Kısa Kısa
Her yıl, psikoloji alanında çok çeşitli bilimsel çalışmalar yapılıyor; bazıları, öngörülerimizi destekliyor, bazıları ise ters düz ediyor. Sürekli, insana dair yeni bir şey öğreniyoruz. Bugün, birbirinden farklı birkaç ilginç çalışmadan kısa kısa bahsedeceğiz.
Çalışma 1: Stresin Hafızaya Etkileri
Hemen hemen hepimizin başına gelmiştir; bazen, bir anda, olmadık şeyleri unuturuz. Mesela, bir yakınımızın doğum gününü ya da bir tanıdığımızın ismini. Almanya’daki Ruhr Üniversitesi’nden Dr. Christian Merz ve meslektaşlarına göre, sosyal bakımdan anlamlı bilgilerin unutulmasının önemli bir sebebi, stres. Merz ve meslektaşları, yaptıkları bir deneyde, katılımcılardan, önce sakin bir ortamda, sonra ise toplum önünde, stres doğuran bir konuşma yaptıktan sonra, bazı biyografik bilgileri anımsamalarını istediler. Katılımcıların ikinci durumda biyografik anılarını hatırlamakta çok daha fazla zorlandıkları görüldü. Katılımcıların tükürük örneklerine bakıldığında da stresle ilişkili olduğu bilinen kortizol seviyelerinin konuşma sırasında arttığı tespit edildi. Bu da stres hormonlarının hipokampusun hafıza becerileriyle ve genel olarak beynin işlevleriyle etkileşim içerisinde olduğunu gösteriyor.
Çalışma 2: Yaş ve Duyguların Sağlıkla ilgili Kararlarda Rolü
Stanford Üniversitesi’nden Dr. Joseph Mikels önderliğindeki araştırma ekibinin yaptığı bir çalışmaya göre, yaş ve duygusal etmenlerin etkileşimine bağlı olarak, sağlığımızla ilgili aldığımız kararlar değişkenlik gösteriyor. Yapılan araştırmada, önce her birinde 60 kişi olmak üzere 18-30 ve 65-85 yaş aralığındaki 120 kişiye sağlık hizmetleri tercihleri ve ihtiyaçlarıyla ilgili bazı sorular soruldu. Daha sonra, varsayımsal sağlık hizmetleri seçeneklerine dair birer yazıyı okumaları istendi. Bu yazıların bir kısmı, duygulara odaklanarak söz konusu sağlık hizmetlerine dikkat çekerken, diğer bir kısmı, doğrudan bilgi vermeye yönelikti. Kendilerine verilen yazıyı okuduktan sonra katılımcılardan sağlıklarıyla ilgili birtakım kararlar almaları istendi. Daha genç gruptaki kişilerin, bilgi odaklı yazı okunduğunda, daha ileri yaştaki gruptakilerin ise, duygu odaklı yazı okunduğunda kendileri için daha uygun olan kararları aldıkları görüldü. Yani, yaşla birlikte bizi etkileyen unsurlar (bilgi yerine, duygu) ve bu etkileşime bağlı olarak aldığımız kararlar değişiyor gibi gözüküyor.
Çalışma 3: İnternet Kullanımı ve Depresyon İlişkisi
Missouri Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, depresyonda olan kişiler, olmayanlara göre, internette sohbet ederek ve dosya paylaşarak daha çok vakit geçiriyorlar. 216 kişinin önce depresyon bakımından değerlendirildiği, sonra bir ay boyunca internet kullanımlarının takip edildiği ve katılımcıların yüzde 30’unun depresyon için minimum kriterleri karşıladığının görüldüğü araştırmada, depresyon değerleri ile internet kullanımı arasında pozitif bir ilişki bulundu; yani biri arttıkça diğerinin de arttığı anlaşıldı. Sanal alemin insanları mutsuzlaştırdığı sıklıkla dile gelen bir açıklama; ancak mutsuz insanların sanal aleme daha çok sarılıyor olmaları da atlanmaması gereken bir diğer olasılık.
