Emre Konuk

Epigenetik Ä°lkeler - II

GeçtiÄŸimiz hafta, insanı ve insan yaÅŸamını çalışanların sorguladıkları baÅŸlıca felsefi sorulardan birini ele almıştık: DoÄŸa mı (genetik mi) yoksa yetiÅŸtirilme mi (çevre mi)? Atlamış olanlar için tekrarlayalım: Bu; kim olduÄŸumuzu, nasıl bir yaÅŸam sürdüğümüzü, yatkınlıklarımızı, deneyimlerimizi ve bize dair ne varsa tümünü belirleyenin, genetik unsurlar mı yoksa çevresel unsurlar mı olduÄŸuna dair bir tartışma. “DoÄŸa” ile kast edilen, fiziksel özelliklerimizin yanı sıra duygusal, düşünsel ve davranışsal özelliklerimizi de ilgilendiren ve dünyaya gelirken sahip olduÄŸumuz “genetik miras”. “YetiÅŸtirilme” ile kast edilen ise, içine doÄŸduÄŸumuz aile, anne ve babanın ilgi ve sevgi düzeyi, onlarla olan iliÅŸkilerimiz; sosyoekonomik durum; beslenme biçimi; saÄŸlık hizmetlerine eriÅŸim; sosyokültürel koÅŸullar gibi, yaÅŸam kalitemizi etkileyen tüm çevresel unsurlar.

Devam etmeden hatırlatalım: Ekstremist görüşler bir yana, bilim dünyasında giderek değer kazanan bir yaklaşım, genlerin kendi kendine ortaya çıkabilme olanakları bulunmadığını vurgulayarak genotip - fenotip ayrımına dikkat çeken epigenetik ilkeler. Epigenetik ilkelere göre, herhangi bir fenotipik özelliğin (organizmanın fiziksel, davranışsal veya diğer bir gözlemlenebilir özelliği; örneğin boyu) oluşumu, istisnalar hariç, sahip olunan genotipin (organizmanın veya bir hücrenin doğuşta sahip olduğu genetik konfigürasyon) mutlak bir sonucu olarak değil, çevresel unsurların genleri nasıl etkilediğine bağlı olarak gelişir. Var olan çevresel koşullar, bir biyolojik potansiyelin gerçekleşmesini tetikleyebilir ya da engelleyebilir.

Önceki yazıyı sonlandırırken çevrenin “avantajımıza” veya “dezavantajımıza” olabileceÄŸini söylemiÅŸtik. Peki, bu tam olarak ne anlama geliyor? Bir örnek üzerinden gidelim: Genetik alanında yapılan çalışmalara göre, bazı genler ile duygudurum psikopatolojileri arasında bir iliÅŸki var. Depresif duygudurumu bakımından aynı düzeyde genetik yatkınlığa sahip iki kiÅŸi farz edelim. Bu iki kiÅŸinin, hayatlarının bir döneminde veya tekrarlayıcı olarak, majör depresyon geçirip geçirmemeleri, çevresel koÅŸullarla yakından ilgili olacaktır. Bazı deneyimler ve hayat olayları depresif duygudurumu bakımından mevcut olan genetik yatkınlığın ortaya çıkmasını tetikleyecek (örneÄŸin, zayıf sosyal iliÅŸkilere sahip olmak), bazıları ise engelleyecektir (örneÄŸin, kuvvetli bir sosyal desteÄŸe sahip olmak). Dolayısıyla, her ne kadar aynı düzeyde genetik yatkınlığa sahip olsalar da, yatkınlıklarının yaÅŸamlarında ortaya çıkıp çıkmayacağı veya ne denli ortaya çıkacağı, çevresel koÅŸulların niteliklerine baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸecektir.

Şimdi bir de bu örneği biraz değiştirerek yeniden ele alalım: Depresif duygudurumu bakımından biri orta, diğeri düşük düzeyde genetik yatkınlığa sahip iki kişi düşünelim. Tahmin edeceğiniz üzere, bu iki kişinin genetik yatkınlıklarının ortaya çıkması için gereken tetikleyici çevresel koşulların niteliği ve niceliği farklı olacaktır. Pratikte mümkün olmamakla birlikte varsayımsal olarak bu iki kişinin tıpatıp aynı olumlu ve olumsuz deneyimleri ve hayat olaylarını yaşadıklarını düşünelim. Böyle bir durumda, orta düzeyde genetik yatkınlığı olan kişi, düşük düzeyde genetik yatkınlığı olan kişiye göre, majör depresyon bakımından daha riskli bir aday olacaktır.

