Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 6
Nedeni Yanlış Anlamak!
Birkaç haftadır size zihnimizin oynadığı oyunlardan söz ediyorum. Son olarak, geçen hafta sizlere insanların sebep-sonuç ilişkileri kurarken, beklentileri ya da gözlemleri doğrultusunda yaptıkları hatalardan söz ederek, insan zihninin nedensel ilişkiler kurmaktaki motivasyonuna ve bu doğrultudaki çarpıtmalara bir giriş yapmıştım. Bu hafta ise, insan zihninin nedensel ilişkiler kurarken nasıl mantık hataları yaptığını detaylandırmaya çalışacağım.
İnsan zihni, olaylar arasında neden-sonuç ilişkileri kurmaya eğilimlidir. İnsan zihninin bu eğilimi, tabii ki zihnin ekonomik önermesine dayanır ki bu da oldukça işlevseldir. Zihnin bu tasarruf tedbirinin belki de en önemli işlevlerinden biri, zihnimizin en nefret ettiği şeyi, yani belirsizliği ortadan kaldırmaya yaramasıdır. Bu nedenledir ki, olaylar, durumlar vs. arasında nedensellik bağı kurma çabası, insan zihninin doğasının bir parçasıdır.
Bir olayın nedenini bulmak için ilk adım 2 olay arasında bağlantı kurulmasıdır. Basit gibi görünen bu süreç aslında zihnin oldukça karmaşık bir aktivitesidir. Çünkü basit matematiksel işlem bu nedensellik bağını kurmaya yetmez; daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi insan zihni bu gibi durumları işlerken inançlar, düşünceler, algılar gibi pek çok subjektif deneyimden etkilenir. Dolayısıyla bu gibi bağlantıları yaparken pek çok hata yapar. Bunlardan birisi insanların bu bağlantıları yaparken, hatalı bir şekilde birbirine benzeyen olaylar, durumlar vs. arasında bağlantı kurma eğilimidir. Bu, nedensel çıkarımlarda sıkça göze çarpan bir mantık hatasıdır.
Bilimin katı kurallarına uymakta çok titiz davranılan tıpta bile olaylar arasında neden-sonuç bağları kurulurken ciddi mantık hataları yapılabiliniyor. Örneğin; kanında yüksek kolesterol seviyesine sahip insanlar, damarlarındaki sertleşmeden dolayı kalp hastalıklarına daha yatkın oluyor. Bu durumda daha çok kolesterol içeren yiyecekler yemenin daha fazla kalp krizine neden olacağını varsaymaktan daha doğal ne olabilir ki? Yapılan bir araştırmada farklı ülkelerde yenilen doymuş yağ oranı ve kalp krizi arasında bir ilişki (korelasyon) olduğu ile ilgili bulgular elde edilmiş olsa da, daha sonra yapılan araştırmalarda ikisi arasında daha düşük bir korelasyon bulunmuştur. Yani kolesterolü yüksek yiyecekler kandaki kolesterol düzeyini arttırmıyor. Hayatta kaldığım sürece hayır dualarını esirgemeyeceğim sevgili doktorlarım yumurtayı 20 yıl bana bu gerekçeyle yedirmediler. Bir gün aklıma esti araştırmaları taradım ve yumurta ile kolesterol arasında bir ilişki olmadığını gördüm. Neticede yumurtama kavuştum.
Ayrıca ülkeden ülkeye değişen ve kalp krizi riskini arttırdığı düşünülen stres ve egzersiz gibi diğer faktörleri de doymuş yağ oranı tüketiminden ayırmak çok zordur. Sonuç olarak birçok insan, (özellikle de Amerika’da), buna dayanarak süt ürünleri ve hayvansal yağ tüketimini azaltmıştır. Oysa yapılan araştırmalar bunun böyle olmadığını göstermiştir. Örneğin yapılan bir araştırmada, denekler bir süre her gün 2 litre süt içmiş ve kandaki kolesterol seviyeleri ölçülmüştür. Ancak sonuçlar bilinenin tersine kandaki kolesterol seviyesinin değişmediğini göstermektedir. İngiliz Medikal Araştırma Konseyi’nin yaptığı başka bir araştırmada da hiç süt içmeyen deneklerin, günde en az yarım litre süt içenlere göre 10 kat daha fazla kalp krizi geçirdiği bulunmuştur ya da margarin yiyen erkeklerin tereyağı yiyenlere göre 2 kat daha fazla kalp krizi geçirdiği bulunmuştur.
