Emre Konuk

Evlilikler Nasıl Başlar Nasıl Biter 2

Geçen hafta kadın erkek meselesinde bir türlü hallolmayan bir şeylerin olduğunu ve her şeyi açıklamasa bile, yapısal farkların katkısı olabileceğinden söz etmiştik. Örneğin; kadınların ve erkeklerin beyin yapılarında farklılıklar olduğunu, salgılanan hormonların duygusal tepkilerde ve davranışlarda fark yarattığını, eş seçiminde ve evlilik süresince başlarda çekimi sağlayan hormonların, daha sonraki yıllarda da huzur ve güven hissi veren hormonların hakim olduğunu örnekleriyle anlatmıştık.

Bu farkların pratikte erkeği yapmaya, kazanmaya ve rekabete, kadını ise konuşmaya, yani dili iyi kullanmaya, işbirliğine ve ilişkileri geliştirmeye daha yatkın yaptığını söylemiştik.

Beni Dinlemiyorsun

Daha önce erkeklerin yapmaya, kadınlarınsa konuşmaya odaklandıklarını söylemiştik. Erkekten yalnızca konuşmasını beklemek, erkek tayfası için son derece sıkıcı olabiliyor. Bir kadından da içinde konuşma olmayan bir eylemi beklemek aynı derecede sıkıntı verici olabiliyor. Yani kadının akıllısı, sevgilisi veya kocasıyla ciddi bir şey konuşmak istiyorsa, onu özellikle başka birşeyle meşgulken yakalar. Bu meşguliyetin ne olduğu önemli değildir. Yürümek, araba kullanmak, tıraş olmak, televizyonda zaplamak, yemek yemek her şey olabilir. Yeter ki ‘beni dinlemiyorsun’ denmesin.

Şimdi yukarıda söylenenlerden ve söylenmeyenlerden bir miktar ders çıkaralım:

  • Hamileliğinizin özellikle ilk dört ayında ilaç kullanmayın. Daha doğrusu, kullanmak zorundaysanız uzman bir hekime mutlaka danışın.
  • Duygusal iniş çıkışları yoğun olan ve uzun süren kadınlar bir hormon uzmanına başvurmalıdırlar
  • Eşleri ‘ayın muayyen günlerinde’ yoğun ve şiddetli iniş çıkışlar gösteren erkekler bu süreçte söylenen ve yapılanları kişisel almamaya gayret etmelidirler
  • Duygusal iniş çıkışları olan kişiler, seans bittikten sonra ortalığı toparlamak için mutlaka adım atmalıdırlar. Bu süreçte radikal kararlar alınmışsa hemen gözden geçirilmelidir
  • Kadınlar bazı kokuları hiç de çekici bulmayabilirler. Bu onların beyninin kokulara daha fazla hassas olmasından kaynaklanır. Yani deodorant meselesi
  • Eğer bir erkekle uzun süreli bir ilişkiyi planlıyorsanız, erkek arkadaşınızın saygı duyduğunuz ve beğendiğiniz bir takım özellikleri olduğundan emin olun. Böylece ‘kimyamız çok tutuyor’, “pozitif enerji alıyorum” safhası geçtikten sonra yeterli miktarda endorphin salgılamaya zemin yaratırsınız. Bu da sizi epeyi zaman idare eder
  • Sizin için ideal sevgilinizde başarı isteği veya görünüş önemli ise kandırılmadığınızdan emin olun. Çevreden ve arkadaşlarından bir ‘müşteri memnuniyeti’ araştırması yapmayı ihmal etmeyin. Kalbinizin götürdüğü yere gitmeyin.
  • Herhangi bir uzlaşma girişiminin içinde mutlaka kadınlar bulunmalıdır. Erkeklerin işi kestirip atma eğilimine karşı onlar konuşma ve ilişkiyi kotarma eğiliminde olacaklardır.

