İnternette Aşk 2
Geçen hafta internette kurallarını, yasalarını anlamakta ve yorumlamakta güçlük çektiğimiz bir ilişki tarzının, hatta yeni bir sosyal fenomenin oluştuğundan söz etmiştik.
Bu ilişkiler, bir yanıyla günlük yaşamdan bildiğimiz unsurları taşımakta, diğer yanıyla da “normal” insanlar olarak hiç yaşamadığımız yanları barındırmakta. Buna örnek olarak da, internette eşiyle, eşinin haberi olmadan girdiği yoğun ilişkiyi anlatan, bu nedenle yardım isteyen bir danışanın, günlüğünden alıntılar aktarmıştık.
Malum, internetin yaşamımıza bir daha çıkmayacak bir biçimde girmesi görece çok yeni sayılır. Bu son derece ilginç sosyal gerçekliği anlamamıza yardımcı olacak araştırmalar, ancak yeni yeni anlamlı sonuçlar çıkarmaya izin verir oldu. Meraklısı için kaynakları dizinin sonunda vereceğim.
Mektup, Telefon, SMS ve Online İletişim
Mektup, telefon ve SMS ile iletişim birbirini tanıyan insanlar arasında yer alır, yani yüz yüze görüşmeden pek bir farkı yoktur. Online iletişim ise o anda isteğe bağlı oluşur ve genellikle insanlar birbirlerinin “gerçek kimliğini” bilmezler.
Online iletişimin temel özelliklerinden biri; hem hayal gücüne hem de karşılıklı kurulan gerçek ilişkiye dayanmasıdır. Bir önemli fark: Online ilişkide, günlük yaşamda çok önem verdiğimiz güzellik, çirkinlik, yaş, eğitim, sınıf, sosyal statü, cinsiyet, ırk, din gibi unsurların önemini kaybetmesidir. Yani online ilişkide herkes eşittir. Diğer temel özellikler ise: her an erişilebilir olması ve gizliliktir. Kısacası; hayal gücünü çalıştırması ve aynı zamanda gerçek olması, herkesin eşit ve çok kolay erişilebilir olması, üstelik neredeyse bedava oluşu online iletişimi ciddi biçimde çekici kılar.
Bütün bunların online ilişkiyi çok riskli hale getirdiğini de söyleyebiliriz. Örneğin, madde bağımlılığına benzer olarak, beynin zevk merkezlerinin suni şekilde uyarılmasından ortaya çıkan bu bağımlılık, gerçek ve hayal arasındaki farkı azaltır. Bunun yanında, derin hayal kırıklıkları yaşayarak kişinin gelecekle ilgili umutlarının tükenmesi gibi olasılıklar da bu ortamın dezavantajları arasındadır.
Bunun da ötesinde internette kurulan ilişkilerin, internette kalması ve sürmesi halinde bize derin doyum sağlayan temel ihtiyaçlarımızı karşılaması ne yazık ki mümkün değildir. Bu temel ihtiyaçlar öbür ucundan bakıldığında bizim aynı zamanda temel korkularımızdır da.
Sıralayalım:
1. Güvenlik
Güven, huzur, korunma - ihmal, terk, yalnızlık
2. Ait olma
Birlikte olmak, birlik, aidiyet, bağlanmak - dışlanma
3. Açıklık İhtiyacı
İleriyi tahmin, önünü görmek – bilinmeyenden korku
4. İstikrar
Denge, düzen - kaos
5. Önemsenme
İstenme, beğenilme, sayılma, değer verilme - aşağılanma, küçük düşme
6. Anlamlı Yaşam
Kişisel doyumun ötesinde, birilerine bir şeyler verme veya bir davaya hizmet
Bizi yöneten, harekete geçiren, motive eden en temeldeki korku ve ihtiyaçlarımız bunlar. Her an bitebileceği bilinerek girilen bir ilişkinin, yukarıda saydığımız ve bizim temel gıdamız olarak yaşadığımız bu ihtiyaçları, ne kadar yoğun yaşanırsa yaşansın online ilişkiler doyuramaz.
Haftaya devam.
30.09.2007
Benzer İçerikler :
İnsanların sosyal hayvan olduklarını ileri süren sosyal psikologlar, onlara elbette hakaret etmeye çalışmıyorlar. Sosyal ortamların, kitlelerin, grupların ve ...
Bir yazımda “şiddet ve boyun eğme” ilişkisi üzerinde durmuş ve şu soruları sormuştum: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir ...
Birkaç haftadır, amiyane tabirle, zihnimizin bize nasıl kazıklar attığını araştırmalardan faydalanarak anlatmaya çalışıyorum. Özellikle inançlarımızın...
Buraya kadar söylenenleri bir özetleyelim: 1. Nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin ...
İlginizi Çekebilir :
Neredeyse bir yıl olmuştur, hepimizin hocası Prof. Şerif Mardin’in ‘mahalle baskısını’ gündeme getirmesi. Sanki hiç mahalle görmedik ve baskı ...
1900 yılında Amerika’da ilk 100 içinde yer alan firmadan bugün yalnızca 16’sı hayatta. İlk 500 firmanın da yalnızca 29’u listede. Son 15...
İki hafta önce, belirsizlik durumunda karar alırken etraftaki benzerlerimizin yaptıklarını taklit etme eğilimimizden söz etmiştik. Bu eğilimimiz işe yarıyordu ...
Geçtiğimiz haftalarda, doğanın (genetik) ve yetişmenin (çevre) insan yaşamı üzerindeki göreceli belirleyiciliğine dair felsefi tartışmayı ele almış, bu...