İlişkilerdeki Bir Numaralı Olumsuz Döngü Nasıl Kırılabilir?
Çiftler arasındaki ilişki dinamiklerinden en problemli olanlardan birisi de kovalayan-çekinen “dansından” oluşur.
Evlilik danışmanlığı yaptığım 25 yılda yüzlerce çift ile bu kendi kendini pekiştiren olumsuz döngü ile çalıştım. Bağlanma teorisyeni John Bowlby, çift terapisi alanının öncülerinden John Gottman ve Duygu Odaklı Terapi’yi geliştiren Sue Johnson bu ilişki dinamiği üzerine uzun yazılar yazmıştır.
Bu dansın adımları şu şekilde ilerliyor:
- Partnerleden birisi yakınlık arayışında oluyor. Diğer partner yanıt vermiyor.
- Tekrar tekrar reddedildikten sonra ilk partner reddedilmiş hissederken aynı zamanda yalnız, huzursuz veya sevilmediğini hissetmeye başlıyor ve yaptığı şeyin şiddetini arttırıyor.
- Diğer partner sıkıştırılmış, baskılanmış, eleştirilmiş ya da kabul edilmediğini hissediyor ve daha çok kendini kapatarak daha hızlı bir şekilde geri çekilerek uzaklaşıyor.
- Eğer bir çift bu ilişki dinamiği ile ilgilenmezse bu kovalayan-çekinen döngüsü kronik bir hal alarak tatminsizliğe yol açıyor ve en sonunda çiftin arasındaki bağı zayıflatıyor.
Mevcut ilişkinizi ya da ilişki geçmişinizi gözden geçirdiğinizde kendinizi kovalayan ya da çekinen rolde gördüğünüz oluyor mu? Özellikle rollerden birinde kendinizi bulduğunuz bir örüntü tespit edebilirsiniz. Ya da bir ilişkide kovalayan roldeyken bir başka ilişkinizde çekinen rolde olduğunuzu da fark edebilirsiniz.
Bu çok acı veren bir döngü olduğu için birçok kişi bu döngüde partnerinin rolünü görüp kendi payını görmezden gelebilir. Örneğin, yakınlık denemelerinde başarısız olan bir kişi partnerinin bağlanma fobisi olduğunu düşünmeye başlayabilir, ya da onun soğuk veya antisosyal olduğunu düşünebilir. Diğer bir ihtimal de, kovalanan kişinin diğer kişiyi kendine güvensiz, yapışkan ya da aşırı talepkar görmesidir.
Her iki tarafın da kendince haklı olduğu yerler olabilir. Kovalayanlar ilişkideki yakınlık hissiyatına sahip çıktıklarını hissederken, kaçınanlar da bağımsızlık hissine sahip çıktıklarını düşünebilirler.
Sağlıklı ilişkiler bağımsızlık ve yakınlığın bir karışımından oluşur. Çiftler hem yakınlığa hem de mesafeye yer bırakıyor olmalılar yoksa sonuç olarak kendilerini bir çıkmazda bulabilirler.
İşte bu duruma yardımcı olabilecek iki büyük adım:
1) Asıl sorunun bağ kurmakla ilgili olduğunu fark edin.
Hepimiz bağ kurmak isteriz. Bu birincil ihtiyaçlarımızdan biridir. Bu en başında ilişki arayışında olmamızın da sebebidir. Ama her birimiz bağı farklı şekilde kurar.
Partnerinizle çatışmada olduğunuzda, kendinize her ikinizin de ortak amacının bağ kurmak olduğunu hatırlatın. Her ikinizin nasıl ve ne zamanlarda en çok bağ kurduğunu hissettiğinden bahsedin.
Birisi sohbetler ettiğinde ve birlikte kaliteli zaman geçirdiğinde bağ kurduğunu hissederken bir diğeri ortak bir aktivite yapıldığında ya da fiziksel olarak şefkat gördüğünde bunu hissedebilir.
Her iki tarafın da birbirine yakın hissettiği zamanları ve durumları tanımladıkça bunları ilişkinizin bir parçası haline getirebilirsiniz. Bunu aslında herkes ilişkisinin başında yapar, fakat zamanla birbirimize ulaşmak için sarf ettiğimiz çaba azalabilir. İlişkiler üzerinde çalışmayı ve bakımı gerektirir.
