Fiziksel Mutluluk - 2: Uyku ve Genler
Geçen hafta, fiziksel alanda mutlu olabilmek için beslenmenin ve egzersizin öneminden söz ettik. Beslenme alışkanlıklarımız ve yaptığımız egzersizin yalnızca uzun vadeli yatırımlar olarak değil, kısa vadede de bize olumlu katkıları olduğuna dair örnekler verdik. Doymuş yağ oranı yüksek tek bir öğünün bile, damarlarımızın, beynimize ve vücudumuzun geri kalanına yeterli miktarda kan taşıma yetisini azaltarak, düşünme becerimize ket vurduğunu ortaya koyan araştırma bunlardan biriydi. Bunun yanı sıra 20 dakikalık bir egzersizin, saatler sonra bile ruh halime katkıda bulunarak ertesi gün kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlıyordu.
Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin yanında uyku da fiziksel mutluluğu büyük ölçüde etkileyen faktörler arasında. Bir araştırma, iyi bir uyku almanın önemini ortaya koymayı amaçlayarak, uykusunu gece alabilmiş ve alamamış kişilerin bir sonraki günkü ruh halleri üzerindeki etkilerini incelemiş. Uyumadan önce kendini sinirli hissederek iyi bir uyku alan kişiler, bir sonraki sabah ve öğlen ortalamanın üzerinde bir ruh haline sahip olduklarını belirtmişler. Diğer bir yandan, günün sonunda iyi bir ruh halinde olup yeterli ölçüde uykusunu alamayan kişilerin ruh halleri ise ortalama seviyelere düşerek bir sonraki gün daha sinirli oldukları saptanmış. Buradan, iyi bir uykunun “yeniden başlat” düğmesi işlevi görerek, önceki günden kalan stresleri temizleyerek ve bir sonraki gün için taze bir başlangıç yapmamızı sağlayabildiğini görebiliriz. Aynı zamanda gün boyu yüksek enerji ve mutlu bir ruh haline sahip olma ihtimalimizi arttırdığını da…
Uyku sadece dinlenmeyi sağlamaz. Aslında uyurken beynimiz oldukça aktiftir ve hatta bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsak, uyku bunu hızlandırabilir. Bilim adamları uyurken, uyanık olduğumuz zamanlara kıyasla daha etkili bir şekilde bağlantı kurup, öğrenebildiğimizi keşfediyorlar. Uyku, bir önceki gün öğrendiklerimizi beynimiz tarafından işlenmesine yardımcı oluyor.
Aslında bu noktada önemli olan iyi ve deliksiz bir uykunun yanı sıra, ne kadar uyuduğumuz. Araştırmaların çoğu 7-8 saat uykunun en üst seviyede fayda sağlayacağını ortaya koyuyor. Böylece kısa süreli (5-6 saat) ve uzun süreli (9-10 saat) uyku sorunlara yol açabiliyor. Bir araştırma kısa süreli uykucuların ve uzun süreli uykucuların daha çok sağlık sorunları yaşadığını ortaya koymuş. Kısa süreli uyuyan kişiler, normal süreli uyuyan kişilere göre %35 daha çok kilo problemi yaşamaya eğilimliyken, uzun süre uyuyan kişilerin kilo problemi yaşama ihtimalleri %25 daha fazlaymış.
Uykusuz kalan kişilerin, daha çok hareket edip enerji harcadıkları düşünülürse, onlardan daha çok uyuyan ve dolayısıyla hareketsiz kalan kişilere göre daha çok kilo alma riskleri olduğu kafa karıştırabilir. Bunun sebebi uykusuz kalan kişilerde ortaya çıkan hormonal dengesizliklerden oluşuyor. Hormonlardaki dengesizlik, kişilerin ertesi gün daha iştahlı olmasını sağlıyor. Bunun yanı sıra uykusunu alamayan kişilerin, bir süre sonra ikinci tip diyabete yakalanma riskinde artış ve genel anlamda daha yüksek ölüm riskine sahipler.
