Televizyon ve Gizli Mesajlar
Geçen hafta beyin yıkama olgusuyla sinirbilim ve duygusal-bilişsel psikolojinin ilişkisinden biraz söz etmiştik.
Beyin yıkama sürecinde kişilerin özgür iradesi ortadan kaldırılırken kişinin hala özgür hareket ettiğini düşünmesi sağlanıyor, belirli bir şekilde davranması istendiğinden ve bu nedenle davranışı değiştiremediğinden zorunlu olarak inancını değiştiriyordu. Bu durumu da şizofreni hastalarının yaşadığı; kendilerine emirlerin verildiği halüsinasyonlara benzetmiştik.
Bu konuyla bağlantılı olarak, sürekli olarak tartışılan bir konudan söz etmek yerinde olur: Medyanın ve özellikle televizyonun kişileri gizli mesajlarla manipüle ettiği düşüncesi.
Dünyada, ülkemizde ve kendi çevremizde nelerin olup bittiğini öğrenmek için medyaya ihtiyaç duyarız. Peki televizyonda izlediğiniz haberleri kim seçiyor? Televizyonda gerçekten gizli mesajlar veriliyor mu? Televizyon haberleri ve programları izleyicilerin istedikleri şekilde davranmaları için ne tür stratejiler barındırıyor?
Medyaya zaman içinde belirli sosyal ve politik yaklaşımlara ya da partilere yatırımı olan “güçler” hakim olmaya baÅŸladığından olan biteni “samimi” bir biçimde irdeleyen ve “gerçeÄŸe” ulaÅŸmaya çalışan televizyon içeriÄŸine ve “gerçek olan bilgiye” ulaÅŸmak giderek zorlaşıyor. Bu yüzden artık “tarafsızlık” denen ilke de oldukça tehlikede. Amerika’da 1983 yılında hemen hemen tüm medyayı kontrol eden 50 ÅŸirket varken, 2000 yılında bu ÅŸirket sayısı sadece 6. ÇoÄŸu insan bilgi almak için televizyona güvenirken, artan rekabet sonucunda televizyondan alınan bilgilerin kalitesi de düşmeye baÅŸladı. En kolay örneÄŸiyle ana haber bültenleri ve haber içeriklerini el alalım. Oldukça saygın bir isme sahip olan CNN kanalı bile, www.TvNewsLies.org sitesinin 5 Eylül 2003 tarihinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi bir araÅŸtırmaya göre, 1 saat içerisinde 5 dakikadan daha az (tam olarak 4.75 dakika) gerçek haber içeriÄŸi aktardı. İçeriÄŸin geri kalanında, 5.75 dakika talk ÅŸov içeriÄŸi, 6.50 dakika haber baÅŸlıkları, 7.50 dakika bölgesel haberler, 14.25 dakika tabloid hikayeler, 8.5 dakika pazarlama amaçlı bilgilendirici reklam, ve 12.75 dakika ise reklam’a ayrılmış.
Bunun dışında, ÅŸirketlerin reklamını ve devletin verdiÄŸi mesajları içeren basın bültenleri, gerçek haberlerin yerlerini almaya baÅŸladılar. Bu tip basın bültenleri; gizlice ilaç ÅŸirketlerinin, devlet uygulamalarının ve kamu hizmetlerinin reklamını yaparken, haber kanalarının büyük çapta eleman ve stüdyo yapım maliyetlerini de düşürüyorlar. Nielsen AraÅŸtırma Åžirketi, Amerikada yapılan bir araÅŸtırmada haber yönetmenlerinin %80’nin ayda birden fazla kere basın bültenlerini kullandıklarını ortaya çıkartmıştır.
Ayrıca haber kanalları, insanların fazla ilgisini çekmek istemedikleri kötü haberleri “doÄŸru” zamanlarda ortaya koyma stratejisini de uyguluyorlar. ÖrneÄŸin, tepki çekebilecek bir haber veya geliÅŸmeyi, büyük bir krizin patlak verdiÄŸi bir dönemde yayınlayarak, dikkati üzerine çekmeden bir an önce unutulmasını saÄŸlayabiliyorlar. Bu eÄŸilimlerin yanısıra, televizyonda ÅŸirketler tarafından uygulanan taktiklere daha yakından bakabiliriz.
