Emre Konuk

İlişkiler ve Mutluluk - 2

Geçen hafta sosyal bağlardan ve ilişkilerden beslenen mutluluktan söz ettik. Sosyal ilişkilerimizin alışkanlıklarımızdan sağlığımıza kadar ne ölçüde etkili olduğunu, araştırmalardan faydalanarak görmeye çalıştık.   Bu kez sosyalleşmeye ayrılan vaktin etkilerinden ve iş ortamında kurulan arkadaşlık ilişkilerinden söz edeceğiz.

Kimi zaman insanlar, sosyalleşmeye ayırdıkları zamanı boşa geçmiş zaman olarak düşünerek suçluluk hissetseler bile, sosyalleşmeye ayrılan süre büyük önem taşıyor. Yapılan bakacak olursak, keyifli bir gün geçirebilmek için en az altı saatlik bir sosyal zamana ihtiyacımız var. Bu ihtiyacımız karşılandığı takdirde, stres ve endişelerimiz azalıyor ve sağlığımız güçleniyor.

Eğer bir gün içinde sosyalleşerek geçirilecek altı saati bulmanın olanaksız olduğunu düşünüyorsanız, bu sürenin işte, evde, telefonda, arkadaşlarla konuşurken, işten kaytarıp ayak üstü dedikodu yaparken, patrona çaktırmadan e-posta gönderirken veya sevdiklerinizle bir nevi iletişim içindeyken geçirdiğiniz tüm zamanları içerebildiğini hatırlatalım.

Kişinin, gün içinde neredeyse hiç sosyal zamanı olmadığında, iyi veya kötü bir gün geçirme şansı eşittir. Ancak, sosyal zamanın tek bir saati bile kötü bir gün geçirme ihtimalini çabucak düşürür. Yalnızca üç saatlik bir sosyal zaman dahi bu olasılığı %10 azaltır. Bir gün içinde sosyalleşmeye altı saat ayırmak kulağa çok gelebilir; ancak, yüksek düzeyde sosyal mutluluğa sahip kişilerin günde yaklaşık altı saatlerini sosyalleşerek geçirdiklerini görüyoruz.

Ayrılan sosyal zamana eklenen her bir saatin, kişinin iyilik halinde anında fark yaratan katkılarının yanı sıra, uzun vadede daha da çarpıcı faydaları olduğu görülüyor. Bu faydalar, özellikle kişi yaşlandıkça fark ediliyor. 50 yaşın üstünde olan 15.000 kişiyle gerçekleştirilen bir çalışma, sosyal olarak aktif kişilerin hafızalarının, sosyal olarak en az aktif olan kişilerin hafızalarına oranla %50’den daha az zarar gördüğünü ortaya koymuştur.

Çoğumuz zamanımızın büyük kısmını iş yerinde geçirdiğimiz için, iş hayatında kurulan ilişkiler de çok önemli. Gallup’un bu konuda yaptığı araştırmalarda, kişilere, iş yerlerinde “çok iyi bir arkadaş”ları olup olmadığı sorulmuş. Soru özellikle böyle sorulmuş çünkü kişinin iş yerinde “en iyi arkadaşının” olması “arkadaşının” veya “iyi bir arkadaşının” olmasından daha önemli bir faktör. Bu araştırma, iş yerinde “çok iyi bir arkadaşı” olanların, işlerine karşı yedi kat daha ilgili olduklarını, müşterilerle daha çok ilgilendiklerini, daha yüksek kalitede işler ortaya çıkardıklarını, daha sağlıklı ve mutlu olduklarını göstermiş. Gallup, yakın arkadaşlığın iş yerinde neden bu denli değerli olduğunu anlamak için birtakım çalışmalar yapmış ve görmüş ki; en önemli unsur, kişinin ne yaptığı değil, kimle birlikte olduğu. Unutmayın; insanlarla ve bir araya gelinen mekanlarla dolu bir iş yerinde çalışmıyorsanız bile, etrafınızdakilerle kişisel ilişkiler kurmanız mümkün. Teknoloji, bunu mümkün kılmak için başlı başına fevkalade bir araç.

