İşte Mutluluk - III
Geçtiğimiz haftalarda iş hayatında mutlu hissedebilmek üzerine konuşmuş; birçoğumuzun, işi, tamamen zevkten yoksun bir zorunluluk olarak gördüğünü ve başta Türkiye gibi hiyerarşik yapılanmaların ağırlıklı olduğu toplumlarda ve özellikle potansiyelin büyük kısmının kullanılamayacağı kadar kolay ve sıradan yahut çok stres yaratıcı ve enerji tüketici işlerde, çok kişinin kendini mutsuz hissettiğini; oysa belli koşullar sağlandığında, çalışırken mutlu hissedebilmenin mümkün olduğunu söylemiştik. Neden bahsettiğimizi kısaca hatırlatalım:
Pozitif psikoloji ekolünün öncülerinden Mihaly Csikszentmihalyi, Maslow’un “ihtiyaçlar hiyerarşisi” kuramına referansla, kişinin kendini gerçekleştirme ihtiyacına işaret ediyor ve bu ihtiyacın karşılanabilmesi için farklılaşma/ayrışma ve bütünleşme/birleşme olmak üzere iki kişilerarası mekanizmaya gereksinim duyulduğunu belirtiyor. Bu iki mekanizmanın her ikisi de kullanıldığı, yani kişi hem bireyselliğinin (farklılaşma/ayrışma) hem de toplumun bir üyesi olduğunun (bütünleşme/birleşme) bilinciyle hareket ettiği zaman, Csikszentmihalyi’nin “akış” olarak adlandırdığı zihinsel durum deneyimleniyor. “Akış”, kişinin o anda yaşadığı sürece tamamen kendini kaptırması ve düşünce ile eylemin ve kişi ile çevrenin birliği ve yoğun etkileşimi gibi unsurlarla karakterize; keyfin, kendiliğindenliğin ve odağın bir arada var olduğu bir deneyim. Csikszentmihalyi, ırk, yaş, cinsiyet, eğitim seviyesi, ve hatta yapılan iş fark etmeksizin, “akış”ın mutluluğun başlıca özelliği olduğunu ve “akış” deneyimlendiği sürece iş de dahil olmak üzere herhangi bir alanda mutluğa erişilebileceğini vurguluyor.
Bir önceki yazımızda, sonuçtan ziyade sürece odaklanmak, zamanında ve tercihen işin kendisinden geribildirim alabilmek, kişisel kapasite ve işin zorluk düzeyinin dengede olması gibi “akış” deneyiminin çeşitli özelliklerinden söz etmiştik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Yoğun konsantrasyon
Gündelik hayatta etrafımız sayısız uyaranla çevrili ve duyularımız sürekli uyarılıyor; dikkatimizi belli bir alanda tutmak çok güç. Csikszentmihalyi‘ye göre, bu, benliğimizin bütünlüğünü deneyimlememize engel oluyor ve bu kronik karmaşada, bütünlüğü deneyimlemeye özlem duyuyoruz. Yaptığımız iş/faaliyet, dış uyaranları en aza indirgememize olanak verdiğinde kendimizle buluşmak için bir fırsat yakalayabiliyoruz. Başka bir deyişle, yoğun odaklanabildiğimiz, düşünce ve eylemin bir olduğu, tüm zorluklarına rağmen bir noktadan sonra spontan olabildiğimiz iş/faaliyetler “akış” deneyimine olanak sağlıyor. Bu, kendimizi zorlayarak ulaştığımız değil; aksine, kendimizi içerisinde bulduğumuz, neredeyse çabasız gelişen bir süreç.
“Şimdi ve burada” olmak
Çoğumuz, zamanımızın önemli bir kısmını, geçmişi ya da geleceği düşünerek geçiriyoruz. İnsan zihni, özellikle başka bir şeyle meşgul olmadığı zamanlarda, karşılaşılan tehditler, bitmemiş meseleler, tatmin edilmemiş arzular ve benzeri arasında mekik dokumaya çok müsait. Yani gündelik hayatta zihnimiz pek çok olumsuzlukla meşgul oluyor ve bir işe/faaliyete odaklanmadığımız takdirde giderek daha depresif hale gelebiliyoruz. “Akış”, tamamen içinde bulunulan anda olunabildiğinde, yani kişi “şimdi ve burada”ya odaklanabildiğinde gerçekleşiyor. Yapılan iş/faaliyet tüm dikkati gerektirdiğinden, kaygılar, sorunlar ve zihnimizi işgal eden diğer meseleler dışarıda kalıyor, bilincimizde yer bulamıyor. Bu, başka bir dünyada olmak gibi geliyor. Yaşama dair sıkıntılar yok olmuyor; ancak kişi geçici de olsa sıkıntılardan uzak bir alanda, üretken olabilme fırsatını buluyor. Csikszentmihalyi’nin dikkat çektiği gibi, “akış”, bazı olumsuz “kaçış mekanizmaları”nın aksine, kişiyi ileriye götüren, gelişmesine katkıda bulunan bir deneyim.
