İkna - III
Geçtiğimiz hafta politik, sosyal, pazarlama amaçlı kampanyalarda ve her tür kişilerarası iletişimde mesajın amaca hizmet edebilmesi için, nasıl bir dil ile verildiğinin kritik olduğundan söz etmiştik. Etkili olanın, arzu edilir davranışı sergileyen kişilere dikkat çekmek, yani pozitif sosyal kanıttan faydalanmak olduğunu vurgulamıştık. Bugün de bir başka sosyal etki unsuru olan karşılık/alışveriş esası üzerine konuşacağız.
Yakın ilişkilerimizde, sıradan günlük etkileşimlerimizde, iş anlaşmalarında ve her tür kişilerarası ve toplumsal dinamikte, almak ve vermek ile ilgili karşılık esası, yaklaşımımızı etkiliyor. Herhangi birinden somut ya da soyut bir şey aldığımız zaman, ona başka bir şey vermeye, başka bir deyişle “geri ödemeye” mecbur hissediyoruz. Alıp da vermediğimiz kişilere “borçlu” hissediyoruz, aldığımızın karşılığını verme ihtiyacı duyuyoruz. Bize hiçbir şey sunmayan kişilere ise maddi veya manevi bir şey verme isteğimiz genellikle daha az oluyor.
Sosyal psikolog Dennis Regan’ın bir çalışmasından örnekle netleştirelim. Deney icabı, bir grup insan, tanımadıkları bir kişiden beklenmedik bir hediye alıyor. Bu, ufak bir hediye; dünya üzerindeki insanların neredeyse tümünün sevdiği bir kutu meşrubat. Diğer bir grup ise yine yabancı oldukları aynı kişiden hiçbir hediye almıyor. Daha sonra, her iki grubun, piyango bileti satan bu kişiden kaç adet bilet aldıkları karşılaştırılıyor ve ilk grubun, ikinciye göre iki kat daha fazla bilet aldığı görülüyor. Üstelik biletlerin satılması, hediye verildikten hemen sonra değil, bir süre geçince gerçekleşiyor ve satıcı, önceden verdiği hediyeyi hiçbir şekilde gündeme getirmiyor. Yani, geçen zamana ve yapılan iyiliğin yüze vurulmamasına rağmen karşılık verme ihtiyacı duyuluyor. Sağlanan bir faydanın kısa vadede görünen bir kazancı olmasa da, sıklıkla, uzun vadede geri dönüşü oluyor. Bu çalışmanın da gösterdiği üzere, bir şey alındığında başka bir şekilde geri ödemek; söz konusu kişiye bir yolla destek olmak, çoğumuz için bir nevi sosyal zorunluluk.
Regan’ın deney sonucunda elde ettiği bir başka ilginç bulgu ise satıcının hediye verdiği kişilerin, kendisinden bilet satın almaları ile onu ne derece sevdikleri arasında hiçbir ilişki olmaması. Satıcıdan hiç haz etmemiş kişilerin, kendisinden daha az bilet satın alacakları tahmininde bulunabilirdik; ancak bu kişilerin, diğerleri ile aynı miktarda bilet satın aldıkları görüldü. “İyi” haber: karşılık ilkesinden faydalanabilmek için sevilen biri olmamıza gerek yok; cömert olalım yeter!
Her genellemenin bir istisnası olur. Bu ilkeyle de uyumlu olmayan örnekler mevcut. Örneğin, her daim destek olduğumuz ama ihtiyaç duyduğumuzda bir kere dahi yanımızda bulamadığımız kişiler hiç mi yok? Pek tabi ki onlardan da çokça var. Ancak ne derler bilirsiniz; istisnalar kaideyi bozmaz. Bizler farkında olmasak da çoğumuzun tutum ve davranışları, alış-veriş dinamiklerine göre belirleniyor.
Bu dinamiklerden etkilenmemiz, insani bir özelliğimiz ve her zaman olmasa da sıklıkla, eşit ve adil olmak gibi içsel ihtiyaçlar ile ilişkili. İnce hesaplar yaparak içten pazarlıklı hareket ettiğimiz zamanları yok saymıyoruz. “Yapmıyoruz” desek yalan söylemiş oluruz. Zira her birimiz ikna amacıyla, karşılık esasından bir strateji olarak faydalanıyoruz. Etik ilkelere sadık kalındığı sürece ikna stratejilerinin kullanılmasının meşru olduğunun altını çizelim.
Karşılık esası, bir strateji olarak Tıpkı Regan’ın deneyinde gördüğümüz gibi kullanılıyor ve işliyor. İş hayatından da bir örnek verelim. Mesela, ek zamana ve çabaya ihtiyaç duyulan bir konuda, patrona/yöneticiye yardım etmek için gönüllü olmak, çalışanı, işbirliği yapan biri olarak konumlandırıyor ve –istisnalar dışında- gerektiğinde tolerans veya destek olarak kendisine geri dönüyor. Aynı şekilde, patron/yönetici, çalışanının özel bir durum sebebiyle işten erken çıkmasına izin verdiğinde, uzun vadede o kişinin desteğine yatırım yapmış oluyor, fazla mesaiye gerek duyulduğunda eski bir jestine karşılık vermek isteyen kişiler hazırda bulunuyor.
Vaat edilen veya sunulan, iş ilkelerine ve etik değerlere uygun olduğu sürece, karşılık ilkesinden faydalanmak, her iki tarafın da kazançlı çıkmasına yarayabilir. Evet, içten pazarlıklı. Evet, hesaplı, planlı. Buna mukabil meşru.
Kaynak
Goldstein, N. J., Martin, S. J., Cialdini, R. B. (2008). Yes!: 50 scientifically proven ways to be persuasive. NY: Free Press.
Cialdini, R.B. (2006). İknanın Psikolojisi. MediaCat.
22.12.2011
Benzer İçerikler :
Dostlar pek çok açıdan yaşamımızın “olmazsa olmaz” birer parçası. Ancak zaman zaman yoğun hayat temposu içinde kendimize odaklanmaktan bizler için ...
Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...
Hayatta en anlaşılmaz şeylerden biri, fena halde sıkıntı ve acı verdiği halde, bir davranışı tekrar etmekten kendimizi alıkoyamamaktır. Buna sayısız örnek ...
Gallup’un yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniş kapsamlı bir çalışmayı özetlemeyi sürdürüyoruz. Bu aşamada başarılı yöneticilerin...
İlginizi Çekebilir :
Bildiğiniz gibi bir süredir çeşitli sosyal etki unsurları ve ilgili ikna stratejileri üzerine konuşuyoruz. Son olarak geçtiğimiz hafta, insanların kişisel ...
Geçen hafta yazımızda 1 Mayıs “katliamında”, daha doğrusu 12 Eylül’e giden yolda mağdur olanların pek de öğle sütten çıkmış akkaşık...
Geçtiğimiz iki hafta bir soruya cevap aradık: Tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz? Antropolojiden ve diğer...
Önce geçen hafta söylediklerimizi bir özetleyelim: 1. İnandığım şeyin aynı zamanda gerçeği de yansıttığını varsayarım. Yani Kemal’in benden nefret ...