Sebebi belirlerken sık yapılan bir diğer hata ise, neden olabilecek bir çok faktörün arasından en belirgin (kullanışlı) faktörü seçmektir. Örneğin, 1930’larda, Amerikan Tıp Dergisi kanserin New England, Minnesota ve Wisconsin’de diğer güney Amerika eyaletlerine göre daha yaygın olduğu alarmını veren bir makale yayınladı. Kanser aynı zamanda İngiltere ve İsviçre’de yaygınken, Japoya’da daha nadir görülüyordu. Kanserin yaygın olduğu yerlerde, olmadığı yerlere göre daha fazla süt tüketildiği için de makale sütün kanserin sebebi olduğu çıkarımını yaptı. Bu sonuç her ne kadar akla yatkın görünse de yanlıştı! Süt içilen bölgelerde insanlar oldukça sağlıklıydı ve aslında süt içilmeyen daha fakir bölgelere göre çok daha uzun yaşıyorlardı. O yıllarda Japon kadınlarının yaşam uzunluğu İngiliz kadınlara göre 12 yıl daha azdı. Ve de kanser de daha çok yaşlılıkta ortaya çıktığı için, insanların daha uzun yaşadığı yerlerde yaygın olma durumu şaşırtıcı değildi. Suçlu aslında yaşlılıktı, süt değil.
Şimdiye kadar birbiri ile bağlantılı, ama biri diğerinin nedeni olmayan, fakat insanların önyargıları nedeniyle arada nedensel bir bağlantı kurulan durumlardan bahsettik. Bir diğer hata ise, iki şey arasında aslında gerçek bir nedensellik bağlantısı varken, insanların sonucu neden sandığı durumlarda oluşur, yine mantıksal yanlışlardan dolayı.
Bizim yaptığımız iş yani psikoterapi buna iyi bir örnek olabilir. Yapılan çalışmalarda, psikoterapistini seven hastaların, sevmeyenlere göre daha hızlı iyileşme gösterdikleri bulunmuş ve hastanın terapistini sevmesinin terapide önemli bir faktör olduğu sonucu çıkarılmıştır. Oysa aynı şekilde, terapide gelişme, ilerleme gösteren hastaların, kendilerine yardım eden terapistini sevdiği, yavaş ya da hiç ilerleme göstermeyenlerin sevmediği sonucu da çıkarılabilirdi.
Bu örnekler, neden sonuç ilişkisini gösterirken, iki olayın birlikte meydana gelmesinin yeterli olmadığını, daha da ötesinde bu bağın olduğu durumlarda bile insanların neden ve sonuç arasındaki ilişkiyi yanlış yorumladığını göstermektedir. Geldiğimiz noktada, şüphesiz bu gibi yanlışları önlemek için nedensel bağlantıyı açıklayacak daha geniş bir teoriye ve insan zihninin komplike bir aktivitesi olan nedensel ilişkilendirmeler yapmanın arkasındaki motivleri anlamaya ihtiyacımız vardır…
Devamı haftaya…
12.04.2009
Benzer İçerikler :
Geçen hafta, kilosuyla kronik sorunu olan bir danışanın portresini çizmiştik. Figen Hanım yaklaşık 15 yıldır zayıflamaya çalışmakta, zaman zaman başarılı ...
Nairobi'de daha işimiz bitmedi. Üç günlük travma eğitimini süpervizyon izliyor. Bir hafta süreyle, Nairobi ve civarındaki kliniklerde çalışan ve eğitime ...
Geçen hafta, örgütlerin ve şirketlerin bir değişim programı uygulasalar da, kültürlerini değiştirmedikleri için nasıl saf dışı kaldığı üzerinde durmuştuk...
Geçen hafta Fransızın iflah olmaz, bir hayli komik kaçan İngilizce alerjisinden söz etmiştik. Aslında alerji başta Amerika olmak üzere, İngiltere yani ...
İlginizi Çekebilir :
Kendimizi birileriyle kıyaslamanın, yarışın ve tırmanmanın başarının olmazsa olmaz koşulu olduğunu düşünürüz. “Düşünürüz” demek biraz zayıf...
Mutluluğun, evrensel bir boyutu olmakla birlikte, kültürden kültüre, hatta kişiden kişiye değişen bir yanı da var. Öyle ki, psikolojinin gelişmekteki bir alt ...
Malum, kriz nedeniyle işten çıkarmalar giderek çoğalıyor. Yani bir sürü insan sabah işine geldiğinde işini kaybettiğini öğreniyor. Bu insanlara belli bir ...
Kargalar henüz kahvaltılarını yapmadan toplantıya başlıyoruz. Bu gavur tayfası erken yatıyor, erken kalkıyor. Köln Katedrali’nin hemen dibinde bir ...