Yemekle Kavga Etmeyin
Zayıflama çılgınlığıyla hayattaki en önemli değerin “güzellik” haline gelmesi ve bunu yitirmeme düşüncesine saplanıp kalmak, kendimize yaptığımız en büyük kötülük. “Evet ben de böyleyim!” diyorsanız uyaralım: Olmanız gereken yer, bir diyetisyenin bekleme salonu değil; sizin sorununuz daha derinlerde. İşte Davranış Bilimleri Enstitüsü’nün yaptığı araştırmanın ortaya koyduğu gerçekler…
Kilo sorunu olmamasına ya da birkaç kilo fazlasına rağmen şişmanlığını ve fazla kilo la rı nı ba ha ne ede rek diyetis yen kapısından ayrılmayan ve yaşamını diyetle geçiren kişilerin bunu yapmalarının altın da psikolojik sorunlar ve travmalar bulunu yor. Buna neden olan en önemli unsurun “yemekle kavga ” olduğunu söyleyen Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı Psikolog Emre Konuk, yaptıkları araştırmanın sonucunda “yasaklı yiyecekler listesi” ve kişiyi bırakmayan “vicdan azabı”nın psikolojik problemlere yol açtığını belirtiyor.
ÇİKOLATA KORKUSU
Böyle durumlarda çok sevildiği halde, bir parça çikolatalı pasta yemek bile kişi için büyük bir kriz haline dönüşebiliyor. Bu durum, bazen gerçeklerin de üzerini örtüyor. Küçük bir çikolatadan aldığı kalorilerle rejiminin bozulduğunu düşünen kişi, 1 dilim etin kalorisinin daha yüksek olmasını “zarar vermez” olarak algılıyor. Bu durumdaki insan, hem yaşamı boyunca istediklerini yiyememiş oluyor, hem de suçluluk hissinden kurtulamıyor. Sonunda çikolata yeme isteğini savaşla bastırmak, bunu artırıp dayanılmaz bir açlık haline getiriyor.
SAVAŞIN GALİBİ YOK
Yemekle kavgayı, “Kişilerin yemekle yememek arasında gidip gelmelerine neden olan gerçek bir savaş” olarak tanımlayan Psikolog Emre Konuk, bu savaşın galibi olmadığını söylüyor ve “Yemekle kavga, aslında insanın kendisiyle kavgasıdır” diyor. Konuk’a göre yemekle kavgası olan kişiler, yasaklı yiyeceği yeselerde yemeseler de kavgayı kaybetmiş sayılıyor. Kilo vermenin fizyolojik ve psikolojik boyutlarının çok önemli olduğunu belirten Konuk, “Kilo verdirmeye yönelik yaklaşımlar, sürecin sadece fizyolojik yönüne odaklanınca olayın temelinden ve psikolojik boyutundan uzaklaşılıp bir kısır döngüye giriliyor” diyor.
Diyetle Zayıflayanlar Verdiklerini Geri Alıyor
Emre Konuk, “Diyetisyenler sürekli kilolarıyla meşgul olan insanlara nasıl kilo vereceklerini öğretse de nasıl yemek yemeleri gerektiğini öğretmezler” diyor. Yapılan araştırmalar da diyet programlarıyla zayıflayanların yüzde 98’inin verdikleri kiloları geri aldığını gösteriyor. İncecik kadınların bile yemek ve kilo takıntıları olduğuna ve bu durumu çözmenin sadece diyetisyenlerle mümkün olmadığına dikkat çeken Konuk, “katı yasaklar”ı olan diyetlerin kişileri bedenlerinden kopardığına dikkat çekiyor. Ortaya çıkan tablo; mutsuz, takıntılı ve travmatik ruh hallerine işaret ediyor ve bu noktada sorunun çözümsüz kaldığına dikkat çekiliyor. Rejim yapanların çoğu bu nedenle “Şu rejim bitse de doğru düzgün yemek yesek!” bekleyişine giriyor.
