Mutluluk
Mutluluğun, evrensel bir boyutu olmakla birlikte, kültürden kültüre, hatta kişiden kişiye değişen bir yanı da var. Öyle ki, psikolojinin gelişmekteki bir alt alanı olan ve psikolojik sağlık, işlevsellik, haz ve benzeri olumlu kavramlara odaklanan, bireysel ve toplumsal hayatı iyileştirmek üzere çalışan pozitif psikoloji bile, mutluluğa henüz ortak bir tanım getirebilmiş değil. Kimileri, mutluluğu, duygusal boyutlar içerisinde anlamlandırıyor; kimileri ise bunun, yaşamdan alınan doyumla ilgili mantıksal açıklamalar olduğuna inanıyor.
ABD’deki Illinois Üniversitesi’nden Ed Diener ve Portland Eyalet Üniversitesi’nden Robert Biswas-Diener, mutluluğun sırrını araştıran iki psikolog; aynı zamanda, baba ve oğul. Diener, bu alandaki öncü araştırmacılardan biri; dünyanın çeşitli yerlerinde mutluluk üzerine çok sayıda çalışma yapmış. Ancak bu çalışmaların çoğu, endüstriyel toplumlarda gerçekleştirildiğinden, daha sonra, baba ve oğuldan oluşan takım, Masai kabilesi gibi, modern kültürlerden uzakta yaşayan grupları araştırmaya yönelmiş. Aşina olmayanlar için: Masailer, Doğu Afrika’nın uzak bölgelerinde yaşayan; evlerini çamur, gübre ve sopalardan yapan; elektrik ve su tesisatından yoksun, Batı toplumları ve medyasından çok az haberdar, ve Batı dünyasında anlaşılması zor veya nahoş bulunan birtakım geleneklere sahip bir topluluk.
Diener’ler, mutluluk kavramının tanımlandığı her iki boyutu (duygusal boyut ve mantıksal boyut) çalışmalarına dahil ederek kendi deyimleriyle “öznel iyilik halini” ölçümlüyorlar. Ölçekleri; iş, gelir, ilişkiler gibi çok çeşitli alanlara dair bilişsel değerlendirmeleri ve duygusal bildirimleri içeriyor. Çalışmaları, ilk kez 2005 yılında yapılan ve dünya çapında mutluluğu ölçümlemek üzere bireylerin mutluluk ile ilişkili olduğu düşünülen çeşitli bakımlardan değerlendirilmesini kapsayan, büyük ölçekli Gallup Dünya Anketi (Gallup World Poll) projesinin bir ayağı. Yaklaşık 155 ülkede yapılan Gallup araştırması, dünya nüfusunun %98’ini temsil eden bir örnekleme sahip.
Gallup Dünya Anketi sonuçları, ülkelerin mutluluk bakımından birbirinden çarpıcı biçimde farklı olabildiğini gösteriyor. Aynı zamanda, toplumun ve kültürün, bireylerin iyilik hali üzerinde çok önemli payı olduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte, hem Masailer hem de Danimarkalılar gibi birbirinden farklı iki toplumda yaşayan bireylerin mutlu olabilmeleri, insanların çok çeşitli şekillerde zevke ve tatmine ulaşabildiklerine işaret ediyor.
Çalışmaya dair bir örnek verelim. Masailer ile yapılan araştırmada, 358 katılımcıya, genel olarak hayatları ile ilgili ne hissettikleri ve son bir ay içerisinde neşe, eğlence ve diğer birtakım duyguları ne sıklıkta deneyimledikleri soruldu. Bunun yanı sıra, sağlık, arkadaşlık, beslenme ve yaşamlarının diğer önemli boyutlarını puanlamaları istendi. Sonuçlar araştırmacıları şaşırttı: Masailer, benzer durumdaki birçok kişiden daha çok ve gelişmiş ülkelerdeki pek çok kişiyle aynı ölçüde mutluydu. Diener’lar ve Norveç’teki Tromso Üniversitesi’nden sosyal psikolog Joar Vitterso, Masailer gibi endüstriyel olmayan iki topluluğu daha incelediler: Amerikalı Amishler ve Greenland’li Inughuitler. Masailer daha yüksek olmakla birlikte, bu grupların da öznel iyilik halinin yüksek olduğu anlaşıldı.
