Emre Konuk

İkincil Travma: Travmanın Domino Etkisi

Hatırlarsanız sizlere daha önceki yazılarımda travmanın ne olduğundan ve birey üzerindeki olumsuz etkilerinden söz etmiştim uzun uzun. Bu hafta ise, medya ve iletişim araçlarıyla evlerimize kadar giren münferit olayların toplum üzerindeki travmatik sonuçlarından söz etmek istiyorum.

Son yıllarda toplumdaki suç oranlarındaki artışa paralel olarak toplumsal huzursuzluk ve kaygı ortamı giderek daha çok kendini göstermekte. Şöyle bir düşünün herhangi bir günde ana haber bültenlerinde izlediğiniz haberlerin ne kadar büyük bir kısmı, bir şekilde insanların can ve mal güvenliğini tehdit eden olaylardan oluşuyor ve bizleri ne kadar etkiliyor?

Medya aracılığıyla evlerimize kadar giren bu trajik olaylar (hırsızlık, adam kaçırma, tecavüz, cinayet, terör vs.), şüphesiz hepimizin tüylerini ürpertiyor. Ancak bir grup var ki, bu olaylar onlarda daha da yoğun bir endişe ve korku uyandırıyor. Kimleri mi? Tabii ki genç kızları, ergenlik çağında oğulları olan anne-babaları! Nitekim son zamanlarda bu münferit olaylardaki artış ve buna bağlı yaşanan huzursuzluklar artık seanslara bile taşınmış vaziyette. Tablo net: endişeli anne-babalar ve bu kaygılar arasında sıkışıp kalan çocuklar? Nasıl mı?

Son zamanlarda, öyle sanıyorum gündemdeki bazı trajik olayların da etkisiyle, seanslarda ebeveynlerin sık sık çocuklarına ilişkin endişelerini ve bu endişelerin neden olduğu aile içi problemleri dinler olduk. Aileler bu gibi trajik olayların yarattığı olumsuz etkiyle, çocuklarının da başına benzer bir şey gelebileceği korkusunu taşımakta ve bu konuda kendilerince önlemler almaya çalışmaktalar. Tabii ki bu önlemlerin başında da çocuklarının özel ve sosyal hayatlarına getirdikleri kısıtlamalar gelmekte ve bu da ailede bir çatışma ortamına neden olabilmektedir.

Hemen söyleyelim burada amacımız ne anne-babaları ne de medyayı suçlamak değil, tersine onların kaygılarını ve korkularını paylaşmak ve yazılı-görsel medya veya sosyal ağlar aracılığıyla gündeme gelen travmatik olayların, toplumda yarattığı olumsuz psikolojik sonuçlarına işaret etmektir.

Hemen her gün izlediğimiz terör, taciz-tecavüz, çocuk kaçırma, hırsızlık gibi olaylar ve bu olayların yarattığı kaygı ortamı nedeniyle, çocuklarını askere göndermek istemeyen, dışarı çıkmalarına izin vermeyen ya da çocuklarının sosyal ilişkilerine sık sık müdahale eden anne-babalara kim ne söyleyebilir ki? Sonuç olarak, bu gibi olaylar, toplumsal düzeyde ikincil travmatik etkilere neden olmakta ve bu durum, huzur ve güven ortamını zedelemektedir. Nasıl mı? Gelin resmi daha net görebilmek için önce biraz travmanın ne demek olduğuna bakalım.

Klinik olarak, travma en basit ÅŸekliyle, olumsuz yaÅŸam olaylarının kiÅŸiler üzerindeki olumsuz ve uyum bozucu etkilerine baÄŸlı olarak ortaya çıkan çeÅŸitli psikolojik ve fiziksel ÅŸikayetlerin eÅŸlik ettiÄŸi bir olgu olarak tanımlanabilir. Bu gibi olumsuz yaÅŸam olaylarının travmatik etkileri genellikle, travmaya birinci dereceden maruz kalanlar ve yakınlarında belirgin bir ÅŸekilde gözlenmektedir. Ancak münferit de olsa, bir ÅŸekilde medya aracılığıyla evimize kadar giren  bu gibi olayların olumsuz etkileri yalnızca olayı yaÅŸayan yakınları ile sınırlı kalmamakta, aynı zamanda toplumun çeÅŸitli kesimlerinde de farklı derecelerde olumsuz izler bırakmaktadır.

