Emre Konuk

Topluluk ile İlişki - 2

Geçen hafta, mutlu olabilmek için yaşadığımız topluluk ile olan ilişkilerimizin önemine dair bir giriş yaptık. Özetle, içinde yaşadığımız topluluk ile olan ilişkilerimizden mutlu olabilmemiz için can güvenliğimizin sağlanması, tarzımıza uygun bir yaşam alanında hayat sürdürüyor olmamız, etrafımızda sosyal fırsatlar olması ve belirli bir amaç için bir grup içinde aktif biçimde yer alıyor olmamızın gerektiğini söyledik.

Başkaları için bir şeyleri yapmanın bize de büyük ölçüde fayda sağladığından söz etmiştik. Dünya çapında göz atmak gerekirse, kimi ülkelerde insanlar topluma faydalı sayılabilecek hareketleri daha çok yaparken, kimi ülkelerde bu tarz eylemlerde bulunan kişi sayısı oldukça düşük. Bunun nedeni, o ülkede yaşayan kişilerin belirli kararları alırken seçeneklerinin neler olduğu ile açıklanabilir. Örneğin, organ bağışı oranlarına baktığımız zaman, Avusturya, Fransa ve Macaristan’da organ bağışı yapan kişilerin oranı %99.9. Bu oran etkileyici bir şekilde yüksek.

Öte yandan Danimarka’da (%4.3), Almanya’da (%12) ve İngiltere’de (%17.2) bu oran çok daha düşük. Peki, bu ülkeler arasındaki fark nedir? Aradaki fark, ülkelerde organ bağışı ile ilgili izlenen politikalar. Avusturya, Fransa ve Macaristan’da tüm vatandaşların organlarını bağışlayacakları varsayılarak, ekstra bir izin almaksızın, sisteme kayıtlıdırlar.  Bu tip ülkelerde organlarını bağışlamak istemeyen kişilerin özel bir çaba göstererek bu izni geri almak için uğraşmaları gerekir. Bunun yanında Danimarka, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde, vatandaşlar organlarını bağışlamak üzere kayıtlı değillerdir. Bu tip ülkelerde organlarını bağışlamak isteyen kişilerin bu isteklerini özel olarak belirtmeleri gerekmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, içinde bulunulan sistem, ne yapacağınızı öneriyor ise onu yapmaya daha meyilli oluyorsunuz.

Bir ülkede hangi seçeneklerin önceden belirlendiği ya da seçime bağlı olduğu, milyonlarca kişinin her sene ölüp ölmeyeceğini bile belirleyebilir. Çin’de her sene 1 milyon kişinin organ bağışına ihtiyacı olduğu halde, bu oranın sadece %1’i kadarının ihtiyacı kadar organ nakli operasyonu gerçekleştirilebiliyor. Bu nedenle çoğu kişi, bu bağışın gerçekleşmesini beklerken hayatını kaybediyor. Bu ülkedeki vatandaşların otomatik olarak organ bağışı yapabileceği şekilde bir sistem kurulmuş olsa, bir sürü hayat kurtarılabilir.

Böylelikle sosyal sistemin ve sosyal yapının, kişilerin bireysel anlamda hareketlerini ve seçeneklerini nasıl etkilediğini görmüş olduk. Sigara içen kişilerin sayısında bile yaşanan büyük düşüşün nedeni, sosyal ortamlarda meydana gelen değişiklikler. Kapalı mekanlarda uygulanan sigara yasağı yüzünden çoğu kişi için sigara içmek zor bir hale geldi ve aynı zamanda oturdukları mekanlardan, yemek yedikleri restoranlardan dışlanmaya başladılar. Soğukta dona dona sokaklarda sigara içmek zorunda kalan kişiler için sigarayı bırakmak hayatlarını kolaylaştıracak bir hareket haline geldi.
Bunun yanı sıra, Adsız Alkolikler grupları, kişilerin birbirine olumlu grup baskısı yapmasını sağlayarak, kişilerin alkol alışkanlıklarını bırakmalarına yardım ediyor. Bu örnekler, grupların, toplulukların ve kurumların olumlu sosyal değişimde ne kadar etkili olabildiklerinin bir göstergesi.

Araştırmalar, kalıcı sosyal değişimlerin bir grup, şirket veya toplulukta gerçekleşme ihtimalinin 2 veya 3 kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, tek başınıza bir kilo verme programına katıldığınız zaman 10 ay sonra verdiğiniz kiloları geri almama ihtimaliniz %24. Aynı programa katılıp, 3 yabancıdan oluşan bir destek grubuna yazıldığınız zaman ise 10 ay sonra verdiğiniz kiloları korumanın oranı %50’ye yükseliyor. Bu oranı %66’ya çıkarabilmeniz için ise bu programa daha önceden tanıdığınız 3 arkadaşınız ile katılmanız yeterli.

En başta söylediğimiz gibi, bu yazı dizisinde üzerinde durduğumuz tüm alanlar aslında genel mutluluğumuzun yüksek olması için önemli ve birbirleriyle bağlantılı.  Dolayısıyla, sosyal ve fiziksel alanlarının yanında kariyer ve topluluk alanlarında da bahsettiğimiz konulara özen göstererek, genel anlamda daha mutlu bir yaşam sürdürebiliriz. Unutmayalım; hiçbir alan bir diğerinden önemli değil. Mutluluk bu bağlamda dört köşeli bir tablo. Her köşesi için emek ve zaman harcayarak, “Nasıl mutlu olabilirim?” sorusunu cevap ararken bu alanları derinlemesine inceleyerek hedeflerimize ulaşabiliriz.

20.10.2010

Benzer İçerikler :

İyimserlik, Karamsarlık ve Başarı Üzeri

1999 Marmara Depreminden sonra bölgeye giden meslektaşlarımız çok ilginç bir durumla karşılaşmışlardı. Aslında bu, hiç beklemediğimiz ya da bizi çok şaşırtan ...

Mutluluğun Yolları 2

Geçen hafta lafı şöyle bağlamıştık: Mutlu olduğunu söyleyen kişiler daha çok olumlu duygulara sahipler, yaptıkları şeylere kendilerini tümüyle veriyorlar ve ...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 2

Geçen hafta sizlere zihnimizin nasıl çalıştığını anlatmaya çalışmıştım. Özetlersek, zihnimiz öncelikli olarak yaşamı sürdürmeye, hayatta kalmaya yarayan ...

Travmadan Performansa - III

Son iki yazımızda, yaşamlarını geçmişte yaşadıkları travmatik süreçlerin etkisinde sürdüren, kendileriyle ilgili tanımlarını ve duygularını (ben sevilmem,...

İlginizi Çekebilir :

Davranışsal Ekonomi Üzerine - IV

Geçen haftaki yazımızda geleneksel ekonominin genellemeleriyle insanı standardize ettiğinden ve “öngörülebilir” varsaydığından, bu yaklaşıma meydan ...

Kenya'nın Melekleri

Hizmet aşkıyla tutuşan milletvekillerimizi, Başbakanımızı ve Reisi Cemhuriye’mizi, (Swahili dilinde öyle deniyor) kazasız belasız seçip işleri düzene ...

Ne olacak bu Lübnan'ın hali?

Terapistlere travma eğitimleri ve süpervizyonları için birkaç yıldır netameli coğrafyalara gidip geliyorum. Hem monoton hayatıma bir renk katılıyor, hem de ...

İkna ve Etkileme: Kendi Yalanına İnanmak

İnsan denen yaratık çelişkiyi sevmiyor. Beyin, duygularla düşünceler arasında, düşüncelerle davranışlar arasında bir çelişki olmamasına gayret ediyor....