Çalışma 4: Hüzünlü ve Neşeli İfadelere Farklı Tepkiler
İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nden Dr. Elizabeth Blagrove ve Dr. Derrick Watson, yaptıkları bir çalışmayla ilginç bir sonuca ulaşıyorlar; hüzünlü bir yüzü görmezden gelmek neredeyse imkansız. İkilinin çalışmasında, katılımcılara bazı resimler veriliyor ve birbirinin aynısı olan birçok yüz ifadesi arasında benzersiz olan bir yüz ifadesini bulmaları isteniyor. Hemen sonuca gelelim: Hüzünlü yüzler arasında neşeli bir yüzü bulmak, neşeli yüzler arasında hüzünlü bir yüzü bulmaktan çok daha fazla zaman alıyor. Araştırmacılara göre, bu, bir sebepten, beynin olumsuz yüz ifadelerini daha uzun sürede işlemesiyle ilgili.
Çalışma 5: “Benim Gibi”, “Öteki”, ve Ayna Nöronlar
Toronto Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı bir çalışmada, empati becerisine dair rolüyle bilinen ayna nöron sisteminin, “benim gibi” görülenlere ayrı, “öteki” olarak görülenlere ayrı tepki verdiğini gösteriyor. Yapılan çalışmada 30 kişiye hem kendi etnik gruplarından hem de farklı etnik gruplardan olan kişilerin basit bir eylemde bulundukları videolar izlettirildi ve bu esnada ayna nöronların aktivitesini belirlemek için EEG ile ölçüm yapıldı. Sonuçlar, ayna nöronların aktivitelerinin, aynı etnik gruptan kişileri izlerken yüksek olduğunu, farklı etnik gruptan kişileri izlerken ise görece düşük olduğunu gösteriyor. Araştırmacılara göre, bu, benzer olmayan gruplardan kişilerin niyet, duygu ve tutumlarına yanlış anlamlar yüklememiz veya istemeden de olsa duyarsız kalmamız demek olabilir. Belki de dünyanın dört bir tarafında gerek etnik gerekse politik bakımlardan bunca çatışma yaşanıyor olmasının biyolojik bir temeli de var.
Kaynak
Cizernicki, C. (2012). Depression linked with more internet use. PsychCentral.
Price, M. (2010). In brief. Monitor on Psychology, 41(6), 14-17.
26.07.2012
Benzer İçerikler :
Motivasyon kuramını ele aldığımız şu birkaç hafta boyunca performansı ve verimliliği arttırmak için içsel motivasyonu yükseltmenin ne denli önemli olduğunu hep ...
Geçtiğimiz hafta, her bireyin ve topluluğun sorgu sual kabul etmeyen, sarsılmaz, “mutlak” fikir ve inanışlara sahip olduğundan söz etmiş ve ...
Malum küresel kriz, tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de ciddi biçimde etkiledi. Ne yazık ki hala da etkilemekte. Hizmet verdiğimiz pek çok şirket, ...
Motivasyon...Bugünün dünyasında gerek kişisel, gerek sosyal, gerekse profesyonel anlamda baş köşeye oturmuş bir mesele; üzerine sayısız kitap yazılan, eğitim ...
İlginizi Çekebilir :
Son bir kaç yazımda değişimin örgüt kültürü ile ilişkisi üzerinde durmuş, liderin ve yönetimin örgüt kültürünü yerleştirmede oynadığı önemli rolün üzerinde ...
Bizim meslek, yani terapi işi bir garip iştir. İnsanlar ne kadar çok mutsuz olurlarsa biz de o kadar çok para kazanırız. Yani Red Kit’in cenaz...
Aldatılan Neler Yaşar? İnsan canlısının yaşayabileceği en büyük acının sevdiği birinin ölümüyle yaşandığı söylenir. Bu yüzden de matem tutulur. Matem de ...
Geçen haftaki yazımızda geleneksel ekonominin genellemeleriyle insanı standardize ettiğinden ve “öngörülebilir” varsaydığından, bu yaklaşıma meydan ...