Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 7
Nedeni Yanlış Anlamak II
Geçen hafta sizlere, insanların nedensel çıkarımlarda bulunurken yaptıkları bazı hatalardan bahsetmiştim. Bu hafta, bu mantık hatalarına birkaçını daha ekleyeceğim. Ama önce geçen haftaya kısaca bir göz atalım:
İnsan zihninin belirsizliği ortadan kaldırmak, enerjisini daha tasarruflu kullanmak vs. gibi nedenlerle neden-sonuç ilişkileri kurmaya eğilimi oldukça işlevseldir. Geçen hafta da belirttiğim gibi aslen çok işlevsel olan bu eğilim, işin içersine inançlar, düşünceler, yargılar girince çarpıtılabilir. Yani iki olay arasında neden-sonuç ilişkisi kurarken, işin içerisine pek çok bilişsel süreç ve sübjektif algılama girer ki, bu da pek çok mantıksal hataya sebep olabilir.
Geçen hafta bu hatalardan en sık rastlanan 2 tanesinden söz etmiştim. Bunlardan biri, nedensel çıkarımlar yaparken yani neden-sonuç bağlantısını kurarken, hatalı bir şekilde birbirine benzeyen olaylar, durumlar arasında bağlantı kurmaktı. Buna en iyi örnek de, hatırlarsanız yüksek kolesterolü olan kişilerin damar sertleştirmesinden dolayı kalp hastalıklarına daha yatkın olduğu verisine dayanarak, kolesterol içeren yiyeceklerin daha fazla kalp krizine neden olacağı varsayımıydı. Halbuki son yıllardaki çalışmalar bu nedensel çıkarımın yanlış olduğunu gösteriyordu ve bu sayede ben de yumurtama kavuşmuştum. Yani kolesterolü yüksek yiyecekler kandaki kolesterol düzeyini arttırmadığı için kalp krizi riskini de arttırmıyor.
Geçen hafta sizlere bahsettiğim bir diğer mantık hatası ise, 2 şey arasında aslında gerçek bir nedensellik bağlantısı varken, insanların sonucu neden sanması idi; terapistini seven hastaların sevmeyenlere göre daha hızlı iyileşmesine dayanarak, terapisti sevmenin terapide önemli ve belirleyici bir faktör olduğu varsayımı gibi...
Bu hafta sizlere bu anlattıklarımı daha da destekleyecek ve detaylandıracak nedensel mantık ile ilgili 3 garip durumdan bahsetmek istiyorum. Bunlardan ilki, insanların nedenden sonuca gitme eğilimidir. Diğer ikisi ise, daha çok olayın duygusal boyutundan kaynaklanan çarpıtmalardır.
1. İnsanlar neden-sonuç ilişkisi kurarken, genellikle nedenden sonuca gitme eğilimindedirler; sonuçtan nedene gitmek çok çok daha nadir görülen bir durumdur. Neden mi? Örneğin, bir araştırmada, mavi gözlü kızın mavi gözlü annesi olma olasılığının mı, yoksa mavi gözlü annenin mavi gözlü kızı olma olasılığının mı daha fazla olduğu sorulduğunda, deneklerin 4’te üçünden fazlası mavi gözlü annenin mavi gözlü kızı olma olasılığının daha fazla olduğunu söylemektedirler. Çünkü düz mantıkla, neden sonucu doğurur, dolayısıyla daha olasıdır ve insanlar yanlış bir şekilde nedenden sonuca gitmenin daha mantıklı olduğunu düşünür.