Taktik 1: Son dakika haberlerini taklit eden reklamlar. Mucizevî ilaçlara dikkat toplayan haber araları, gerçek haber gibi gözükse de, aslında büyük ilaç şirketleri tarafından finanse edilen reklamlar olabiliyor. Gerçek haberler arasına sıkıştırıldıkları için, izleyiciler gerçek haber izlediklerini düşünerek yanılgıya düşürülüyorlar.
Taktik 2: Dijital ürünlerin istilası. Televizyon programları gitgide sanal reklam yöntemiyle, ekranlara ürünlerini rahatlıkla taşıyabiliriler. Bunun en iyi örneği futbol maçlarında sahada beliren ürünler. Sahanın tam orta alanına, gerek maç aralarında gerek maçın tam başladığı sırada, yansıtılan kredi kartından tüp reklamına kadar her tür şeyi rahatsız edebilecek sıklıkta görebiliyorsunuz. Kimi dizilerde bile ürün isimleri içecek şişelerine, kutulara dijital olarak yerleştiriliyor.
Taktik 3: Sponsorlu talk şov sohbetleri. Talk şovlarda, sunucuların ağırladıkları konukları ile daha önceden kararlaştırılmış ve içinde belirli bir ürünün adı ve detayları geçen diyaloglar yer alabiliyor.
Zor bir egzersiz
Bundan böyle kendinize bir eÄŸlence geliÅŸtirebilirsiniz: Tüm bu söylenenleri dikkat alarak, izlediÄŸiniz haberin içeriÄŸine dikkat ederek, aktif bir seyirci olabilirsiniz. Ä°zlediÄŸinizin, “tarafsız” kalınmaya, “gerçeÄŸe ulaÅŸmaya” odaklanmış bir haber mi yoksa sizi bir ÅŸey almak/kullanmak için teÅŸvik eden bir “reklam-ideoloji” olup olmadığını analiz edin. Haberlerin tarafsız olmadığını göz önünde bulundurarak, haberin hangi tonlamayla, neyi ima ederek, hangi tarafta olduÄŸuna dikkat edin. Böylelikle gizli mesajlara ve reklam bombardımanlarına karşı tamamen savunmasız kalmazsınız. Ayrıca belirtmek gerekir; seyircinin zamanla oluÅŸan duyarsızlığı, bu programları yapanların da gizli kalmak yerine diyeceklerini daha rahat ortaya koymalarını saÄŸlıyor.
Bir de tabii “beyin yıkamayla” medyanın iknaya ve karar almamıza yönelik stratejileri arasında önemli bir fark olduÄŸunu bilmemiz gerekir. Televizyonu her an kapatabilir, mesaj içeriklerini ve tarzı her zaman sorgulayabiliriz. Yani satışı yapılan ideolojiyi-ürünü satın almayabiliriz.
Kaynaklar: Howard, M. (2005). We know what you want: How they change your mind. Disinformation: New York. 06.08.2010
Benzer İçerikler :
Geçen hafta Ä°stanbul’un dünya metropolleri içinde en güvenli olanlarından biri olduÄŸunu ama bunun böyle devam etmeyeceÄŸini söyledik. YaklaÅŸan seçimler ...
İnsanı ve insan yaşamını çalışanların seneler senesi tartıştıkları belli başlı felsefi sorular vardır. Bizler özgür iradesiyle kendi hayatına yön veren...
Mutluluk Satın Alınabilir mi? İlerde mutluluktan çok söz edeceğiz: Mutluluğu tanımlıyabilir miyiz? Formülü var mıdır? Sürekli bir mutluluktan söz edebilir ...
Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...
İlginizi Çekebilir :
GeçtiÄŸimiz hafta, her bireyin ve topluluÄŸun sorgu sual kabul etmeyen, sarsılmaz, “mutlak” fikir ve inanışlara sahip olduÄŸundan söz etmiÅŸ ve ...
Bildiğiniz gibi birkaç haftadır dostluk ilişkilerinin hayatımızdaki önemini konu ediyoruz. Güçlü sosyal ilişkilere ve kaliteli dostluklara sahip olmanın, ...
Geçen hafta Öcalan’ın Prof. Yalçın Küçük’le 1993’de yaptığı görüşmeden alıntılarla, kendisi için hazırladığı trajik sonun ilk adımlarını ...
Bayağı bir haftadır travmalardan ve hayatın tuzaklarından söz ediyoruz. Son yazıda travmalarımızdan, hayatın tuzaklarından ve onların verdiÄŸi acÄ...