Masailer, global ölçütlere göre hayattan memnundu; ancak gelir, beslenme, genel sağlık ve tıbbi bakıma erişim gibi maddi kaynaklara bağlı belirli alanlarda modern topluluklara ve hatta Amishlere ve Inughuitlere kıyasla daha çok sıkıntı duyuyordu. Bunun, bazı bakımlardan mutlu olabilmek için paranın gerekliliğine işaret ettiği düşünülüyor. Bununla birlikte, araştırma sonuçlarına göre, temel ihtiyaçlar karşılandığı takdirde paranın, deneyimlenen duygular üzerinde pek bir etkisi kalmıyor. Örneğin, ekonomik olarak, ABD, Danimarka’dan daha güçlü; öte yandan, araştırma gösteriyor ki Danimarkalılar, Amerikalılardan daha mutlu. Bu noktada, mutluluk ile ilgili başka açıklamalar getiriliyor.
Bilim insanlarının mutluluğu ilişkilendirdikleri bir unsur, “sosyal sermaye”. Sosyal sermaye; toplum içi güven, dayanışma, işbirliği gibi nosyonları kapsıyor. 2010 yılında yapılan bir çalışmada, Danimarkalıların çoğu, hükümetlerine, iş dünyasına ve halka güvendiğini ifade ederken, Amerikalıların çoğu, hükümete ve iş dünyasına yönelik güvensizlik ve halka yönelik şüphe bildirdi. Araştırmada, aynı zamanda, “hukuk ve düzen endeksi” kullanılarak katılımcıların yerel polise ne kadar güvendikleri ve gece yalnız yürürken kendilerini ne denli güvende hissettikleri gibi değerler ölçüldü. Yine, Danimarkalılar, Amerikalılardan daha yüksek puanlar (olumlu yönde) aldı. Mutluluk ölçeğinde alınan puanlar ekonomik koşullar ile açıklanamazken, sosyal sermayenin bir açıklama olabileceği düşünülüyor.
Not: Bu arada Masailerin günde ortalama 900 gram ile 2.5 kilo arasında et yediklerini ama kalp damarlarının tıkanmadığını belirtelim. Somali’de de benzer topluluklar daha da fazla et yiyorlar ama damarları bir türlü tıkanmıyor. Et, yumurta, kolestrol, yağ vs. düşmanlarına duyurulur.
Kaynak
Pawelski, S. S. (2011, Eylül/Ekim). The many faces of happiness. Scientific American Mind, 22(4), 51-55.
05.02.2012
Benzer İçerikler :
Birkaç haftadır, ikna ve etkileme konularından söz ediyoruz. Hatırlarsanız geçen hafta, ikna ve etkileme süreçlerindeki zaaflarımızdan söz etmiştik. Bu ...
İnternette kolaylıkla yorumlayamayacağımız, anlam veremeyeceğimiz bir ilişki türünün ortaya çıktığından söz ettik. Eşinin iş seyahatinde bir...
Önceki haftalarda, yetişmenin ve her tür çevresel unsurun önemini vurgulayan epigenetik yaklaşım perspektifinden zihin ve beden ilişkisini konu etmiştik....
İnsanların sosyal hayvan olduklarını ileri süren sosyal psikologlar, onlara elbette hakaret etmeye çalışmıyorlar. Sosyal ortamların, kitlelerin, grupların ve ...
İlginizi Çekebilir :
Geçtiğimiz iki hafta, sorunları aşmak için takındığımız iki tavır üzerinde durmuştuk. Birincisi; sorunların ortaya çıkmasına yol açan nedenleri araştırmak ve ...
Geçtiğimiz hafta, iki dillilik/çok dillilik ve beyin gelişimi üzerine konuşmuş, iki dil öğrenerek yetişmenin birtakım bilişsel becerilerin gelişimine belirgin ...
Son yazımızda davranışsal ekonomi alanındaki araştırmacıların ekonomi dünyasıyla tanıştırdıkları birtakım olgulardan bahsetmiş ve deneysel çalışmalarına...
Geçtiğimiz hafta, dış kaynakların etkisiyle oluşan, yoğun biçimde içselleştirilmiş ve makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış korkulardan söz etmiş; bir ...