Emre Konuk

İş Yaşamı ve Doyum

İki hafta önce, “Mutluluk Satın Alınabilir mi?” başlıklı yazıda, kazanılan parayla mutluluk arasında bir ilişki olduğunu, ancak bir yerden sonra bu ilişkinin ortadan kalktığını söylemiştik. Yani daha fazla para, mutluluğu arttırmıyordu. İnsanlar gelir düzeylerine ve onun getirdiği yaşam tarzına bağlanıyorlar ama bu onların mutluluklarını arttırmıyordu. Bugün işten alınan doyumun nelere dayandığını irdelemeye çalışacağız.

İşimin Karakteri

Belli bir işi yapan insanlara, bir kişilik envanteri uyguladığımızda ve sonuçların ortalamasını aldığımızda bir profil ortaya çıkıyor. Bu, o işe özgü kişilik özelliklerinin dağılımını veren bir profildir. Örneğin, Biyologlara baktığımızda: İçe dönük, verilere odaklanan, kararlarında mantıklı ve objektif olan, duygusal iniş çıkışları olmayan kişiler olduklarını görüyoruz. Buna karşılık, örneğin ressamların profiline baktığımızda; onların da içe dönük olduğunu, ama Biyologların tersine verilere değil, hayal gücüne odaklandıklarını, kararlarında mantığı değil, duyguları kriter olarak kullandıklarını, Biyologlara göre duygusal iniş çıkışlarının çok daha fazla olduğunu görüyoruz.

Bunlardan da anlıyoruz ki, belli kişilik özelliklerine sahip kişiler, yaşamlarını Biyolog, başka kişilik özelliklerine sahip kişiler de Ressam olarak sürdürüyorlar. Bir Biyoloğun sahip olması gereken kişilik özellikleri dışında özelliklere sahip olanlar, ya Biyoloji’ye hiç girmiyorlar, ya da bir süre sonra o işi bırakıyorlar: verimleri düşük olduğu ve mutsuz oldukları için. Çoğu zaman da bırakamıyorlar.

O zaman bir işi düşünürken, “bu iş, benim sahip olduğum kişilik özelliklerimi, yeteneklerimi ne ölçüde yaşama geçirmeme, uygulamama, yaşamama izin veriyor?” sorusunu sormamız gerekiyor.

İşe Verilen Anlam

Pek çok araştırma, işten alınan doyumun, o işe verilen anlamla ilişkili olduğunu gösteriyor. İşimiz bize geçimimizi sağlayacak parayı kazandırıyor. Ayrıca işimizde ilerleme olanağı tanıyor olabilir. Bunlara ek olarak işimiz bizim için anlamlı ve değerli olabilir. Bir işin bizim için anlamlı ve değerli olarak algılanabilmesi için, aldığımız para, edindiğimiz ünvan ve prestijden bağımsız olarak, o işin bir amaca hizmet ettiğini düşünmemiz gerekir.

Geleneksel olarak, kendisini aşan bir amaca hizmet eden işlerin sayısının sınırlı olduğu düşünülürdü: Bilim, felsefe, din, bazen politika gibi. Ancak New York Üniversitesi’nde profesör olan Amy Wrzeniewski ve arkadaşlarına göre böyle değil. Hastanede temizlik işleriyle uğraşanlarla yaptıkları çalışmada; yaptıkları işin kendisini aşan bir anlamı olduğunu düşünen çalışanlar, işlerini ona göre yeniden yapılandırıyorlar. Örneğin yaptıkları işin hastaların iyileşmesinde önemli rol oynadığını, doktorların ve hemşirelerin ihtiyaçlarını önceden görebilmenin önemli olduğunu, normal işlerinin dışında hastaların yaşamlarını keyifli hale getirmek için bir şeyler yapmalarının gerektiğine inandıklarını ve tüm bunları yapıyor olmaktan mutlu olduklarını söylüyorlar. Yani herhangi bir işi anlamlı hale getirmenin mümkün olduğu anlaşılıyor. Aynı hastane çalışanlarından işlerine yalnızca bir iş olarak bakanların, işlerinden aldıkları doyumun ve verimin düşük olduğu görülüyor.

Bu söylenenlerden bir reçete çıkarmak mümkün mü? Evet.

  • Kişilik özelliklerinizi ve sahip olduğunuz yetenekleri /yetileri belirleyin.
  • Bunları kullanmanıza olanak sağlayan bir işi ve iş yerini seçin
  • Sahip olduğunuz kişilik özelliklerinizi, yeteneklerinizi, yetilerinizi daha iyi, daha fazla kullanabilmek için işinizi anlamlı hale getirin.
  • İşveren veya yönetici iseniz, kişilik özellikleri, yetenekleri, yapacakları işe uyan kişilerle çalışın ve iş hedefleri sınırları içinde kalarak, çalışanlarınızın işlerini anlamlı hale getirecek ortamı sağlayın.

12.12.2004

Kaynaklar

  • Amy Wrzesniewski ve arkadaşları (1997). Jobs, careers, and callings: People’s relations to their work. Journal of Research in Personality. Vol. 31, 21-33
  • Mihalyi Csikszentmihalyi (1991). Flow. New York: Harper
  • Mihalyi Csikszentmihalyi (2004). İyi İş. Mess Yayınları

Benzer İçerikler :

Marka Evliliği 2

Geçen hafta Marka evliliğinden, daha doğrusu markayla evlenmekten söz ettik. Deyim çok yerindeydi çünkü evlilik demek, bağlanmak yani duygusal bağlar...

Korku Kültürü - III

Geçtiğimiz haftalarda, bir “korku kültürü”nde yaşadığımızdan bahsetmiş; “korku ticareti”nin psikolojik bir silah olarak, etkilemek ve ...

Korku Kültürü - IV

Geçtiğimiz hafta, psikoloji profesörü Sheldon Solomon ve meslektaşlarının geliştirdiği ve ölüm gerçeğinin insanlarda yarattığı kaygı ve bu kaygıyla baş ...

Korku Kültürü - II

Geçtiğimiz hafta, dış kaynakların etkisiyle oluşan, yoğun biçimde içselleştirilmiş ve makul sınırları olmaksızın yaygınlaşmış korkulardan söz etmiş; bir ...

İlginizi Çekebilir :

Korumalı mı Öldürmeli mi?

Önce geçen haftanın bir özetini yapalım: Bir sorunla karşılaştığımızda, o sorunun “neden ve nasıl ortaya çıktığı” ve “nasıl aşılacağı” ...

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri 3

CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen yöneticilerle” yaptığı araştırmaya devam ...

Çarşının Kuralları 2

Geçen hafta, ilişkilerde sosyal normlarla çarşının-pazarın normlarını karıştırmanın ilişkileri nasıl zedeleyebildiği üzerinde durmuştuk. Araştırmacı Dan ...

Çalışan Bağlılığı ve Kişiliğim 3

İşe, birkaç hafta önce, Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde yaptığımız “kişilik özellikleri ile evlilik uyumu” arasındaki ilişkileri irdeleyen ...