Sadede Gelelim

Geçen hafta ve bu hafta söylenenler işin genetik, biyolojik, fizyolojik yanıyla ilgiliydi. Sorun bu farklılıklardan değil, farklılığı iyi yönetemediğimizden kaynaklanır. Yani yaşamı keyifli yapmanın da, cehenneme çevirmenin de koreografisini oluşturmak mümkün.

Amerika’da boşanma oranı %60’lara ulaşmış durumda. İkinci evliliklerin de %77’si boşanmayla noktalanıyor. Güzel Türkiye’mizde bu oranları henüz yakalayamadık ama özellikle metropollerde arayı her geçen yıl kapatıyoruz denebilir.

Nasıl oluyor da insanların yaklaşık %100’ü belli bir yaştan sonra neredeyse tam zaman evlenecek birini arıyor, buluyor, hatta çoğu zaman onsuz yaşamın bir anlamı olmadığını düşünüyor, havalarda uçuyor, yani aşık oluyor ama giderek artan bir yüzdesi bir zaman sonra yaşamı birbirlerine zehir etmenin bir yolunu buluyor? Buna karşılık nasıl oluyor da bazı çiftler sorulduğunda, evliliklerinin tüm sorunlarına, stresine karşın mutlu olduklarını söylüyorlar?

Bu sorulara en kestirme cevap; yeteri sayıda iyi ve kötü giden evlilikleri alıp ne yapıyorlar diye bakmak olabilir. Kötüler ne yapmamamızı, iyiler de ne yapmamız gerektiğini bize söyleyebilir.

Literatüre baktığımızda, bu doğrultuda pek çok girişimin olduğunu görüyoruz. Bunların içinden, John Gottman’ı seçiyorum. Özellikle neredeyse 25 yıldır bu sorularla uğraştığı ve işini bilimsel yöntemlerle sürdürdüğü için. Arada, naçizane katkılarımı doğal olarak esirgemeyeceğim.

05.02.2006

Benzer İçerikler :

Mutluluk - III

Son iki yazımızda mutluluk üzerine konuşmuş ve bilimsel çalışmalardan yararlanarak mutluluk kavramının çeşitli çağrışımları; kültürlerarası benzerlik ve...

Türk'ün Türk'ten Başka Düşmanı Yoktur

Aslında hiç de niyetim yoktu Orhan Pamuk meselesine bulaşmaya. Çarşı zaten yeteri kadar karıştı, “bırak tarihçiler karar versin” dedim kendi ...

Kendimize Ettiklerimiz

Geçen hafta “benliğimizin” ya da “benlik duygumuzun” nasıl oluştuğunu sorgulamış ve meseleyi şöyle özetlemiştik: 1. Başkalarına...

Akıldışının Cazibesi - III

Son birkaç yazımızda, insanın tamamen rasyonel bir varlık olmadığını hatırlatmış ve sizleri, irrasyonel tarafınızı tanımaya yönlendirmiştik. Mantığa aykırı ...

İlginizi Çekebilir :

Kendini Gerçekleştiren Kehanetler

Geçen hafta David Rosenhan’ın bir araştırmasını özetlemiştim. Sekiz sahte hasta, yani normal kişi, akıl hastanesine sanki hastaymış gibi baş...

Egzersizin Faydaları 2

Geçen hafta egzersizin, yani düzenli koşmanın ya da spor yapmanın yalnızca kalp krizini önlemeye ya da zayıflamaya yaramadığını, daha pek çok alanda faydasının ...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 6

Nedeni Yanlış Anlamak! Birkaç haftadır size zihnimizin oynadığı oyunlardan söz ediyorum. Son olarak, geçen hafta sizlere insanların sebep-sonuç ilişkileri ...

İşim, Eşim, Kişiliğim 2

Geçen hafta sizlerle Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde meslektaşlarımla birlikte cevabını aradığımız soruları ve araştırma sonuçlarını paylaşmıştım. Temel ...