Yemek ve Bağımlılık
Bir süre önce yemek, kilo alma, zayıflama ve bütün bunların etrafında oluşan, bütün dünyada devasa boyutlara ulaşan ve içine ilaç şirketlerinden araştırmacılara, hekimlerden zayıflama uzmanlarına, psikologundan normal vatandaşına kadar hepimizin bir çeşit bulaştığı dev bir endüstride dönen dolapları, oynanan oyunları özetlediğim bir dizi yayınlamıştım.
Bu yazılara pek çok tepki aldım. Bunlar genellikle ya dile getirdiğim görüşlere ve araştırmalara inanmadıklarını söyleyenler ya da çok şaşıranlar ve kaynak soranlardan oluşmuştu. Bir kısmı da üzerinde fazla duramadığım konularda daha ayrıntılı bilgi istiyordu.
Bugün merak edilen bir-iki konuyu biraz daha ayrıntılarıyla paylaşmak istiyorum.
Beyin görüntüleme araçları geliştikçe, beynin de sırları bir bir çözülüyor. Aşırı yemenin ve uyuşturucu kullanımının beyni benzer şekilde etkilediğinin anlaşılması, obeziteyi anlamak ve tedavi etmek için yeni bir bakış açısı getiriyor.
Uyuşturucu maddeler, kumar, sevgilimin resmi, yemek yemek beynin aynı bölgesini, yani doyum ve zevkle ilgili bölgesini harekete geçiriyor. Bu maddeleri sadece görmek ve tüketildiği ortamda bulunmak bile beyni tetikliyor. Hatta bu bölgeyi harekete geçirmek için bütün bunları hayal etmek dahi yetebiliyor. Bu temel; “devamlı doyum arayışı” davranışını sergilememizin ve yemek veya uyuşturucu yüklemesi yapmamızın nedeni olabilir.
Yemek ve uyuşturucu beynin hangi döngülerini harekete geçirir?
Yemek insana zevk verir ve ödüllendirilmişlik duygusu yaratır. Beyin bu zevk hissinin yaratıldığı koşulları algılar ve hafızaya kaydeder. Böylece yemek gibi haz uyandıran maddeler ve ortamlar önceden farkedilir ve özellikle aranır. Uyaran ile davranış arasında belirli bir ilişkinin oluştuğu bu sürece “koşullanma” denir. Koşullanılan madde veya ortama dair beyinden gelen tepkiler ise refleks gibi otomatikleşir. Yemek de uyuşturucu da beyindeki ödüllenmeyle/doyumla ilgili döngüleri tetikler.
İnsanlar, yemek yiyeceği haberini aldığında dopamin salgılar ve bizi yemeğe yöneltir. Yapılan bir araştırmada, deneklerin dopamin seviyesi, yemeyi yalnızca görme izni olduğunda bile yükselmiştir. Beynin verdiği bu nörokimyasal tepki, aynı bağımlıların uyuşturucu kullananların filmini izlediğinde verdiği tepkiye benzer. Dopamin salgılanmasıyla oluşan bu biyolojik tepki, insanı tüketim davranışına sürükler ve sadece irade gücüyle engellenmesi çok zordur.
Eski çağlarda avcı ve toplayıcılar her zaman yiyecek bulamazlardı ve yüksek kalorili besinler daha çok enerji verdiklerinden hayatta kalmak için avantaj sağladılar. Böylece kalorili besinler evrimsel koşullanma sürecini pekiştirdi ve aşırı yeme davranışını özellikle tetikledi. Bugün ise birçok toplumda yemek bulamama gibi bir seçenek yok, raflar yağ ve şeker miktarı çok yüksek besinlerle dolu ve obezite yaygınlaşmakta.
Yüksek risk grupları
Uyuşturucu bağımlılarında ve obezlerde genetik risk faktörü yaklaşık %50’dir. Bazı insanlar, yemek beyinde daha yoğun bir ödüllendirme etkisi yarattığı için şişmanlama riski altındadır. Bazı insanlar ise doygunluk hissini algılamazken açlığa daha hassastırlar.
Bağımlılık ile obezite arasındaki benzerlik müdahale için yeni hedefler gösterir mi?
“Koşullanma” sürecini hedef alan ve öğrenme ile oluşan bağların ortadan kaldırılmasını hedefleyen psikoterapi yöntemleri çok umut vaat ediyor.
Aynı şekilde, insanların beynindeki yemek ve uyuşturucu ile ilgili şiddetli arzuların oluştuğu belirli bölgeleri çalıştırmasını ve beynin aktivitesini kontrol altına almayı öğrenmesini hedefleyen çalışmalar da başlamış ve epeyi yol almış durumda.
Farmakolojik müdahaleler arasında da beynin dopamine vereceği tepkiyi etkileyecek ilaçlar araştırılmaktadır.
05.10.2008
Benzer İçerikler :
İnanması ne kadar güç olsa da, insanoğlunun dünyaya getirdiği minik insancıklar, hayatta kalmalarını sağlayan bir dolu refleks, duyu, dürtü, her yaşantıyı ...
Kimimize, belki de birçoğumuza göre, iş, yalnızca hayatı sürdürebilmek için üstlenilen bir mecburiyet; zevkten yoksun bırakan bir vazife; omuzlarda daimi bir...
Geçtiğimiz hafta, özellikle kognitif psikoloji ve nöropsikoloji gibi alanlarda yapılan birçok bilimsel çalışmanın, dil ve düşüncenin evrenselliğine dair...
Seansın daha başında, ama tartışmanın en hararetli yerinde elektrikler gidiyor. Tabii klima da. Dışarıda havanın 38 derece olduğuna dair dedikodular var. Kadın ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta çocuğun içgüdüleriyle doğduğunu, içgüdülerinse tanımı gereği sınır tanımadıklarını ve hedefin anında doyum olduğunu söylemiştik. Oysa aile yaşamı ...
Yıl 1950. Yer Amerika Birleşik Devletleri… Minneapolis’te Lake City kasabasında yaşayan ve sıradan bir ev kadını olan Marion Keech, adının Sananda ...
Bir yazımda “şiddet ve boyun eğme” ilişkisi üzerinde durmuş ve şu soruları sormuştum: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir ...
Önce özetimizi yapalım. 1. Marka-müşteri ilişkisi söz konusu olduğunda en büyük katma değer “marka bilinirliğinden” değil, “marka...