Bu örneÄŸimizi de biraz deÄŸiÅŸtirelim: Bu sefer, düşük düzeyde genetik yatkınlığı bulunan kiÅŸinin daha sık bir biçimde daha travmatik deneyimler yaÅŸadığını düşünelim. Epigenetik ilkelere göre, bu durumda, genetik yatkınlığı diÄŸerinden daha az olsa bile, majör depresyon bakımından daha az risk taşıdığını söylemek doÄŸru olmayacaktır. (Burada genetik yatkınlığı tamamen pratik sebeplerle “düşük”, “orta” veya “yüksek olarak sınıflandırdık.)

Ne yazık olumsuz yaşam olayları ve koşulları sebebiyle, gerek psikolojik sağlık gerekse fiziksel sağlık bakımından taşınan risk artıyor. Tabi ki hangi aileye doğduğumuzu ve küçüklüğümüzde ne kadar ilgi ve sevgi gördüğümüzü seçme şanımız yok; sosyoekonomik durumumuzu belirleme, sağlık hizmetlerine erişime, beslenmemizi yönetme üzerindeki kontrolümüz sınırlı; hayat olaylarının birçoğu bizim denetimimiz dışında. Ancak yine de, çevresel unsurların bir kısmını, bir miktar idare etmek mümkün. Bununla birlikte, maalesef birçok insan genetik determinizme teslim olmuş durumda; felaket senaryolarıyla yaşıyor; annelerinin, babalarının, büyükannelerinin, büyükbabalarının geçirdikleri talihsiz hastalıkların kendi başına gelmesinden endişe ederek, dahası kendi başına gelmesini bekleyerek hayatını sürdürüyor. Genetik mirasla uğraşırken, çevresel (ki buna stres de dahil) faktörlerin önemini gözden kaçırıyor.

Gerçek şu ki kimi hastalıklar bazı genler sebebiyle oluşuyor ve hayat deneyimleri ve koşulları ne denli olumlu olursa olsun fark etmiyor. Ancak, bu hastalıklar, zannedildiği gibi nüfusun büyük bir kısmını etkileyen hastalıklar değil ve günümüzün en yaygın sağlık sorunlarından kanser ve kalp hastalıkları, bunların arasında yer almıyor. Birçok insanın genetik olarak programlandığına inandığı bu hastalıklar, genlerin ve çevresel unsurların etkileşimine bağlı oluşuyor.

10.08.2012

Benzer İçerikler :

Ergenin Aklı 1

Ergenlik dönemi, çocuklar ve aileleri için genellikle biraz sıkıntılı bir dönemdir. Çocuk, ergenlik dönemine girmesiyle birlikte, kendi isteklerine göre ...

Seçim Mimarisi 2

Aptala malum olurmuÅŸ; iki haftadır mahalle baskısından söz ettik ve Prof. Åžerif Mardin’in “doÄŸru anlaşılmak” için yaptığı konuÅŸma yeniden...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 1

Önümüzdeki haftalar sizlere zihnimizin nasıl çalıştığı, inançlarımızın algılarımızı, aldığımız kararları ve hatta hafıza süreçlerimizi bile nasıl etkilediği ...

Beyin Yıkama, Propaganda, Etkileme

Bu dizide insan davranışlarını, duygularını ve düşüncelerini etkileme, yani değişiklik sağlama yöntem ve stratejileri üzerinde durduk. Beyin yıkama, yöntem ...

İlginizi Çekebilir :

İkna ve Etkileme: Herşey Karşılıklı İlkesi

Birkaç haftadır, ikna ve etkileme konularından söz ediyoruz. Hatırlarsanız geçen hafta,  ikna ve etkileme süreçlerindeki zaaflarımızdan söz etmiÅŸtik. Bu ...

Zihnimiz Bize Nasıl Kazık Atar 4

Birkaç haftadır, amiyane tabirle, zihnimizin bize nasıl kazıklar attığını araştırmalardan faydalanarak anlatmaya çalışıyorum. Özellikle inançlarımızın...

İnsanın Doğası 2

Geçen hafta tüm kültürlerde ortak, evrensel duygu ve davranış özelliklerinden söz edebilir miyiz diye sorduk. Bu soru önemliydi çünkü eÄŸer insan davranışınÄ...

Liderlerin Kolundaki Altın Bilezik: Güven, Şefkat, İstikrar ve Umut

Birkaç haftadır sizlere liderleri lider yapan özelliklerden bahsediyorum. Hatırlayacağınız üzere, yapılan araştırmalar liderlikte güçlü yanlara odaklanmanın...