“Bundan önce yapılmış yüzlerce klinik araştırma, dijital dünyanın depresyon, kaygı ve saldırganlığı artırdığını gösteriyor. Hatta video oyunlarıyla çok fazla vakit geçiren kişilerin gerçeklikle bağlantılarını kaybederek psikotik davranışlar gösterebileceklerini ortaya koyuyor.”
Bir yetişkin, internet üzerinde her hafta ortalama yirmi saatten fazla zaman harcıyor. Bu sürenin yaklaşık üçte biri ise sosyal medya platformlarında harcanıyor. Yapılan araştırmalara göre birçok kişi, kitap okumak, egzersiz yapmak veya sosyalleşmekten daha çok internet üzerinde vaktini geçiriyor. Gençler ise her gün neredeyse 9 saatlerini dijital medyada harcıyor. Bu durum, insanların hayatlarının her yönünü çok güçlü bir şekilde etkiliyor.
Dijital dünya, eşi benzeri görülmemiş bir dünyadır. Bu dünyaya kontrolsüzce dalmak; kişilerarası etkileşimde zorluklar yaşanmasına, dikkat bozukluklarına sebep olabiliyor ve beynimizde daha önce hiç gözlemlenmemiş izler bırakıyor. Nörobilimci Greenfield, dijital dünyanın hayatlarımızı ele geçirmesinin; hafızada, dikkatte, bilgi işleme yeteneğinde ve bunlar gibi bilişsel diğer bütün süreçlerde olumsuz etkileri olabileceğini söylüyor. Bu sınırsız dünya aynı zamanda bize yeni düşünme biçimleri de kazandırıyor. Bilinçli ve yavaş bir şekilde yapmamız gereken işleri alıyor, hızlı ve otomatik olarak bu işlerin yapılmasını sağlıyor. Tüm bu yönleriyle dijital dünya göz korkutucu olabilir. Fakat bizler teknolojinin ve dijital medyanın getirdiği değişimlere izin verme veya bu değişimleri reddetme hakkına sahibiz. Önemli olan beynimizin teknolojiden ve dijital medyadan nasıl etkilendiğini öğrenerek buna göre hareket edebilmektir. Sonrasında alışkanlıklarımızı, dijital dünyada harcadığımız zamanı ve bu zamanı nasıl değerlendirebileceğimizi planlayarak kendimiz için en faydalı yolu tercih edebiliriz. Peki, beynimizin dijital dünyayla bu kadar içli dışlı olmamıza nasıl tepkiler verdiğini biliyor musunuz?
1. Medyanın Dikkat Üzerindeki Etkileri
Tarayıcınız üzerinde birden fazla sekme açtığınızda veya birden fazla cihazı aynı anda kullandığınızda görevler arasında geçiş yapmak kolaylaşır ve bu durum bizi çoklu görev yapmaya teşvik eder. Ama bu iyi bir şey midir? Nörobilimci Russ Poldrack, çoklu görev sırasında edinilen yeni bilginin beynin yanlış kısmına gidebileceğini keşfetti. Normalde yeni edinilen bilgiler, beynin uzun süreli depolamasından sorumlu olan hipokampuse gider. Poldrack, çoklu görev sırasında, yeni edinilen bilgilerin hipokampus yerine beynin striatum bölgesine (Beynin karar verme, eylem seçme ve ödüle dayalı öğrenmede etkin olarak görev alan bölgesi) gidebileceğini öne sürüyor. Örneğin bir çocuk hem TV izleyip hem ödevini yapmaya çalıştığında yeni bilgiler olması gerektiği gibi hipokampüs bölgesine gitmiyor ve bu durumda insanların öğrenme şekli olumsuz yönde etkileniyor. Çoklu görev yaparken bir şeyler öğrenseniz bile öğrendikleriniz kalıcı olmuyor.
