En İyi Yöneticiler Neyi Farklı Yapar? 5
Gallup’un yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniş kapsamlı bir çalışmayı özetlemeyi sürdürüyoruz. Bu aşamada başarılı yöneticilerin üstlendikleri temel sorumlulukların neler olduğuna bakıyoruz. Geçtiğimiz üç hafta bunlardan üçünü özetlemiştik:
• Yeteneği Bulmak ve Yönetmek
• Kişiyi Motive Etmek ve Yeteneği Performansa Dönüştürmek
• Kişiyi Geliştirmek ve En Uygun Olduğu Rolü Bulmasına Yardım Etmek
Bu hafta yöneticinin önde gelen sorumlulukları içinde yer alan ”Çalışanların Beklentilerini Belirlemek ve Doğru Sonuçları Tanımlamak” üzerinde duracağız.
Yeteneği performansa dönüştürmek için yapılması gereken; yapılan işle ilgili doğru ve etkin sonuçları önceden belirlemek ve çalışanınıza açıklamak, sonra da her çalışanın istenen sonuca ulaşabilmesi için kendi yolunu belirlemesine izin vermektir. Örneğin bir satış müdürü, bir satış elemanından beklediği sonucu ve performansı alıyorsa, bu çalışanın, müşteri ziyaret formunda yaptığı hatalara çok da önem vermeyebilir. Çalışanlarınızın sonuca ulaşmak için kendi yollarını keşfetmelerine izin vermek, onların sorumluluk almasını ve sürekli olarak öğrenmesini sağlar.
Bu yol, kullanılması çok kolay gibi gözükse de, yöneticilerin büyük bir kısmı istedikleri sonuca ulaşmak için tek bir doğru yol olduğunu ve bu yolun da kendi bildikleri yol olduğunu düşünürler. Böyle düşünen bir yönetici, çalışanlarının işleri kendisinin yaptığı gibi yapıp yapmadıklarını sürekli kontrol etmeye, hatalarını bulup düzeltmeye çalışır. Başarılı yöneticilerden biri bu durumu şöyle özetler: “Yönetici olmanın en zor taraflarından biri, çalışanların işleri sizin yaptığınız şekilde yapmayacaklarını fark etmektir. Eğer onları aksi yönde zorlarsanız ya küserler ve işi yapmak istemezler ya da size bağımlı hale gelirler ve siz olmadan tek başlarına hiç bir şey yapamayacak duruma gelirler.”
Yöneticilerin çoğunlukla yaptıkları bir diğer hata ise, çalışanlarını yeteneklerine göre işe alsalar da, insanların genelde bencil ve işten kaytarıcı bir yapıları olduğuna inanırlar, çalışanlarına güvenmezler ve daha fazla kural ve düzenleme getirerek bunun önüne geçmeye çalışırlar. Ancak başarılı yöneticiler güvenin kazanılması gerektiğine inanmazlar çünkü çalışanlara güvenilmediği takdirde onların asla güvenilir olmayacaklarını bilirler.
Performansa Odaklanmak
Aslında yukarıda söylenenlerden tek bir sonuç çıkarmamız mümkündür: Bütün şirketler yüksek performansı hedefler. Performansın tanımı ise, yetkinlik listelerinde yazılı olan tanımlar ya da davranış göstergeleri değildir. Onlar hedefe götüren anlamlı araçlar olabilir ama amaç ya da hedef değildirler.
Performans iç ya da dış müşteri tarafından değerli sayılan tüm sonuçlardır. İyi bir yöneticinin en temel sorumluluğu çalışanı performansa odaklamaktır. Bu da tümüyle yöneticinin işidir.
Performansa yani iş sonuçlarına odaklanan çalışan aynı zamanda sorumluluk da alacaktır. Bu çalışanlardan beklentileri de çok arttırır. Ancak bu aynı zamanda çalışanın yeteneklerini geliştirmesi, iş yaşamına aktarması, kendini tanıması ve kendine duyduğu özgüvenin de artması demektir.
Kaynaklar:
1. C. Coffman & G.G.Molina. Follow This Path. 2002, Warner Business Books.
2. J.H.Fleming & J.Asplund. Human Sigma. 2007, Gallup Press.
31.08.2008
Benzer İçerikler :
Geçen hafta “mahalle baskısından” söz ederken birkaç sonuç çıkarmıştık: “Mahalle” aslında ilişki içinde bulunduğumuz, kendine özgü ...
Geçen hafta, belirsizlik durumunda, etraftaki benzerlerimizin yaptıklarını taklit etme eğilimimizden söz etmiştik. Bu hafta da yine aynı tema üzerinden, ikna ...
Geçtiğimiz hafta, ideal yaklaşımı benimseyen öğretmen ve okulların uygulamada kullandıkları yöntemlerden bahsetmiş ve yaklaşımlarının, geleneksel yaklaşıma...
Geçen hafta, zayıflamak söz konusu olduğunda, öncelikli hedefin zayıflamak değil, yemekle kavgayı sonlandırmak ve yemekten keyif almayı öğrenmek olması...
İlginizi Çekebilir :
Bildiğiniz gibi bir süredir sizlere popüler psikoloji endüstrisinin katkılarıyla üretilen ve toplumun büyük bir kesiminde gerçek olarak bilinen mitlerden ...
İki haftadır kafayı Fransa’ya taktık. Bu hafta son. Ama önce bir özet: Fransızın “dışarıyla/yabancıyla” ilişkisi söz konusu olduğunda üç...
Anneannem kapanana kadar Kadıköy’den üşenmeden kalkıp alışverişini Beyoğlu’nda Mayer’de yaptı. Dayımın pantolonları ve gömlekleri...
Geçen hafta, nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin kendisinin sorun haline...