Duygusal Yemek de Bir Sorun
Yemek yeme eyleminin altında yatan nedenlerden biri de “duygusal yeme”. Bu, yoğun duygularla baş etmek için gerçekleştirilen bir yemek türü anlamına geliyor. Bu tür yemek yiyenler, bedenleri ve duygularıyla bağlarını koparma noktasında bulunuyor. Patronuna, arkadaşına veya eşine kızan ve kızgınlık duygularını bastırmak adına yemek yiyenler bu gruba giriyor.
Çözüm Nerede?
Zayıflamanın sadece fizyolojik bir sorun olmadığını söyleyen Psikolog Emre Konuk, problemin çözümünde beslenme uzmanlarının yanında psikolog ve psikiyatrların görev yapmasının önemli olduğunu vurguladı.
Şişman Arkadaşı Olan Zayıflar da Şişmanlıyor
Karşılanamayan yeme arzusu, bedensel düzeyde ifade ediliyor. Örneğin kas ağrısı gibi şikâyetleri olan kişilerin bu şikâyetlerinin temelinde yemekle ilgili sorunlar bulunuyor. Negatif duygu, düşünce ve inançlar, “Ben iradesizim, kendimi kontrol edemem!” düşüncesi, sosyal konum ve ilişkiler, alışkanlıkların edinilmesinde büyük rol oynuyor. Araştırmalar, şişman insanların grubuna giren zayıfların bir süre sonra hızla kilo almaya başladığını gösteriyor. Bu konuda, çevreyle ilgili oluşan kültür ve alışkanlıkların da etkisi bulunuyor.
Dışlanmaya Yemek Yiyerek Tepki
Anne-baba, çocuğa ergenlik döneminde ya sınır koyuyor ya da serbest bırakıyor. Çocuğun kendisi ne söylenenin tersini yapması; örne ğin “Yeme!” uyarısının çocuk beyni tarafından “Yemek ye!”şeklinde algılanmasıda kontrol dışı hastalık olarak adlandırılıyor. Kıyaslanma ve dışlanmada “travma ” olarak kabul edilip yemek yeme gibi bir rahatsızlığa yol açabiliyor.
DBE Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Bizi Arayın Terapistlerimiz
Benzer İçerikler :
Bir metafor olarak zihnimizi bilgisayara benzetecek olursak, travma virüs oluyor ve virüs işletim sisteminin ya da hard diskteki dosyaların bozulmasına neden ...
EMDR Flash Teknik Grup Uygulamasının Travmatik Stres Belirtileri Üzerine Etkisinin Araştırılması Son 10 yıl içerisinde travmatik bir trafik kazası...
Beynimizin gerek psikolojik, gerekse beden sağlığımızı korumak için elinden geleni yaptığını ve daha pek çok işlevi ne denli muhteşem bir orkestrasyon...
Başkalarına yardım etmek için zamanınızı, paranızı veya enerjinizi vermeniz, sadece dünyayı daha iyi bir hale getirmekle kalmaz, sizi de daha iyi yapar...
İlginizi Çekebilir :
İçinde bulunduğumuz bu salgın sürecinde hem fiziksel hem de psikolojik olarak harekete geçmemiz gerekir. Kendimizi maruz bıraktığımız haber miktarı...
Romantik ilişkilerde, terk edilme, bir ilişkide her iki partnerin de ilişkiyi sonlandırmayı istedikleri, beraber karar verdikleri veya ilişkinin doğal seyrinin ...
Merriam Webster sözlüğüne göre 2022 yılının en çok aranan kelimesi Gaslighting olmuş. Kelime 2021’e kıyasla %1740 oranında daha fazl...
“Karşınızdaki kişi narsist bir insan bile olsa bir ilişkiyi bitirmek, sevilen bir kişiyi terk etmek her zaman zordur. Partnerinizin yaptıklarının sizinle ...