Korumacı Cinsiyetçilik
Daha önce en çok satan ilişki manuellerine kadın ve erkeklerle ilgili tutumların yansımalarından bahsetmiştik.
John Gray örneğinden yola çıkarak, ‘Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten’ yazarının da dahil olduğu bir grup yazarın, kadın ve erkeklerin çok farklı olduklarını ve yaşadıkları ilişki problemlerine, geleneksel rollerin öngördüğü tutumlarla yaklaştıklarını dile getirmiştik. Bu hafta bu tutumların toplum için nasıl bir tehlike unsuru olduğunu dile getirmeye çalışacağız.
Hiç kimse kadınların kocalarının ilgisizliğine çare aramak için eline aldığı bir kitabın tehlikeli olduğuna inanmayabilir. Hele ki tehlikeli olarak adlandırılabilinecek onca şey varken etrafta! Fakat bu sessiz ve fark etmediğimiz olgular içleştirilir ve topluma gözle görülen şeylerden daha bile çok zarar verebilirler. Çünkü tespit edilip, engellenemezler.
Şimdi sadede gelelim ve bu kitapların içeriğindeki sempatik ve sevimli, anaç ve kadınsı tiplemelere göz atalım. Kadınların erkekleri mutlu etmek için yaptıkları onca uğraş, çok çok onları erkeklerin gözünde daha da yüceltmeli. Özellikle gelenekçi yanı ağır basan toplumların en çok göze çarpan yanı, kadınları adeta ilahlaştırarak onları hep olumlu sıfat ve özelliklerle eşdeğer tutmalarıdır.
Öncelikle ‘sempati/sıcaklık’ ve ‘saygı duyma’ tutumlarının araştırmalarca, ters orantılı oldukları bulunmuştur. Dolayısıyla kadınlar toplumda güçsüz fakat sempatik, erkekler güçlü ve agresif/antipatik olarak değerlendirilirler.
İkinci ve daha önemlisi, görünüşte kadınları şereflendiren bu yüksek standartlar, onları aynı zamanda çok kaygan bir zemine yerleştiriyor. İşte tam bu noktada, ilişki manuellerinde baskın olarak uygulanan, yardımsever/korumacı cinsiyetçilikten bahsetmek mümkün.
Yardımsever/korumacı cinsiyetçilikte, kadınlar şartlı bir şekilde kutsallaştırılırlar. Tek şart, geleneksel kadın rollerine uygun davranmalıdırlar. Bir ev kadını, yemek yapmasını bilecek, bir anne, her zaman için çocuğuna en iyi şekilde bakacaktır. Aksi takdirde, o yerleştirildikleri yüksek tepelerden gümbürdeyerek düşecek ve ‘kötü kadın’ olarak adlandırılıcaklar. Susan Fiske ve Peter Glick tarafından oluşturulan “çelişik duygulu cinsiyetçilik” tanımının bir diğer yüzü de geleneksel rollere uygun davranmayan kadınların karşılaşacakları düşmanca cinsiyetçiliktir.
Bir nevi yin/yang felsefesi gibi işleyen çelişik duygulu cinsiyetçilikte kadınlar, uygun görülen rollerde melek, örf ve adetlere aykırı haraketlerde “karalar içinde şeytan” şeklinde anılırlar. Böylelikle hem erkekler hem kadınlar, belirli yargılarda bulunur, aynı kadını bile yaptığı harekete göre hem sevip, hem karalayabilir. Bunun kadınlar üzerindeki etkisi oldukça açıktır; onlar için itaat edip tepede kalmak ve yüksek standartlara uygun yaşamak zor, karşı çıkarak düşmek ise daha da can yakıcıdır.
Şimdi bu kitapları karıştırmamış kişiler bilmeyebilirler ama bu kitaplarda kadınlara “bir kavanozu açacak kadar güçlü değilmiş” gibi davranmaları, kendilerine aşırı güven duymamaları ve kariyer konusunda fazla hırs yapmamaları sıklıkla önerilir. Kadınlar pasif ve anaç olmalı ki erkeklerin ‘koruma içgüdülerine’ hitap etsinler.
