Mutluluk Para Getirir mi? 1
Paranın geçici de olsa insanları mutlu ettiğini biliyoruz. Ama geçici. Acaba mutluluğun para getirdiğini söylemek mümkün müdür? Eğer bu olabiliyorsa, o zaman para yerine mutluluğun peşinden gitmekten söz edebiliriz.
Mutluluğun para getirmesi demek; iş dünyası söz konusu olduğunda satışın, verimin, karlılığın artması, işten ayrılmaların düşmesi, iş kazalarının ve ölümlerin azalması demek. Yani para demek. Bu ve önümüzdeki birkaç yazıda mutluluğun para, hem de ciddi para getireceğini araştırmalara dayanarak göstermeye çalışacağım. Şimdilik hayal gibi gelse de, kim bilir belki bir zaman sonra mutluluğu arttıracak programlar IK pratiğimize girer bakarsınız.
Daha fazla uzatmadan sorumuzu soralım: Mutluluğu tanımlayabilir miyiz? Aslında soru biraz anlamsız gibi, çünkü kime sorsak bize mutluluğun bir çeşit tanımını yapar ve çoğu zaman da bu tanımlar birbirinden farklı olur.
Keyifli Yaşam
O zaman soruyu belki şöyle sorabiliriz: Mutluluk araştırılabilir, yani bilimin alanına girebilir mi, yani ölçülebilir mi? Evet bu yapılabilir. Bir yol; araştırdığımız özelliğe, niteliğe, yetkinliğe üst düzeyde sahip insanları bulup ortak yanlarını belirlemektir. Örneğin, satış kadromuzda 500 çalışanımızın içinden en iyi 30 müşteri temsilcisini seçer, satış yaparken hangi yetkinlikleri kullandıklarına bakabiliriz. Çıkan profili modeller ve işe alacağımız müşteri temsilcisi adaylarını bu modele göre seçebiliriz. Depresyonu anlamak için, depresyon geçiren kişilere odaklandığımız gibi.
Mutluluk meselesine de aynı mantıkla yaklaşabiliriz. Örneğin çok mutlu olduğunu ve çok mutsuz olduğunu söyleyen insanları bulur, onların duygularına, düşüncelerine ve davranışlarına bakabilir, birbirlerinden nerelerde ayrıldıklarını görebiliriz. Bu yöntem bize ayrıca mutluluğun yollarını da gösterebilir.
Olumlu Duygular
O zaman bir sürü araştırmadan çıkan bir sonuçla işe başlayabiliriz: Mutlu olduğunu söyleyen insanların sahip oldukları olumlu yaşantıların sayısı olumsuz yaşantılara göre çok daha fazla. Örneğin; doyum, kıvanç, dinginlik, huzur, iyimserlik, umut, özgüven, orgazm, coşku, neşe, sıcaklık, rahatlık gibi. Bu duygulara sahip kişiler “keyifli bir yaşam” sürdürdüklerini söylüyorlar. Bu yaşantıların sayısı arttığında, süresi uzadığında ve yoğun yaşandığında yaşamdan alınan keyif de artıyor. Peki, bu beceriyi edinmek mümkün mü? Evet mümkün.
Kendimiz Olmak
Olumlu yaşantıların bir çeşidi de doyumlardır. Doyumlar aldığımız zevklerin ya da olumlu duyguların tersine, duygularla ilgili değil, davranışlarımız ve eylemlerimizle ilgilidir: Okumak, dağa tırmanmak, dans etmek, briç oynamak, spor, iş, arkadaşlık gibi. Doyumlar, zamanı algılamamızı engeller, yaptığımız işe kendimizi tümüyle vermemize, bağlanmamıza yol açar.
Mutluluk yalnızca anlık yaşantıların toplamı değildir. Mutlu olduğunu söyleyen insanlar, “kendileri olduklarını, kendilerini gerçekleştirdiklerini” söylüyorlar. Kendimiz olmak, kendimizi gerçekleştirmek; sahip olduğumuz güçlü yanlarımızın, yeteneklerimizin yaşama geçirilmesiyle mümkündür. Yeteneklerimiz bizi doyuma götüren en doğal yoldur.
Anlamlı Yaşam
Yaşamın anlamlı kılınması, bizim yaşama bağlanmamıza, kendimizi tümüyle, yoğun bir biçimde bir şeylere odaklamamıza önemli bir katkıda bulunur. Burada anahtar beceri; sahip olduğumuz yetenekleri ve güçlü yanlarımızı belirlemek ve kendimizden, yani aldığımız doyumlardan ve keyiflerden daha büyük, daha anlamlı bir şeyin hizmetine sunmaktır.
Özetleyecek olursak: Araştırmalara baktığımızda, çok mutlu olduğunu söyleyen kişiler, yaşamdan keyif aldıklarını, yaptıkları şeylere kendilerini tümüyle verdiklerini ve yaptıkları şeylerin onlar için anlamlı olduğunu, yani daha büyük bir amaca hizmet ettiğini söylüyorlar.
Bu yazının anlamlı olabilmesi için mutlulukla verim, karlılık, satış, düşük işten ayrılma gibi işyeri performans kriterleri arasında sıcak bir ilişki olduğunu göstermemiz gerekiyor. Bu da önümüzdeki haftanın konusu.
06.05.2007
Benzer İçerikler :
Geçen hafta İstanbul'un dünya metropolleri içinde en güvenli olanlarından biri olduğunu ama bunun böyle devam etmeyeceğini söyledik. İstanbul'un...
Geçtiğimiz hafta, liderlerin kendi yeteneklerine odaklandıkları gibi, çalışanların da yeteneklerine önem vermeleri gerektiğinin üzerinde durmuş, büyük ölçekli ...
Geçen hafta yazımızda 1 Mayıs “katliamında”, daha doğrusu 12 Eylül’e giden yolda mağdur olanların pek de öğle sütten çıkmış akkaşık...
Beyin yıkama, bir başka deyişle diğerlerinin beynini bir anlamda kontrol altına alma, uzun zaman anlaşılamamış bir fenomen aslında. Ancak, bugün, bilimsel...
İlginizi Çekebilir :
Bugünkü yazımızda, iletişim kuramı perspektifinden hipnozu konuşacağız. Hipnoz, birçoğumuzun merak ettiği, ancak pek az bildiği ya da anlayabildiği bir olgu. ...
Biliyorsunuz bir süredir köşemizde motivasyon kuramını gözden geçiriyoruz. Geçen hafta, performansı arttırmak için başvurulan ödül veya cezaların belli...
Acaba bir insan doğasından söz edebilir miyiz? Eğer bunu yapabiliyorsak, şunu iddia etmiş oluruz: Yer yüzündeki tüm insanlarda ve kültürlerde ortak olan çok ...
Bu köşeyi sıklıkla takip eden okurlarımız bilirler, bilinmeyenlere ve yanlış bilinenlere değinmeyi kendimize vazife edinmişizdir. Geçen haftalarda popüler ...