Seçim Mimarisi 2
Aptala malum olurmuş; iki haftadır mahalle baskısından söz ettik ve Prof. Şerif Mardin’in “doğru anlaşılmak” için yaptığı konuşma yeniden gündemi belirleyiverdi.
Tartışmaları özetliyecek olursak durum şu:
1. Cumhuriyet sonrası iş “mahalle kavgasına” daha doğrusu “mahalleler arası” kavgaya dönüştü.
2. Mahalle 1’in başı İmam, bu “nevzuhur,” yani durup dururken ortaya çıkan tüyü bitmemiş rakipten, yani Mahalle 2’nin başı Öğretmen’den hiç hoşlanmadı.
3. Öğretmen de zaten İmamı “halletmek” için ortaya çıkmıştı.
4. Kaba gücü olan Öğretmen fikren zayıftı, ayrıca sosyolojiyi de bilmiyordu ve neticede İmama yenik düştü.
5. Hayır tam böyle değil: Doğru, Öğretmen donanımsızdı ama İmam da hiçbir zaman tam bir İmam olamadı. Misyonuna ihanet etti. Gözünü para hırsı bürüdü, markaya merak saldı, yolsuzluk yaptı vs. Yani “iyi, doğru ve güzelin” hakkını veremedi.
Anlaşılan maç ortada. Bir kısmımız; “hakem düdüğü çalsa da bu rezilliğe son verse” diye “çirkin tezahüratta” bulunuyor. Bir bölümümüz ise; “olur mu öyle şey sonuna kadar asılacağız maça ve seneye de Avrupa ligine katılacağız” diyor.
Bana soracak olursanız: İyiler hep kazanmıştır.
Neyse, “mahalle baskısının” politik yansımaları bir tarafa, bizim üzerinde durduğumuz birkaç nokta vardı:
1. Mahallenin normlarına, değerlerine, kurallarına biz isteyerek ve sorgulamadan uyup, gönülden benimseme eğilimindeydik.
2. Mahalle normuna uyma eğilimi insanlık tarihi kadar eskiydi.
3. Temelde “mahalleye uyum” derken, insanların yaptıkları seçimlerden söz ediyorduk. Bu seçimlerin bir çoğunda bilinçli bir yönlendirme ya da daha yumuşak bir biçimde dile getirecek olursak “uyuma davet” vardır. Literatürde bu; “seçim mimarisi” yani “insanların yaptıkları seçimleri yönlendirme” olarak geçer.
Seçim Mimarisi: İyi Örnekler
İnsanların yaptıkları seçimleri yönlendirmede kullanılan araçlar çok basit olabiliyor: İnsanları diğerlerinin ne yaptığı konusunda bilgilendirmek. Çünkü, yukarıda da belirttiğimiz gibi, insanlar başkaları ne yapıyorsa ona uyma eğilimindeler. Yalnızca insanlar değil anlaşılan tavuklar da aynı eğilime sahip. Tıka basa yemiş bir tavuğun yanına aç tavuklar koyduğunuzda, yeniden yemeye başlıyor.
Minnesota (ABD) eyaleti Vergi Dairesi, ödenen vergi miktarını arttırabilmek için bir araştırma yapıyor: Bir gruba; toplanan vergilerin nerelere harcandığını anlatan broşürler gönderiyor. Bir diğer gruba; vergilerini tam ödemezlerse başlarına neler gelebileceğini anlatıyor. Bir başka gruba ise; Minnesota vergi mükelleflerinin %90’ının vergisini tam ödediğini söylüyor. İşe yarayan da bu oluyor.
Montana (ABD) eyaleti de içki ve sigara tüketimini azaltmak için geniş çaplı bir kampanya uyguluyor. Tek yaptığı da; Montanalı üniversite gençlerinin %81’inin haftada 4 veya daha az sayıda içki içtiğini ve %70’inin de sigara içmediğini söylemek oluyor. İçki ve sigara tüketiminde anlamlı bir düşüş oluyor.
Artık, türban ve onun simgelediği dünya görüşü nedeniyle uykuları kaçan “seçim mimarlarımızın” uyguladıkları “seçim mimarisinin” nasıl da tam tersi sonuç verdiğini anlayabiliriz. Genel stratejinin; türbanın ve onun etrafında oluşan yaşam tarzının geometrik hızla arttığı, yayıldığı, birşeyler yapılmazsa her tarafı kaplayacağı korkusunu yaymak olduğu görülüyor.
Bunun işe yaramadığı, tersine sonuç verdiği ya da vereceği anlaşılıyor. Yukarıdaki araştırmalardan ve uygulanan programlardan bir ders çıkaracak olursak; kampanyanın tersine döndürülmesi gerekiyor. Yani, araştırma verilerini kullanıp, örneğin “mahalleye uyum eğilimini” kullanma amacıyla şöyle “sloganlar” geliştirmek mümkün:
“Kadınların %91’i türban kullanmıyor”
“Kadınların %98.5’i erkeklerle el sıkışmaktan çekinmiyor”
“Genç kızların %94’ü flörtten yana”
“Kadınların %92’si bir mekanda bir erkekle eğer tehlike yoksa yalnız kalmaktan çekinmiyor”
Tabii rakamları uydurdum. Ama pek çok araştırma bu rakamların gerçeğe yakın olduğunu gösteriyor. Mahalle 2 mensubu “Seçim mimarlarımızın” böyle bir strateji değişikliğine gidebileceğini hiç sanmıyorum. Bizim mimarlarımız “sorunları aşmaktan” böcü gibi korkuyorlar. Çünkü sorunlar aşılırsa işsiz kalacaklarını biliyorlar.
Kaynaklar:
Nudge. Richard Thaler, Cass Sunstein. Yale University Pres, 2008.
Why Societies Need Dissent. Cass Sunstein. Harvard University Press, 2003
01.06.2008
Benzer İçerikler :
Pek çoğumuz hatırlarız; küçükken doktora gitmek hiç kolay iş değildi. “Korkutucu” aletler, can yakabilen işlemler, tadı acı ilaçlar... Bir çocuk...
Geçen hafta dostluk ilişkilerinin önemini vurgulamış, yaşantımızda büyük rolleri olduğundan bahsetmiştik. Hepimizin birkaç yakın arkadaşa ihtiyacı olduğunu ...
Geçenlerde bir anne ikinci sınıftaki oğlunun her alanda arkadaşlarından geri kaldığını, hiçbir şeyi doğru yapamadığını, “felaket unutkan” olduğunu, ...
Başarılı bir yönetici olmak için daha önce bahsettiğimiz iki anahtarı kullandınız, yani çalışanlarınızı yeteneklerine göre işe aldınız ve işin sonucunda ...
İlginizi Çekebilir :
Bayağı bir aylar önce “neden kilo alırız ve neden veremeyiz, verirsek de neden geri alırız” üzerine bir dizi yazı yazdım. Bu yazılarda ağırlıklı ...
İki haftadır temaları bir biriyle yakından ilişkili iki yazı yazdım. İlkinde temel soru şuydu: Nasıl oluyor da artık savaşlarda sivilleri, çocukları öldürmek ...
Önümüzdeki haftalar sizlere zihnimizin nasıl çalıştığı, inançlarımızın algılarımızı, aldığımız kararları ve hatta hafıza süreçlerimizi bile nasıl etkilediği ...
Son iki hafta Harlow'un maymunlarla yaptığı "bağlanma" deneylerini anlattık. Bebekliklerinde anneleriyle yakın bedensel temas kurması engellenen, ...