Özet olarak sosyal mutluluk en az bir yakın arkadaşa sahip olmakla başlar. Bu ilişkinin kalitesi kişinin genel sağlığında ve mutluluğunda çok büyük bir rol oynar. Her bir yakın arkadaşlık, kişinin yaşantısına ve günlük deneyimlerine katkıda bulunur. Gallup’un araştırmasına göre, en az üç ya da dört yakın arkadaşı olan kişiler daha sağlıklı, daha mutlu ve de işleriyle daha ilgili oluyorlar. Yakın arkadaşı olmayan kişiler ise sıklıkla sıkıntı, yalnızlık ve depresyon gibi problemler yaşayabiliyorlar.

Bir hatırlatma: Yakın ilişkilerde en önemli noktalardan biri, tek bir arkadaşın her şeyi yapmasını beklememek. Bu şu demek: Her arkadaşınızın size kattığı şeyi alın, fazlası için beklentiye girip ne onu ne kendinizi zorlamayın. Tek bir kişi kimsenin tüm ihtiyacını karşılayamaz. Bunu beklemek yalnızca ilişkiye zarar verir. Başarılı ilişkilerin sırrı; arkadaşınızın ilişkinize ne katmadığında değil, ne kattığına odaklanmanızdadır. Bütün bunlar eşiniz için de geçerlidir. İlişkilerde sorun farklılıklardan kaynaklanmaz. Farkı kapatmaya çalışmaktan kaynaklanır.

Gelecek hafta fiziksel mutluluk ile ilgili bildiklerimizi aktaracağız.

23.09.2010

Benzer İçerikler :

Korku Kültürü - V

Bir süredir, bir “korku kültürü”nde yaşadığımızdan, korkunun yaşamlarımız üzerinde çarpıcı bir belirleyiciliği olduğundan bahsediyoruz. Önce, son ...

Batıl İnançlar: Hayal ve Gerçek

Bayağı bir yıllar önce, seanslarda danışanlar burcumu sormaya başladılar. Önceleri umursamadım. Oğlak, dedim geçtim. Zamanla burcumun pek de makbul bir burç ...

Çocuk Nasıl Öğrenir

Çocuk dediğiniz şey, zamanla hepimizde yok olan bir güzel özellikle doğar. Bu özellik, çocukların hiç anlamadığımız hareketler yapmasına, hiç durmadan oradan ...

Marka Evliliği 4

Önce özetimizi yapalım. 1. Marka-müşteri ilişkisi söz konusu olduğunda en büyük katma değer “marka bilinirliğinden” değil, “marka...

İlginizi Çekebilir :

Çocuğunuzun Güçlü Yanları - 3

Bu yazı dizisinde, içsel bir motivasyonla, en doğal biçimiyle yaptığımız aktivitelerden, girdiğimiz ilişki biçimlerinden, öğrenme tarzlarından söz ettik. İçsel ...

İletişim Kuramı Ve Çift İlişkileri - II

Geçtiğimiz hafta, iletişim kuramı perspektifinden çift ilişkilerinden bahsetmiş, eşler arasındaki çatışmaların kaynaklarına değinmiş, ve ilişkinin simetrik ...

Epigenetik İlkeler - II

Geçtiğimiz hafta, insanı ve insan yaşamını çalışanların sorguladıkları başlıca felsefi sorulardan birini ele almıştık: Doğa mı (genetik mi) yoksa yetiştirilme ...

Mutluluk Para Getirir mi? 3

İddiamızı yineleyelim: 1. Bir iş yerinde çalışanların mutluluğunun artması; o iş yerinde satış, kar, verim, işten ayrılma, iş kazaları, ölümler gibi pek çok...