İnsanları Neler Mutlu Etmez
Aralık'ın ortasında bu köşede “Mutluluk Satın Alınabilir mi” baÅŸlıklı yazıda, ekonomik refahla mutluluk arasındaki iliÅŸkiyi irdelemiÅŸtim. Aptala malum olurmuÅŸ; Time dergisi, Åžubat sayısını “Mutluluk Bilimi” baÅŸlığıyla bu konuya ayırdı. Hemen arkasından da DÄ°E Türkiye’de insanların ne ölçüde mutlu olduÄŸu sorusunun sorulduÄŸu bir araÅŸtırma yayınladı.
DÄ°E’nün araÅŸtırması, Türkiye’de insanların pek de öyle düşünüldüğü gibi mutsuz olmadığını, tersine büyük bir çoÄŸunluÄŸun yaÅŸamından memnun olduÄŸunu söylüyordu. SaÄŸduyuya aykırı gibi gelen bu sonuç, aslında yurt dışında ve pek çok ülkede yapılan araÅŸtırmaları doÄŸruluyordu. Kimimiz bunu Türk milletinin, “Nasılsın”diye sorulunca “Allaha şükür iyiyim” deme alışkanlığına baÄŸladı. Yani dolaylı olarak araÅŸtırmanın metodolojisini eleÅŸtirdi. Önemli bir kısmımız ise, Türk milletinin kaderciliÄŸine baÄŸladı. Ama ne yazık ki bu görüşler, Japonların Türklerden dört misli daha zengin oldukları halde niye daha mutlu olmadıklarını açıklayamıyordu.
İyisi mi biz de bu yazıyı, insanları neler mutlu etmez, neler edere ayıralım ve noktayı koyalım.
Gelir Düzeyi: Satınalma gücü ile yaÅŸamdan alınan doyum arasında, 8000 dolara kadar doÄŸrudan bir iliÅŸki var. Satınalma gücü 8000 doları aÅŸmaya baÅŸlayınca, parayla yaÅŸamdan alınan doyum arasındaki iliÅŸki ortadan kalkıyor. Ayrıca Çin'in, Arjantin'in ve Brezilya’nın doyum düzeyleri, ekonomik düzeylerine bakıldığında yüksek çıkıyor. Japonya’yı ise anlamak mümkün deÄŸil: Biz Türkler Japonlar kadar mutluyuz, satın alma güçleri bizim dört katımız olduÄŸu halde. Bütün bunlara bakarak refah düzeyiyle yaÅŸamdan alınan doyum arasındaki iliÅŸkinin bir yere kadar anlamlı olduÄŸunu, bir yerden sonra da anlamsız hale geldiÄŸini görüyoruz.
Eğitim: Sevgili anne ve babacığım adam olayım diye olmadık özverilerde bulundular ama üzgünüm bu da mutlulukla çok bağlantılı değil. Çalışmalar mutluluk ve eğitim durumu arasında da anlamlı bir ilişki bulamamış.
Gençlik: Hayır. AraÅŸtırmalar yaÅŸlı insanların hayatlarından, genç insanlara göre daha fazla tatmin olduÄŸunu gösteriyor. Aynı ÅŸekilde yaÅŸlıların kendilerini daha az kötü ruh haline soktukları da önemli bulgular arasında. Daha detaylı konuÅŸmak gerekirse 20-24 yaÅŸ arası insanlar ayda ortalama 3.4 gün mutsuzken 65-74 yaÅŸ arası kiÅŸilerin ayda ortalama 2.3 gün mutsuz oldukları bulunmuÅŸ. Bu ilk bakışta çok büyük bir fark gibi görünmese de istatistiksel olarak anlamlı fark var. Benzer bir çalışmayı Erasmus Ãœniversitesi’nde profesör Ruut Veenhoven da yapmış ve 30-50 yaÅŸ arası insanların diÄŸer yaÅŸ gruplarından daha mutsuz olduklarını bulmuÅŸ. Bu belki de bu yaÅŸ grubundaki insanların daha az özgür ama daha fazla sorumlu olmalarından kaynaklanıyor olabilir.