Uykusuzluk aynı zamanda bağışıklık sistemimizi de zayıflatmakta birebir. 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 7 saatten daha az uyuyan kişilerin, 8 saat uyuyan kişilere göre nezle olma ihtimalleri 3 kat daha fazlaymış. Böylelikle sadece 30 dakika veya 1 saat bile daha fazla uyku, hem sağlığınıza iyi gelecek, hem de nezle olmanın sıkıntısından sizi koruyacaktır.
Uykunun yanı sıra, geçen hafta değinmediğimiz ve çoğu insanın belki de aklına fiziksel sağlık veya aşırı kilo deyince gelebilecek önemli bir mesele var: Genler. Çoğu insan kilonun genetik olduğunu, kimi insanın doğuştan “şanslı” olduğu için kolay kilo almadığını ve dolayısıyla kilo alıp vermenin aslında çok da kendi elinde olmayan bir şey olduğunu düşünür. İnce bir anne ve babaya sahip kilolu bir çocuk için “amcaya çekmiş” denir ve çocuktan tüm umut kesilir. Bunun yanı sıra bir doktora herhangi bir şikayet veya rutin check-up için gidildiğinde kalp hastalıkları, kanser ve diğer durumlarla ilgili detaylı bir aile geçmişi sorgulanır. Genelde bu sorular, genetik geçmişimizin gelecekteki sağlığımızla ilgili önemli ipuçları verebileceği düşüncesi üzerine sorulur.
Bazı genlerin daha sağlıklı olma ihtimalimizi arttırarak ciddi sağlık problemlerin oluşumunu önlerken diğerlerinin bazı riskleri taşıdığı ve bir çok hastalığa yol açtığı doğru olabilir. Bu sebepten ötürü sağlığımız ile ilgili şeylerin kontrolümüz dışında olduğunu düşünebiliriz. Genlerimizi değiştiremesek bile, yeni araştırmalar genlerimizin eyleme geçişini kontrol edebileceğimizi ortaya çıkarıyor. Örneğin kronik bir hastalığa yatkınlığınız olmasını sağlayan bir geniniz varsa bile bu genin eyleme geçişini bastırabilecek veya arttırabilecek şeyler yapabilirsiniz.
Yapılan bir araştırmada, prostat kanserine yatkınlığı sağlayan bir gene sahip olan erkeklerin, haftada sadece bir porsiyon brokoli yiyerek bu genin eyleme geçmesini bastırabildiklerini görmüşler. Böylelikle bir dereceye kadar genlerimizin hayatımızdaki etkilerini kontrol edebiliriz. Aynı şekilde bir sonraki nesle nelerin geçeceğini etkileyebiliriz.
07.10.2010
Benzer İçerikler :
Geçen hafta iyimser ya da karamsar olmanın genel olarak yaşamı, sağlığı ve işimizi etkilediğinden söz etmiştik. İyimserlerin depresyona çok daha fazla dirençli ...
Geçen hafta, eğitim sistemine yönelik beklenti ve ihtiyaçlara dikkat çeken bazı bilimsel çalışmalardan bahsetmiş ve eğitimin ne olması gerektiği üzerinde...
Geçtiğimiz birkaç hafta, yaptığımız bir dizi araştırmayı özetlemeye başlamıştık. Bunlardan ilki şu soruya cevap arıyordu: Acaba iyi giden evliliklerle, kötü ...
Birkaç haftadır ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa bir özet: Bütün tuzaklarda olduğu gibi, hayatın tuzaklarında da, istemeden içinde ...
İlginizi Çekebilir :
Ergenlik dönemi, çocuklar ve aileleri için genellikle biraz sıkıntılı bir dönemdir. Çocuk, ergenlik dönemine girmesiyle birlikte, kendi isteklerine göre ...
Birkaç haftadır, ikna ve etkileme konularından söz ediyoruz. Hatırlarsanız geçen hafta, ikna ve etkileme süreçlerindeki zaaflarımızdan söz etmiştik. Bu ...
Cumhuriyetimiz kurulduğu günden bu yana sürekli bir değişim sürecini yaşamakta. Bu süreçte özellikle belli değerleri, gelenekleri ve alışkanlıkları korumak ...
Motivasyon...Bugünün dünyasında gerek kişisel, gerek sosyal, gerekse profesyonel anlamda baş köşeye oturmuş bir mesele; üzerine sayısız kitap yazılan, eğitim ...