2. İkinci garip durum ise, insanların nedenler hakkındaki çıkarımlarının, sonucun ne olduğundan çok etkilenmesidir. Günlük hayat akışı içerisindeki olaylarda, bu mantıksal hatanın çeşitli örneklerini bolca görebilirsiniz. Özellikle de sonucu dramatik olan olayların nedenlerine dair değerlendirmelerimizde… Mesela gazetelerin 2. Sayfa haberlerine verdiğimiz tepkileri bir düşünelim. Bir araştırmada, bir grup deneğe bir adamın bir yokuşun başına arabasını park ettiği ve gittikten sonra arabanın kayarak bir yangın musluğuna çarptığı söylenir. Diğer gruba da yine adamın arabasını bir yokuşun başına park ettiği söylenir ama bu sefer diğer gruba söylenenden farklı olarak, arabanın kayarak bir yayaya çarptığı ve onu yaraladığı söylenir. Sonuçta arabanın bir yayaya çarptığının söylendiği grup, diğer gruba göre (yani arabanın bir yangın musluğuna çarptığının söylendiği gruba göre) sürücünün davranışının çok daha hatalı olduğunu söyler ve sürücüyü daha fazla sorumlu tutar. Oysa ki, burada büyük bir mantık hatası vardır: her iki hikayede de sürücünün yaptığı aynıdır; farklı olan sonuçtur ama sonuç daha dramatik olduğundan, nedene dair değerlendirme bozulmaktadır. Dolayısıyla olay, sonucu ile değerlendirilmekte, sürücünün davranışı objektif bir şekilde ele alınmamaktadır.
3. Bir üçüncü garip ama sık rastlanan durum, kişilerarası ilişkilerde görülür. Bir kişi direkt olarak bize zarar veriyorsa, bir arkadaşımıza zarar verdiği duruma göre onu daha çok sorumlu tutarız. Veya bir arkadaşımıza zarar veriyorsa, bir yabancıya zarar verdiği duruma göre, o kişiyi daha fazla suçlarız gibi. Yani verilen zarar bize ne kadar yakınsa, bunu yapan kişiyi sorumlu tutma eğilimimiz o kadar artar. Yani sonucun duygusal önemi, olayın nedensellik bağını bizim için o kadar kuvvetlendirir.
Gördüğünüz gibi zihnimizin neden-sonuç ilişkisi kurmaya dair eğilimi, pek çok faktörden etkilenmektedir. Duygusal faktörlerden tutun da, inançlar, düşünceler, mitler, yargılar hatta bilimsel çalışmalar bile bu nedensel çıkarımlardaki mantık hatalarına kaynak teşkil edebilir. Çoğumuz günlük hayat akışı içerisinde bunların farkına bile varmayız, başımıza bir iş açana kadar. Gelin siz bu mantık hatalarının başınıza bir iş açmasını beklemeden bir denemesini yapın… Yarın evinizde, işinizde, okulunuzda, parkta vs. nerede olursa olsun, ne olursa olsun 2 olay arasında bağlantı kurmaya çalışırken nedenden sonuca değil, sonuçtan nedene gitmeye çalışın, bakalım ne olacak.
19.04.2009
Benzer İçerikler :
Bu yazı dizisinde size mutluluğu belirleyen evrensel 5 faktörden söz ederek yola çıktık. Geçen hafta kariyerinizden kaynaklanan mutluluktan söz ettik. ...
Bir kaç haftadır “Yetkinlikler Meselesi” ile ilgili yazdıklarım değişik tepkilere yol açtı. Bunların içinde önemli bir kısmı “kafasını...
Geçen yüzyılın daha başlarında Freud, psikolojik sorunların nasıl ortaya çıktığını formule ederken temelde şöyle düşündü: Çocuk içgüdüleriyle doğ...
Geçen hafta İstanbul'un dünya metropolleri içinde en güvenli olanlarından biri olduğunu ama bunun böyle devam etmeyeceğini söyledik. İstanbul'un...
İlginizi Çekebilir :
Son iki hafta Harlow'un maymunlarla yaptığı "bağlanma" deneylerini anlattık. Bebekliklerinde anneleriyle yakın bedensel temas kurması engellenen, ...
Malatya olayının sonrasını heyecan ve itiraf etmeliyim keyifle izliyorum. Bir kere aynı olay bir kaç yıl önce olsaydı, ki oluyordu, haberimiz bile olmazdı. ...
Her yıl bir çok anne çocuğunun bir çok alanda arkadaşlarından geri kaldığını, hiçbir şeyi doğru yapamadığını, “felaket unutkan” olduğunu, yazdığı ...
Doğumu görece yakın tarihli olanlar için “Yaşamsal Önemi Olan Arkadaşlar” diyebileceğimiz diziye geçen hafta Orhan Pamuk meselesi nedeniyle ara ...