Ä°kincil travma olarak adlandırabileceÄŸimiz bu durumun ise travmatik izlerini ortadan kaldırmak çok daha zor olmaktadır. Ä°kincil travma, adından da anlaşılacağı gibi travmatik olaya doÄŸrudan maruz kalan deÄŸil, olaya ÅŸahit olan ya da yazılı-görsel medya aracılığıyla olayı izleyen kiÅŸilerin “travmatize” olması anlamına gelmektedir.

Ä°kincil travmanın neredeyse tüm toplum tarafından yaÅŸandığı zaman 1999 Marmara depremi olmuÅŸtu. Depremle ilgili yayınlar neredeyse aralıksız bir yıl sürmüştü ve pek çok insan deprem bölgesinden çok uzakta olmasına karşın geceleri bahçelerine kurdukları çadırlarda kalıyordu. O tarihlerde, depremde “biraz sallanmanın” dışında bir ÅŸey yaÅŸamayan insanlar geceleri karanlıkta yatamıyordu, kâbuslarla uyanıyorlardı ve ne yazık ki “gereksiz yere” psikiyatristlere veya terapistlere taşınıyorlardı. Hadi diyelim deprem çok geniÅŸ bir alanı ve yüz binlerce insanı birinci dereceden etkilemiÅŸti ve bu yüzden travmatik etkisinin toplumun büyük bir kısmına yansıması da çok ÅŸaşırtıcı olmadı.

Peki, münferit bir olay, nasıl oluyor da adeta bir domino etkisiyle toplumsal düzeyde bir ikincil travmaya neden olmaktadır?

Devamı haftaya…

12.12.2009

Benzer İçerikler :

Seçim Mimarisi 2

Aptala malum olurmuÅŸ; iki haftadır mahalle baskısından söz ettik ve Prof. Åžerif Mardin’in “doÄŸru anlaşılmak” için yaptığı konuÅŸma yeniden...

Kolestrol: Bir Masal Daha 5

Geçen hafta ilaç araÅŸtırmalarını yapan bazı araÅŸtırmacıların, “rakamlara iÅŸkence” yaparak istatistikten anlamayanları nasıl kandırdıklarınÄ...

Egzersiz: Son Söz

Sizler de fark etmiş olmalısınız ki egzersiz bir nevi doğal enerji kaynağı. Yalnızca iyi olanı daha iyi hale getirmekle kalmıyor; aynı zamanda pek çok derde ...

İkna ve Yaptırım: Belirsizlik Varsa Benzerlerime Bakarım

Toplumsal Kanıt Ä°lkesi Bundan 30 yıl kadar önce, Ä°nsan Tarikatı adlı bir tarikatin üyeleri, San Fransisco’dan kalkıp Güney Amerika’daki bir ...

İlginizi Çekebilir :

Genç Terapistlere Altın Öğütler

Bizim meslek, yani terapi iÅŸi bir garip iÅŸtir. Ä°nsanlar ne kadar çok mutsuz olurlarsa biz de o kadar çok para kazanırız. Yani Red Kit’in cenaz...

Korku Kültürü - V

Bir süredir, bir “korku kültürü”nde yaÅŸadığımızdan, korkunun yaÅŸamlarımız üzerinde çarpıcı bir belirleyiciliÄŸi olduÄŸundan bahsediyoruz. Önce, son ...

Davranışsal Ekonomi Üzerine

Daha önce bu köşede, varsayımların, herhangi bir alana dair yaklaşımımızı, tutum ve davranışlarımızı belirleyen yapı taşları olduğundan bahsettiğimizi...

Åžiddet ve Boyun EÄŸme

Genellikle sorulur: Nasıl oluyor da bir Hizbullah üyesi evinin bodrumunda bir insanı işkenceyle öldürüp, parçalara ayırıp gömüyor, sonra da, hiç bir şe...