hatırlayacaksınız, kilolu olmakla, yani şişmanlıkla sağlık arasındaki ilişkiyi irdeleyen bir dizi yazı yazmış ve bazı saygın uluslar arası kurumların araştırma sonuçlarının bilinçli olarak çarpıtılmasına nasıl aracı ...
Bayağı bir haftadır travmalardan ve hayatın tuzaklarından söz ediyoruz. Son yazıda travmalarımızdan, hayatın tuzaklarından ve onların verdiği acıdan arındığımızda, yani yaşamımızdan olumsuzu çekince, örneğin korkularımızı aşınca, ille de bunun yerini “mutluluk ve doyum alır” diyemeyeceğimizden söz ettik. İhtiyaçlarımızı iyi...
Birkaç haftadır ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa bir özet: Bütün tuzaklarda olduğu gibi, hayatın tuzaklarında da, istemeden içinde buluruz kendimizi, içinden çıkamayız ve canımız yanar. Zarar verir ve yaşam boyu varlıklarını sürdürebilirler. Pek çok danışanımız, bu tuzakların bir çeşit farkında olduklarını ama ...
Birkaç haftadır travmalardan ve ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa olmasına gayret ederek bir özet yapalım: 1. Bir yaşantının ‘travmatik’ olabilmesi için, olayı fiziksel veya psikolojik tehdit olarak yaşamamız gerekiyor. Uçakta türbülansa yakalanmak, kaza, şiddet, yakınımızı kaybetmek, aldatılmak, terk, ...
Geçtiğimiz haftalarda sizlere özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmaların ya da başka türlü ifade edecek olursak; fiziksel, duygusal ya da cinsel istismarların yetişkin yaşamına uzanan etkilerinden söz etmiştim. Travmayı da kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit eden olaylar olarak tanımlamıştık. Örnek verecek olursak; bir köpeğin...