Kişinin yapabileceğinin en iyisi
Csikszentmihalyi’ye göre, mevcut veya karşılaşılması muhtemel zorlukların farkında olup ciddiye aldığımızda ve uygun becerileri geliştirmek üzere çabaladığımızda, herhangi bir durumla baş edebilme ihtimalimiz çok yüksek. “Akış”ta mesele tam bir kontrol sahibi olmak değil, hazırlıklı olmak ve yapabileceğimizin en iyisini yapmak. Başka bir deyişle, “akış” deneyimi, kişinin her zaman, arzu ettiğini yapma gücüne sahip olmasıyla değil, arzu ettiklerini gerçekleştirebilme olasılığına sahip olmasıyla ilgili.
Zaman algısında değişim
Zaman hepimizin kişisel olarak deneyimlediği bir olgu; içinde bulunulan ana göre, bazen hızlanmış, bazen yavaşlamış, bazen ise daha durağan deneyimlenebiliyor. “Akış”ta da zaman algısı, yapılan işe/faaliyete göre değişkenlik gösterebiliyor; Csikszentmihalyi’ye göre, zaman algısındaki değişimler, “akış” deneyiminin çok tipik bir özelliği. Bazı durumlarda, zaman adeta uçup gidiyor gibi algılanıyor, bazı durumlarda ise iyice yayılabiliyor. Daha çok odaklandığımızda, zaman yavaşlıyor. Zor bir şeyi kolaylıkla yaptığımız anlarda ise, zaman çabucak geçiyor. Bir bakıma, o anki ihtiyacımıza göre öznel zaman algımız adapte oluyor.
Hepsinden önemlisi, “akış”ı sağlayan uğraşların içsel olarak ödüllendirici olması; kişinin edindiği başlıca kazanç, uğraşın kendisini deneyimlemesi. Csikszentmihalyi’nin vurguladığı gibi, öncelikle para için, statü için, başkalarının onayını almak için yapılan bir işte, “akış” deneyimlemeyi beklememek gerekiyor. Tabii ki adil olan, yaptığımız işin karşılığı olarak hak ettiğimiz dışsal ödülleri almamız, ama mutlu olmamız için bunlar tek başına kafi değil. İmkan olduğu sürece, “aktığımız” işi seçmek, çalışırken mutlu olabilmemiz için en garantisi.
Kaynak
Csikszentmihalyi, M. (2003). Good Business. ABD: Penguin Books.
02.11.2012
Benzer İçerikler :
Neden çok yakınımda bir sürü banka şubesi olduğu halde bir kilometre uzaklıktaki şubeyi seçiyorum? Neden kahve içebileceğim bir çok kafe varken hep birine ...
Yarın eğer bir Terapistle ya da Psikolojik Danışman’la randevunuz varsa, gittiğinizde kapısının mühürlendiğini ve faaliyetine son verildiğini...
Beyin yıkama, bir başka deyişle diğerlerinin beynini bir anlamda kontrol altına alma, uzun zaman anlaşılamamış bir fenomen aslında. Ancak, bugün, bilimsel...
Birkaç haftadır, amiyane tabirle, zihnimizin bize nasıl kazıklar attığını araştırmalardan faydalanarak anlatmaya çalışıyorum. Özellikle inançlarımızın...
İlginizi Çekebilir :
Çoğumuz spor ve egzersiz yapmak deyince, ya kalp krizini önlemeyi ya da zayıflamayı anlarız. İşte egzersizin faydaları. Egzersiz ve Bağışıklık...
İnanması ne kadar güç olsa da, insanoğlunun dünyaya getirdiği minik insancıklar, hayatta kalmalarını sağlayan bir dolu refleks, duyu, dürtü, her yaşantıyı ...
Birkaç haftadır, anadilin çeşitli bilişsel faaliyet ve süreçlerimizi etkilediğinden bahsediyor; dünyayı nasıl algıladığımızın, nasıl düşündüğümüzün, nelere ...
İnsanı ve insan yaşamını çalışanların seneler senesi tartıştıkları belli başlı felsefi sorular vardır. Bizler özgür iradesiyle kendi hayatına yön veren...