Hayatın Tuzakları 2
Birkaç haftadır travmalardan ve ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa olmasına gayret ederek bir özet yapalım:
1. Bir yaşantının ‘travmatik’ olabilmesi için, olayı fiziksel veya psikolojik tehdit olarak yaşamamız gerekiyor. Uçakta türbülansa yakalanmak, kaza, şiddet, yakınımızı kaybetmek, aldatılmak, terk, ihmal, onaylanmama, dışlanma örnek olarak alınabilir.
2. Araştırmalar travmatik yaşantıyı genelde zihnin kendi kendisine tamir ettiğini, ancak birçok durumda da belirgin bir güçlüğe ya da psikopatolojiye neden olduğunu gösteriyor.
3. Travma tek bir olayla sınırlı kaldığında aşılması çok daha kolay oluyor.
4. Travmaya bir insan, özellikle bir yakınımız neden olmuşsa daha ağır yaşanıyor
5. Travma hafif olsa bile tekrarlanıyor ve zamana yayılıyorsa kalıcı oluyor ve ağır yaşanıyor. Terk, ihmal, onaylanmama ve dışlanma, seri halde yaşandığında şiddeti yoğun olmasa bile etkisi büyük oluyor.
6. Yaşamın akışı içinde devam eden bazı şikayetlerimize bakarak, zamanında “travmatize” olup olmadığımızı ve etkisinin sürüp sürmediğini anlayabiliriz: Örneğin, her fırsatta; kimse beni sevmiyor, yetersizim, hep yalnızım, en sevdiğim insanlar bile beni anlamıyor, herşey yabancı gibi, boşluktayım, istediğimi alamazsam deliye dönüyorum, bazı insanlara tahammül edemiyorum diyorsam, bir şeylerin hiç de düzgün gitmediğini bilmem gerekir.
Bunlara ‘hayatın tuzakları’ diyoruz. Bütün tuzaklar gibi istemeden içinde buluruz kendimizi, içinden çıkamayız ve canımız yanar. Zarar verir ve yaşam boyu varlıklarını sürdürebilirler.
Pek çok danışan, bu tuzakların bir çeşit farkında olduklarını ama dönüp dönüp aynı yere tosladıklarını söyler. Sevilmek için can atar ama durmadan aşağılayacağı kişileri seçer. Yaşam stratejileri yanlıştır. Mutlaka çözümden uzaklaştıracak bir yol bulurlar. Birkaçını sayalım, ne dediğimiz daha bir anlaşılsın:
1. Yaşamın ve davranışlarının sorumluluğunu almak yerine hep birilerini suçlar. Onu engelleyen, mutsuz eden hep birileri vardır. En sevdiği insanlar bile onu anlamazlar ve destek olmazlar.
2. Travmaları o kadar acı vericidir ki, duygularından-acılarından hep uzak dururlar, yani kaçarlar. Duygularından kopuk yaşarlar ve bazen da acıyı dindirmek için alkol ya da uyuşturucu kullanırlar.
3. İçinde bulunduğu tuzağın “gerçek” olduğuna inanır. Örneğin; gerçekten ‘yetersiz’ olduğuna inanır. Bu yüzden değişemeyeceğine inanır.
4. Uzun yıllar aynı tıkanıklığı bir kader gibi yaşadığı için strateji oluşturma ve ona göre plan yapma ve planı yaşama geçirme becerilerini geliştirmemiştir.
5. Aklı tuzağın farkında olsa bile, duyguları tuzağın gerçek olduğunu söyler.
6. Pek çok kişi için belki de problem kendi başına değişmeye izin vermeyecek kadar “derinde”. Bu durumda profesyonel bir yardım almak her zaman düşünülebilir.
Peki bu kadar ‘eskiye dayanan’ sorunlar gündemde ise değişim mümkün müdür? Dünyanın en kolay işi değildir ama mümkündür. Nereden biliyoruz? Bir kere artık değişimin mümkün olduğunu gösteren yığınla araştırma var. İkincisi, insanın doğasıyla ilgili ve büyük ölçüde gerçekçi olan bir dizi inancımız buna izin vermektedir. Ne demek istiyoruz?
Kolumu kestiğim zaman hiçbir şey yapmam gerekmez. Bedenim o yarayı iyileştirmek için ne yapacağını bilir. Mikrop kaptığımda da bu böyledir. Psikolojik hasarı da ruhumuz, beynimiz nasıl gidereceğini bilir. Bazen takılır ama doğru stratejilerle ruh yolunu bulur. Bunlar bilimsel gerçekler değildir, sadece birer inançtır ama inanırsak değişim daha da kolaylaşır.
Haftaya bizi değişime götürecek diğer faydalı inançlar.
12.07.2009
Benzer İçerikler :
Temel sorumuz şuydu: Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın tuzağına düşmeden, örselenmeden ve yıpranmadan yani tadını çıkararak ve mutluluğu ıskalamadan yaşamak...
Sanıyorum Sabah okurları üç hafta boyunca yayınlanan “Gençlik Araştırmasını” izlemiştir. Kaçıranlar için önemli gördüğüm bölümlerini özetlemek ...
Hizmet aşkıyla tutuşan milletvekillerimizi, Başbakanımızı ve Reisi Cemhuriye’mizi, (Swahili dilinde öyle deniyor) kazasız belasız seçip işleri düzene ...
Birkaç haftadır, iş ve mutluluğun birbirini dışlayan hayat alanları olduğuna yönelik miti tartışıyor, "akış deneyimi"ne elveren koşullar sağlandığı ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta başarılı yöneticilerin 4 anahtar kullandığını ve bunlardan işe alımlarda kişileri yeteneğine göre seçmek olduğunu söylemiştik. Sıra ikinci anahtara ...
Geçen hafta Festinger’in “Zihinsel Çelişki” ya da “Zihinsel Tutarsızlık” diyebileceğimiz teorisinden söz ettik. Bir iki de...
Birkaç haftadır, anadilin çeşitli bilişsel faaliyet ve süreçlerimizi etkilediğinden bahsediyor; dünyayı nasıl algıladığımızın, nasıl düşündüğümüzün, nelere ...
Geçen hafta bir soru sorduk: Bir insanı işe aldıktan sonra ne kadar değiştirebiliriz? Bu son derece kritik bir soruydu, çünkü bütün dünyada, yetkinlikleri...