“Sporu yaşam tarzımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmek, bazen aşılamaz görünen mutsuzluklarımızın, endişelerimizin, öfke patlamalarımızın, panik ataklarımızın yok olmasını sağlayarak yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, esnek, hayatla barışık ve neşeli bireylere dönüşmemize sebep olacaktır.”
Ruh sağlığı düzeyi iyi düzeyde olan bir bireyin yetilerinin farkında olması, günlük yaşamın stresiyle baş edebilmesi, üretken bir şekilde çalışabilmesi ve içinde yaşadığı topluma katkıda bulunabilmesi ile tanımlayabiliriz. (DSÖ, 2001).
İnsanların genelinin ruh sağlığı gelir/sosyal statü, sosyal destek ağları, eğitim, iş/çalışma koşulları, sosyal çevre, bedensel/genetik sağlık, alınan sağlık hizmetleri, cinsiyet ve kültür gibi çok çeşitli faktörlere bağlıdır (Public Health Agency of Canada, 2002). Sayılan bu temel faktörlere göre ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesini üç ana temaya indirgeyebiliriz. Bu temalar sosyal katılım (destekleyici ilişkiler ve topluma dahil olma), ayrımcılıktan/şiddetten uzak olmak (bedensel güvenlik, özgür irade ve kişinin kendi hayatını kontrol edebilmesi) ve belli bir düzeye kadar ekonomik refah seviyesinin (iş, eğitim, ev, para) yükselmesidir. (Victorian Department of Human Services, 2006).
Spor, antik dönemlerdeki olimpik kültürden itibaren insanın hayatında hep var olmuş ve uygarlığın kültür mirasının bir parçası olmuştur. Spor, yalnızca birtakım sporcu birey veya takımların birbirine yönelik rekabeti değil, aynı zamanda grup ve toplulukların birliktelik ve aidiyet duygusunu perçinleyen, kültürlerarası diyaloğu arttıran, uygar dünyanın önemli bir parçasıdır. Sporun kültürel boyutunun yanı sıra, insan biyolojisine yaptığı katkılar da yadsınamaz. Geçtiğimiz yüzyıldan yapılan beri yapılan araştırmalar, düzenli yapılan sporun insanın beden ve ruh sağlığına anlamlı düzeyde faydaları bulunduğunu göstermiştir.
Spor faaliyetleri aracılığıyla fizyolojinin harekete geçirilmesi, özellikle çocuk ve ergenlerin bedensel gelişimleri için muazzam etkiler yaratmaktadır. Yapılan araştırmalar, sporun çocuk ve gençlerde yalnızca kas veya kemik gücünü arttırmakla kalmadığını göstermektedir. Spor, aynı zamanda içinde kurallar barındıran bir faaliyet olduğu için çocuk ve ergenlerde hakkını savunma, başkasının hakkını destekleme, tartışmaya açık durumlarda vicdani yargısının sesini dinleme, yardımseverlik, sosyal destek olma, arkadaşlık, kendi ile başkaları arasındaki sınırları ve alanları adil bir şekilde gözetme gibi gelecekte sosyal ve toplumsal ilişkilerinde kendilerini nasıl konumlandıracaklarını belirleyecekleri alanlarda önemli gelişimsel katkılar sağlamaktadır.
Ayrıca yapılan araştırmalar, düzenli yapılan sporun çocuk ve ergenlerde depresyon düzeyini ciddi miktarda azaltan nörokimyasal etkiler yarattığını, buna paralel olarak ruhsal iyi oluş düzeyini anlamlı düzeyde yükselttiğini göstermiştir. Başka bir deyişle spor aracılığıyla bedenimizle kurduğumuz olumlu ilişkinin ruh sağlığımıza da olumlu katkılar sağladığını söylememiz mümkündür. Çünkü sonuç olarak zihin, duygu ve beden bir bütündür. Bu üç unsurdan birindeki olumlamalar diğerleri üzerinde de yapıcı etkiler bırakmaktadır. Literatürde bu tezi destekleyen sayısız bilimsel araştırma vardır.
Bazı okuyucularımız bu yazıyı okurken muhtemelen “spor yapmak” deyince uzunca vakit ve efor ayırılması gereken etkinlikler hayal edebilirler. Bu satırların yazıldığı pandemi günlerinde belki işe gitmeden 3 saat önce kalkıp gün doğumuyla koşuya çıkmak bazılarımız için imkânsız olabilir. Aslına bakarsak “spor” deyince burada kastettiğim şey daha çok “hareket”i yaşam tarzının bir parçası haline getirmek, bu kavramı bir kültür olarak benimsemektir. İşyerinde asansör yerine merdivenleri kullanmak, toplu taşımayla bir yere giderken bir durak önce inmek, eğer yol durumu müsaitse arabayla gitmek yerine bisikletle bir yere gitmek, “cafe arkadaşlıkları”nı “basketbol/bisiklet/tenis aktivite arkadaşlıkları”na çevirmek, sokağa çıkma imkanımızın olmadığı günlerde en azından evde kaslarımızı ve belimizi güçlendirecek basit yoga/plates/aerobik egzersizleri yapmak bile gün içerisindeki enerjimizi çok üst bir seviyeye taşıyacak, duygu durumumuzda çevremizdekiler tarafından da açıkça fark edilir düzeyde olumlu etkiler bırakacaktır.
Sporu yaşam tarzımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmek, bazen aşılamaz görünen mutsuzluklarımızın, endişelerimizin, öfke patlamalarımızın, panik ataklarımızın yok olmasını sağlayarak yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, esnek, hayatla barışık ve neşeli bireylere dönüşmemize sebep olacaktır. Herkese sporla dolu sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Erkin Ünalan
Klinik Psikolog & EMDR Terapisti
Kaynakça
Dünya Sağlık Örgütü (WHO). (2001). Mental Health: strengthening mental health promotion.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO). (2005). Mental Health Atlas.
Public Health Agency of Canada (PHAC). (2002). Population Health: What is the Population Health Approach?
Victorian Department of Human Services (DHS). (2006). Evidence-based mental health promotion resource.
DBE Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Bizi Arayın Terapistlerimiz