2. Medyanın Bellek Üzerindeki Etkileri
Yapılan bir araştırmada, insanlar iki gruba ayrılıyor ve bir grup bilgiye internet üzerinden araştırarak ulaşırken diğer grup için bu seçenek yasaklanıyor. Daha sonra katılımcılara edindikleri bilgi ile ilgili sorular sorulduğunda internet üzerinden bilgiye ulaşan kişilerin en basit soruda dahi yeniden internete başvurma ihtiyacı oldukları görülüyor. Yani internet üzerinden bilgiye ulaşan kişiler o bilgiyi hatırlamak için kendi hafızası yerine web sitelerine daha çok güveniyor. İnterneti daha çok bilgiye ulaşmak ve öğrenmek için kullandığımızı düşünsek de bilgiye bu kadar kolay ve çabuk ulaşabiliyor olmak insan hafızasını değiştiriyor ve bizleri internete daha da bağımlı hale getiriyor.
3. Medyanın Düşünce Yapısı Üzerindeki Etkileri
Yapılan bir çalışmaya göre, dijital bir platformdan bilgi edinmek, o bilgiyi soyut olarak yorumlamak yerine somut ayrıntılara odaklanmaya daha yatkın olunmasına sebep olabiliyor. Bu çalışmada 20 ila 24 yaş aralığında 300’den fazla katılımcıdan kısa bir öykünün bilgisayarda okunması istendi. Sonra katılımcılara kağıt-kalem ile bir quiz yapıldı. Öyküyü dijital ortamda okumayan kullanıcılar, dijital ortamda okuyanlara göre soyut sorulara %48 oranında ve çıkarım-yorumlama sorularında ise %66 oranında daha doğru cevap verdiler. Somut sorularda ise dijital platformu kullanan katılımcılar, dijital platformu kullanmayan katılımcılara göre %58 oranında daha doğru cevap verdiler ve toplamda %73 doğru ile daha iyi puan aldılar. Bu sonuçlar, dijital dünyanın insanların daha derin düşünme, müzakere etme ve soyut düşünme kapasitesini sınırlandırdığını ve yaratıcılığı da olumsuz bir şekilde etkileyebileceğini çok net bir şekilde ortaya koyuyor.
4. Medyanın Empati Üzerindeki Etkileri
Dijital dünyanın dikkat üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmiştik. Bu durum diğer insanlarla kuracağınız derin bağlara olan dikkatinizi de baltalıyor ve dikkat dağıtıcı uyarıcılar, bu tür derin duyguları deneyimlemenizi zorlaştırıyor. Yapılan bir araştırma, dikkatiniz ne kadar kolay dağılırsa empati yeteneğinizin de bir o kadar azalacağını ortaya koyuyor.
Hiç bir arkadaşınızla veya sevdiğiniz birileriyle mektuplaştınız mı? Bir zamanların en çok kullanılan iletişim aracı olan mektuplarda kişilerin okunaklı ve güzel yazı yazması, yazar ve okuyucu arasındaki saygının bir işareti olarak algılanıyordu. Yazıdaki eksiklik, insanlarla kurduğumuz iletişimdeki bir eksikliğin yansıması olarak görülüyordu. Çünkü elle yazmak, sizi durup biraz düşünmeye iter ve başkalarını nasıl etkilediğinizi daha çok fark edebilmenizi sağlar. Hatta bazı araştırmacılar el ile yazmanın, düşünce ve anıların yaratım süreciyle doğrudan bağlantılı olduğunu söylüyorlar. Özetle, el yazısı yazdığınızda insanların zihinleriyle daha derin düzeyde bir bağlantı kurarsınız ve toplum olarak bunu artık yapamıyoruz. Dijital medyanın da etkisiyle okuduğumuz, yazdığımız ve düşündüğümüz her şey, zihnimizde giderek daha yüzeysel bir düzlemde kalıyor ve hem kendimizle hem de çevremizdekilerle ilgili hissettiğimiz hiçbir duyguyu derinlemesine yaşayamıyoruz.