İlişkide iki tarafın da ihtiyacını karşılayacak şekilde bağ kurma yollarınızı birleştirmeye gayret edin. Bu karşılıklı bir iş olacaktır. Eğer almak istediğiniz kadar vermeye hazır değilseniz ciddi bir ilişkide olmak isteyip istemediğinizi ya da mevcut partnerinizle bir ilişkide kalma isteğinizi sorgulamanız gerekebilir.
2) Bu kovalayan-kaçınan döngüsünün altında yatan korkuların ve arzuların farkına varın.
Kendinizi bir tartışma içinde bulduğunuzda- örneğin ev işleriyle ilgili ya da aile ziyaretleri ile ilgili- genellikle tartışmalarınızın temel olarak bulaşık makinasını yerleştirmekten daha derin bir konu ile ilgili olacağını kendinize hatırlatın.
Yakın ilişkiler söz konusu olduğunda hepimizin temelde yaşadığı bir takım korkular vardır. Bunlar:
- Terk edilmek
- Kontrol edilmek
- Sevilmemek ya da sevilemeyecek olmak
- Güvensiz hissetmek
- Yeterince iyi değilmiş gibi hissetmek
- Kabul edilmemek
- Değer görmemek
- Saygı görmemek
- Görülmemek ya da duyulmamak gibi sıralanabilir.
Birçok tartışma bu korkulardan birinin ya da birkaçının ortaya çıkmasından doğar. Eğer tartışmalar yalnızca yüzeydeki- ev işleri veya aile ziyaretleri- gibi konulara odaklanırsa bu altta yatan korkularla temas edilemez. Böylece farklı konularda bu sorunun yeniden ortaya çıkması garantilenmiş olur.
Kendinizi ve partnerinizi inatçı keçiler gibi boynuz boynuza bulduğunuz bir sonraki seferde durun ve kendinize sorun- “Bu korkulardan biri ya da birkaçı ortaya çıkmış olabilir mi?” Eğer çıkmışsa adını koyun ve o korkuya sahip çıkın.
Örneğin, partnerinize “Sen bulaşıkları lavaboda bıraktığında beni bir hizmetçi olarak gördüğünü hissediyorum. Görünmez hissediyorum, saygı duyulmadığını ve eşit olmadığımızı hissediyorum. Her ikimiz için de uygun olan bir şekilde bunu çözmek için konuşabilir miyiz?” diyebilirsiniz. Bu partnerinize sizi gerçekten üzen şeyi anlatmak için bir kapı açtığı gibi nazikçe cevap verebilmesi için de bir alan sağlamış olur.
Dan Neuharth, Ph.D., MFT
Çeviri: Uzm. Klinik Psikolog Ceren Başak Araz - DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü
DBE Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Bizi Arayın Terapistlerimiz
Benzer İçerikler :
Mutsuz bir ilişki yaşıyorsanız, sürekli başarısız ilişkilere takılıp kalmış gibi hissediyorsanız, doğru ilişkiyi bir türlü bulamamışsanız bunun nedeni...
Bilişsel önyargılar bizi, anılarımızı nasıl şekillendirdiğimizden inançlarımızı nasıl değerlendirdiğimize ve diğer insanlarla nasıl ilişkiler kurduğumuza ...
Sosyal destek, otonominin ve öz-saygının gelişimi açısından çok önemlidir. Bireyler, gençlikten yetişkinliğe geçiş sürecinde sosyal desteğe daha güvenirler,...
Hamilelik döneminde kaygı ve endişe yaşamak doğaldır. Bir çocuk sahibi olma, doğum yapma ve doğacak küçük bebeğinize ebeveynlik yapmakla ilgili endişeleriniz ...
İlginizi Çekebilir :
İlişkinizi İyileştirmek İçin İLK Tamir Edeceğiniz Şey BUDUR Eşinizin yanındayken hiç kendinizi ince buz üstünde yürüyormuş gibi hissettiniz mi? Eşiniz, siz ...
Hemen hemen herkes, “her şeye sahip” –güç, prestij, hayranlık, sevgi dolu bir aile, pek çok arkadaş ve güvenli bir gelecek- gibi görünen ...
Mutsuz evliliklerin öykülerine sıkça rastlasak da mutlu evliliklerle ilgili çok fazla öykü duymayız. Mutsuz çiftlerin mutsuzluklarının nedenleri üzerine...
“Sınırlar koymaya cesaret etmek, başkalarını hayal kırıklığına uğratma riskini aldığımızda bile kendimizi sevme gücüne sahip olmakla ...