Aslında bu tip cinsiyetçi tutumlara zaman zaman herkes kurban gidiyor olabilir. Medyada yer alan tecavüz haberlerinde, kadının kuyruk salladığına dair fikirler beyan edilmesi, başarılı bir kadının boşanması sonucunda, işinde fazla hırs yaptığı için kocasını ihmal ettiği suçlamalarının ortaya atılabilmesi gibi... Bu tip yargılar herkesçe kolayca kabul edilir, televizyon etrafında üşüşen aile büyükleri tarafından sıkça duyulabilir ve geleneksel rolleri ‘tehdit’ eden ‘kötü’ kadınları karalayıp ayıplamaya yönelik üstün performanslardır. Özellikle dizilerimizde bu tip ‘kötü’ kadınlarımızı, baş roldeki erkeği cinsel gücü ve cazibesiyle şeytani bir şekilde ele geçirirken, bir şirkette üst düzey kariyer sahibi olup diğer kadın ve erkekleri ezerken, ya da çocuğuna düzgün annelik yapmayarak özgür ve çılgın bir hayat sürdürürken görebiliriz.
Yardımsever/korumacı cinsiyetçiliğin asıl tehlikesi 19 ülke arasında yapılan bir araştırmanın sonucunda görülebilir. Bu tip cinsiyetçiliğin, hem düşmanca cinsiyetçilikle hem de kadın/erkek eşitsizliği ile doğru orantılı olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla düşmanca cinsiyetçiliği körükleyenler, kadın/erkek eşitsizliğinin sistemik bir şekilde sürdürülmesini sağlar. Görünüşte olumlu hareketler ile karşı çıkılmasını engeller ve kadınlar bu cinsiyetçiliğe karşı tamamen savunmasızdır.
Bu noktada, suçu tamamen erkeğe atmanın yanlış olduğunu araştırmalardan anlıyoruz. Kadınların yardımsever/korumacı cinsiyetçilik tavırlarını erkeklerden daha çok destekledikleri bulunmuştur. Yani büyük bir yarıştan önce kendi kendini ayağından vurmak gibi birşey.
Kadınlar, kendilerine zarar verdikleri halde, bu tip cinsiyetçiliği neden ve nasıl destekliyorlar? Artık bunu da kadınlar otursunlar kendileri düşünsünler. Bu meseleyi burada bitiriyoruz.
Kaynaklar
1. Fiske, S. T., Cuddy, A. J. C., & Glick, P. (2007). Universal dimensions of social perception: Warmth and competence. Trends in Cognitive Science, 11, 77-83.
2. Cuddy, A. J. C., Fiske, S. T., & Glick, P. (2007). The BIAS map: Behaviors from intergroup affect and stereotypes. Journal of Personality and Social Psychology, 92, 631-648.
3. Glick, P., et al. (2000). Beyond prejudice as simple antipathy: Hostile and benevolent sexism across cultures. Journal of Personality and Social Psychology, 79, 763-775.
02.04.2010
Benzer İçerikler :
Sizler de fark etmiş olmalısınız ki egzersiz bir nevi doğal enerji kaynağı. Yalnızca iyi olanı daha iyi hale getirmekle kalmıyor; aynı zamanda pek çok derde ...
Geçtiğimiz hafta, çocukların güçlü yanlarının alıştığımızdan farklı bir sınıflandırmasını yapmıştık. Biraz daha içerikten bağımsız, biraz daha yol, yöntem ile ...
Diyelim eşimizle gece “güzel bir seks yaptık” ve arkasından da bebekler gibi uykumuzu aldık. Sabah bombalar gibi kalktık, hazırlandık ve çıkmadan...
Birkaç haftadır travmalardan ve ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa olmasına gayret ederek bir özet yapalım: 1. Bir yaşantının ...
İlginizi Çekebilir :
“Fast food” hakkında senelerdir pek çok şey yazılır, çizilir. Özellikle fiziksel sağlık bakımından olumsuz koşullar ile ilişkisini ortaya koya...
Efendim malumunuz geçen hafta 14 Şubat Sevgililer Günü idi. Her yıl olduğu gibi çiçekler, böcekler, tek taş yüzükler alındı, rezervasyonlar yapıldı. Etra...
Birden fazla dil bilmenin iletişim bakımından avantajları şüphesiz. Akademik ve mesleki alanlarda kişiye sağladığı faydalar da ortada. Peki ya beyin gelişimi ...
Geçen hafta lafı şöyle bağlamıştık: Mutlu olduğunu söyleyen kişiler daha çok olumlu duygulara sahipler, yaptıkları şeylere kendilerini tümüyle veriyorlar ve ...