Emre Konuk

Kendini Tanımak

Geçen hafta size insanların hakkımızda ne düşündüklerini kestiremeyişimizin en büyük sebebinin onların aklını okuyamıyor, kendi düşüncelerimizi onlara yüklüyor olduğumuzu söyledik.

Herkesin seni fark ettiğini, yargıladığını ve önemsediğini düşünme sebebin, algıladığına aynı zamanda bir yorum da getirdiğini fark etmemen olduğunu söylemiştik. Ne tip bir insan olduğumuza dair düşüncelerimizi, aslında kendi kendimize oluşturarak başka insanlara yükleyebildiğimizi de eklemiştik.

Bu noktada “ben kimim?” sorusuna cevap ararken, nerelere bakmamız gerektiğini inceleyelim. Kendimiz hakkında bildiklerimizi aslında 4 gruba ayırabiliriz:

1. Aydınlık noktalar: Hem siz hem başkaları tarafından bilinenler
2. Karanlık noktalar: Ne siz ne başkaları tarafından bilinenler
3. Kişisel noktalar: Sadece sizin tarafınızdan bilinenler
4. Kör noktalar: Sadece başkaları tarafından bilinenler

Aydınlık noktalar, herkes tarafından kolayca algılanan belirgin özelliklerinizdir. Örneğin çok çekingen olmamız veya sol görüşlü olmamız gibi. Araştırmalar, dışadönüklük, konuşkanlık ve baskınlık gibi bazı özelliklerin insanlar tarafından kolayca anlaşıldığını gösteriyor.

Karanlık noktalar, yaptığımız herhangi bir hareketin veya verilen bir kararın altında yatan güdü, motiv veya ihtiyaçlarımızdan oluşur. Başka insanların dışarıdan bakarak  anlayabilecekleri türden olmadıkları için güven sorunu yaşanır zaten kişiler arasında.

Bir arkadaşınız veya sevdiğiniz kişi çok belirgin bir şekilde “hırslı” bile olsa, ne siz ne de kendisi neden iş hayatında kendini öldürürcesine “başarmak” istediğini bilmeyebilir. Bunun nedeni, ailesi yüksek düzeyde mükemmeliyetçi olup onu hayat boyu yetersiz hissettirdiği için olabilir.

Kişisel noktalar, birini çok çekici bulmak ya da ondan nefret etmek gibi sadece sizin bildiğiniz şeylerdir. Geçen haftada değindiğimiz gibi, insanların bizi ne kadar fark ettiğine ve ilgilendiklerine dair yanılgılarımızın yanında, kişisel düşüncelerimizi ne ölçüde ifade ettiğimize dair de çok fazla yanılıyoruz.

Araştırmalar, diğer kişilerin, duygularımız, niyetlerimiz ve düşüncelerimizle ilgili yargılarının büyük ölçüde gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Bu yüzden de bazen çok bariz belli ettiğimizi düşündüğümüz şeyleri karşı tarafın anlamamasına şaşar, hatta bazen onu “anlayışsız olmakla” suçlayabiliyoruz. Kimse düşündüğünüz kadar aklınızı okuyamıyor.

Kör noktalar ise, kendimizi olumlu değerlendirmeye eğilim gösterdiğimiz için, başkaları tarafından daha doğru şekilde algılanan şeyler. Bu kör noktalara ne kadar zeki ve ne kadar güzel olduğumuz da dahil. İnsanların kendilerini ne kadar zeki buldukları ile ilgili inançları ile, IQ test sonuçlarının tutarlı bulunmaması da bu konuda ne kadar yanıldığımızın bir göstergesi. Öte yandan, arkadaşlarımız ne kadar zeki olduğumuza dair daha gerçekçi cevaplar verebiliyorlar. İnsanlar bizi kendimizi gördüğümüzden daha net görebiliyorlar. Yani aklına, sağduyusuna ve iyi niyetine güvendiğimiz insanların bizimle ilgili görüşlerine kulak vermeyi her zaman düşünebiliriz. Dolayısıyla kör noktalarımızda gerçekçi bilgilere sahip olmak için başka insanların geri bildirimine ihtiyacımız var. Ancak ne kadar güzel, zeki veya dürüst olduğumuzu sorarak öğrenemeyebiliriz. Doğal olarak kimse bu “olumlu yanılgımızı” düzeltmek için hevesli olmayabilir. İnsanlar güzel bir şeyler söylemeye daha meyilli olduğundan, onlardan duyduklarımız kendimiz hakkındaki olumlu yanılgılarımızın pekişmesine yardımcı olurlar.

Sağlık alanında da bu bilgiler önemlidir. Bir sürü araştırma kalp hastalığını öngörmek için kaygı, kızgınlık, baskınlık hakkındaki değerlendirmelerde kişilerin eşlerinin kendi değerlendirmelerinden daha gerçekçi olduğunu ortaya çıkartmıştır.

Bütün bunları söyledikten sonra, hem kendimizi hem insanları yargılarken bir sürü değişik durumu göz önünde bulundurmamız gerektiği sonucuna varıyoruz. Eğer yanlış anlaşıldığınızı düşünüyorsanız, kendinizi daha çok belli edecek şekilde davranın ve konuşun. Aynı zamanda başkalarının sizi nasıl algıladığına dair dikkatli bir inceleme de yapabilirsiniz. İletişim becerilerimizi geliştirerek ve antenlerimizi açarak, kendimizi hem daha iyi tanıyabilir hem de daha doğru şekilde tanıtabiliriz.

Kaynak

Gosling, S. Mixed Signals, Psychology Today, September/October 2009.

21.04.2010

Benzer İçerikler :

Korku Kültürü - III

Geçtiğimiz haftalarda, bir “korku kültürü”nde yaşadığımızdan bahsetmiş; “korku ticareti”nin psikolojik bir silah olarak, etkilemek ve ...

İlişkiler ve Mutluluk - 2

Geçen hafta sosyal bağlardan ve ilişkilerden beslenen mutluluktan söz ettik. Sosyal ilişkilerimizin alışkanlıklarımızdan sağlığımıza kadar ne ölçüde etkili ...

Hayatın Tuzakları 2

Birkaç haftadır travmalardan ve ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa olmasına gayret ederek bir özet yapalım: 1. Bir yaşantının ...

Öcalan'ın Trajik Sonu

Geçen hafta Öcalan’ın Prof. Yalçın Küçük’le 1993’de yaptığı görüşmeden alıntılarla, kendisi için hazırladığı trajik sonun ilk adımlarını ...

İlginizi Çekebilir :

İletişim Kuramı Ve İlişkiler

Davranışlarımızı açıklarken iki farklı kategoriye başvururuz. Birincisi, ‘derimizin altında” olan bitene atıfta bulunuruz: Duygularımız ...

Akıldışının Cazibesi - VII

Geçtiğimiz hafta, empati ve empati ile ilişkili yardım etme davranışı üzerine konuşmuştuk. Her zaman, her durumda, herkese karşı aynı seviyede empa...

Fransa Nasıl Kurtulur?

Yıllar önce davetli olduğum bir yemekte global ölçekte büyük bir Fransız firmasının Genel Müdürü ve eşiyle tanışmıştım. Masamızda benden başka hemen herkes ...

İki Dillilik / Çok Dillilik Ve Beyin Gelişimi - III

Geçtiğimiz hafta, yakın dönemde yapılan bilimsel çalışmalar aracılığıyla iki/çok dilli yetişmenin beyin gelişimi ve bilişsel becerilere sağladığı yararlardan ...