Evlilik: Bu biraz karmaşık bir konu. Genelde evli insanların bekarlardan daha mutlu olduğu bulunmuş ama orada çok fazla değişken var ve bu tamamen başka bir köşe yazısını hakediyor.
TV Seyretmek: Maalesef günde 3 saatten fazla TV seyredenler (özellikle pembe dizileri) bu kutunun önünde daha az vakit geçirenlere göre daha mutsuzlar.
ArkadaÅŸlar ve Sosyal Çevre: Kocaman bir EVET diyor çalışmalar. Illinois Ãœniversitesi’nden Diener ve Seligman’ın konuyla ilgili yaptıkları çalışmada en mutsuz %10 ve en mutlu %10 arasındaki farka bakıldığında, bu kiÅŸilerin aileleriyle ve yakın arkadaÅŸlarıyla olan sıkı baÄŸları dikkati çekiyor. Yani aile baÄŸlarınız ne kadar güçlüyse ve ne kadar sıkı dostunuz varsa o kadar mutlusunuz. Ya da mutlu olma ihtimaliniz o kadar yüksek. Bence bugün gidip can dostlarınıza size verdikleri yaÅŸam sevinci için teÅŸekkür edin.
Fiziksel Çekicilik: Pek çok avantaj sağlamakla birlikte mutlulukla hiç bir ilgisi yok.
Travmalar: Etkileri kalıcı hale gelmişse mutluluğumuzu fena halde etkiliyor.
Sağlık: Garip gelecek ama, fiziksel sağlığın da mutlulukla ilişkisi çok az. Felç geçiren kişiler durumlarına 8 haftada uyum gösteriyor ve olumlu duygularının sayısı olumsuzlara eşitleniyor. Bir iki yıl içinde de genel mutluluk düzeyleri normal kişilerle aynı düzeye geliyor.
Aynı durum iyi ÅŸeyler yaÅŸandığında da geçerli. Terfi etmenin getirdiÄŸi mutluluÄŸun süresi üç ay. Piyangodan büyük ikramiye kazandığımızda birden çok mutlu oluyoruz ama kısa sürede mutluluÄŸumuz eski düzeyine geriliyor. Bu araÅŸtırmalara bakınca, sanki bir “mutluluk termostatı” varmış gibi gözüküyor. Yani başımıza iyi veya kötü, ne gelirse gelsin, eski halimize dönüyoruz.
Önümüzdeki hafta mutluluğu nasıl tanımlayabiliriz, bütün bu istatistiklerin ötesinde kişi olarak mutluluğumuz için yapabileceğimiz somut şeyler var mı, mutlu insanların ortak yanları nelerdir gibi kozmik soruları irdelemeyi sürdüreceğiz.
27.02.2005
Benzer İçerikler :
Bu yazı dizisinde, içsel bir motivasyonla, en doğal biçimiyle yaptığımız aktivitelerden, girdiğimiz ilişki biçimlerinden, öğrenme tarzlarından söz ettik. İçsel ...
Bildiğiniz gibi bir süredir sizlere popüler psikoloji endüstrisinin katkılarıyla üretilen ve toplumun büyük bir kesiminde gerçek olarak bilinen mitlerden ...
Geçtiğimiz hafta, başka pek çok alan için olduğu gibi, hizmet yönetimi alanı için de önemli öğretiler sunan davranış bilimlerinin perspektifinden hizmet...
Birkaç haftadır, amiyane tabirle, zihnimizin bize nasıl kazıklar attığını araştırmalardan faydalanarak anlatmaya çalışıyorum. Özellikle inançlarımızın...
İlginizi Çekebilir :
Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...
Geçen hafta, “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili olarak yanlış anlaşılan bir kaç noktayı netliÄŸe kavuÅŸturmaya çalışmıştık. Parantezi kapayÄ...
Bir süredir, bir “korku kültürü”nde yaÅŸadığımızdan, korkunun yaÅŸamlarımız üzerinde çarpıcı bir belirleyiciliÄŸi olduÄŸundan bahsediyoruz. Önce, son ...
Geçtiğimiz haftalarda sizlere çocukluk döneminde fiziksel, duygusal ya da cinsel istismarların yetişkin yaşamına uzanan etkilerinden ve travmanın farklı...