5. Medyanın Davranışlar Üzerindeki Etkileri
Bundan önce yapılmış yüzlerce klinik araştırma, dijital dünyanın depresyon, kaygı ve saldırganlığı artırdığını gösteriyor. Hatta video oyunlarıyla çok fazla vakit geçiren kişilerin gerçeklikle bağlantılarını kaybederek psikotik davranışlar gösterebileceklerini ortaya koyuyor. Ergenlerin, aşırı internet kullanımı sebebiyle depresyon ve okul tükenmişliği gibi zorluklar yaşadığı söyleniyor. Özellikle okula karşı ilgisi olmayan ergenlerde dijital bağımlılığın ortaya çıkma riskinin çok daha yüksek olduğu biliniyor. Tüm bunların yanında yapılan bazı araştırmalar da, sosyal medya kullanan kişilerin arkadaşlarıyla daha yakın ilişkiler kurduğunu, daha fazla güvendiklerini ve destek gördüklerini ortaya koyuyor. Gençlerle yapılan bir çalışmada, sosyal medya kullanımının insanlarla ilişkileri derinleştirmeye yardımcı olduğu görüldü. Sonuç olarak her ne kadar inkar edilemez nimetleri olsa da dijital medya, optimal beynin fonksiyonu ve sağlıklı ilişkiler kurma noktasında bizler için tehdit oluşturuyor. Peki sizler dijital dünyanın davranışlarınızı nasıl etkilediğinin farkında mısınız?
6. Medyanın Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri
Dijital dünyada karşınıza çıkan hemen hemen her sosyal medya platformu, mümkün olduğunca çok reklam görebilmeniz için olabildiğince çevrimiçi kalabilmeniz için çabalar. Bu süreçte tıpkı alkolikler ya da kumarbazlardaki gibi bağımlılık duygusunu aktif eden “ödül” sistemini kullanırlar. Sizi daha uzun süre çevrimiçi kaldığınız için ödüllendirirler. Ayrıca bu tür platformlarda aldığınız beğeniler, yorumlar, gelen bildirimler bir kabul duygusu yaşamanızı sağlar. Bu dünyadan uzak kaldığınız her an, tıpkı bir uyuşturucu bağımlısı gibi yoksunluk çeker ve mutsuz olmaya başlarsınız.
Dijital dünyanın ruh sağlığına bir başka etkisi de duygularımızın sosyal medya aracılığıyla kolayca manipüle edilebiliyor olmasıdır. Bir arkadaşımızın üzücü bir paylaşımını gördüğümüzde, kötü bir habere denk geldiğimizde bizler de üzülürüz. Elbette duyguların paylaşılması ve insanların birbirlerine destek olmaları olağandır. Fakat günümüzde sosyal medya, bilgi kirliliğinin, manipülasyonların ve geçersiz bilgilerin bir kısıtlama olmaksızın paylaşıldığı sonsuz bir kara delik gibidir. Ayrıca kullanıcıların daha çok etkileşimde bulunması için güçlü algoritma sistemleri kullanan bu platformlarda, sürekli aynı türde paylaşımlar görürsünüz. Örneğin bir silah saldırısıyla ilgili bir habere tıkladığınızda, ya da bir arkadaşınızın boşanmasıyla ilgili bir gönderisine yorum yaptığınızda size bu muhtevada daha çok içerik sunulacaktır.
Görüldüğü üzere hepimizin elinin altında olan bu sınırsız dünyada kontrolsüzce kaybolmanın hem beynimizin aktivitelerine hem de ruh sağlığımıza ciddi olumsuz etkileri var. Birçoğumuz bu dünyanın nimetlerinden vazgeçemiyoruz fakat en azından nasıl daha kontrollü kullanmamız gerektiğini öğrenmeliyiz. Günde bir iki saati internette geçirmek artık günümüzde normal karşılanıyor. Ancak her gün uzun saatlerinizi internette geçirmek sizi gerçekdışı, sanal bir dünyanın içine hapseder ve gerçeklikten uzaklaştıkça düşünce yapınız, algılarınız, insanlarla kurduğunuz ilişkiler değişir.
KAYNAK
Briggs S., (16 Eylül, 2016). 6 Ways Digital Media Impacts the Brain. Informed.
https://www.opencolleges.edu.au/informed/features/5-ways-digital-media-impacts-brain/
Waldemar C., (26 Nisan, 2018). Does Social Media Cause Depression? PsychCentral.
https://psychcentral.com/blog/does-social-media-cause-depression#1
DBE Yetişkin ve Aile Bölümü
DBE Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Bizi Arayın Terapistlerimiz