Emre Konuk

Dostlara Dair III

Geçtiğimiz hafta hayat arkadaşları arasındaki ilişkiyi merceğimize almış ve bu ilişkinin dostluğa en çok gereksinim duyulan dinamik olduğunu vurgulamıştık. Hayatımız üzerinde büyük söz sahibi olduğunu ve yaşamımızın tüm alanlarına belirgin biçimde tesir edebildiğini söylemiştik. Kısaca hatırlatacak olursak, doyum veren ilişkinin kişinin sağlığına ve mutluluğuna iyi geldiğinden; doyumdan yoksun ilişkinin ise kişinin yaşamını olumsuz yönde etkilediğinden bahsetmiştik.

Bu hafta ilişkiden aldığımız doyumu yakından ilgilendiren ve büyük olasılıkla gerek hayat arkadaşınız gerekse tüm yakınlarınız ile olan ilişkilerinizde deneyimlediğiniz, önemli bir konuya değineceğiz: Beklentiler. Bireyin bilincinde olduğu ya da olmadığı, dile getirdiği veya getirmediği, diğer kişiye yönelik istekler.

Yakın ilişkilerde sıklıkla su yüzüne çıkan bir problem, bir kişiden her ihtiyacımızı karşılamasını bekliyor olmamız. Gözünü kırpmadan dinleyecek, keyifsiz zamanlarımızda kendimize getirecek, birlikte gülecek, birlikte ağlayacak, her daim orada olacak, hakkımızı arayacak, daha iyisini başarmamız için sürekli itekleyecek, “leb” demeden “leblebi”yi anlayacak,  eğlenceli olacak, komik olacak... Okurken fark etmişsinizdir belki; liste bunlarla da sınırlı değildir çoğu kez, uzar gider. Peki, bu kadarının bile çok fazla olduğunu fark ettiniz mi? Süper kahramanlarda bile hepsi birden olmuyor, dikkatinizi çekeriz.

Birçoğumuzun düştüğü hata, ilişkilerimizde yalnızca kötü giden şeylere, bir başka deyişle diğer tarafa “düşük not” verdiğimiz hususlara odaklanmak. Halbuki yararlı olan yaklaşım, ilişkinin veya ilişkide olduğumuz kişinin olumlu yönlerine odaklanmak. İki farklı bakış açısından bahsediyoruz. Düşünün ki birinde sürekli aynı can sıkıcı manzaraya bakıyorsunuz; takılıp kalmışsınız. E tabi, bir müddet sonra oradan kaçarak uzaklaşmak istersiniz. Diğerinde ise iç açıcı bir görüntü var karşınızda; arada bulutlar çıksa da genellikle hava güneşli. Hiçbir yere gitmezsiniz o zaman; keyfiniz yerindedir. Demek istediğimiz şu: Her ilişkide “yeterince iyi olmayan” bir şeyler var olabilir. Önemli olan, ilişkinin iyi olduğu alanlarda veya iyi olduğu zamanlarda nasıl seyrettiğidir.

Burada bir parantez açmakta fayda var. Bu söylediklerimizden beklentilerinizi tamamen bir kenara bırakmanız gerektiği anlaşılmasın. Tabi ki her insan için vazgeçilmez nitelikte bazı meseleler vardır; belli bir şeyin yokluğu veya varlığı öznel olarak kişiyi son derece mutsuz edebilir. Kişinin birtakım öncelik veya ihtiyaçlarına göre dostluklar kurması olağandır. Aynı şekilde her ilişkide nesnel olarak ödün verilemeyecek bazı konular vardır. Örneğin, şiddet gibi hiçbir zaman ve hiçbir koşulda kabul edilemez olan konular. Beklentilerinizi azaltmayı önerirken, bir ilişkide gerçekten “olmazsa olmaz” özellikteki temel ihtiyaç ve gereksinimleri dışarıda tutuyoruz.

Konumuza geri dönelim.

Gelin, hayatınıza şöyle bir göz atın. Sizin de hayatınızda sizden her konuda iyi olmanızı bekleyen birisi olmuş olabilir. Anneniz, babanız, üstünüz, patronunuz veya öğretmeniz; her şeyde eksiksiz olmanızı bekleyen, ne yaparsanız yapın bir türlü tatmin olmak bilmeyen ve hiçbir zaman “yeterince iyi” olamadığınızı düşünen biri oldu mu hiç? Eğer hayatınızda böyle biri olduysa, bunun ne denli can sıkıcı ve sinir bozucu olduğunu bilirsiniz... Peki ya sizin bunu yaşattığınız biri var mı?

Beklentilerle yüklenmenin ne kadar yıpratıcı olduğunu biliyoruz. Yine de birçoğumuz sıklıkla ilişkide olduğumuz kişilere aynısını yaşatmanın önüne geçemiyoruz. Peki, biz, insanların her bir beklentisini karşılayabiliyor muyuz ki başkalarından bunu bekliyoruz? Aynayı kendimize çevirip dostlarımızın gözünden bakmayı denersek, belki de pek çok zaman onların bize yönelik beklentilerini karşılayamadığımızı fark ederiz. Bir düşünelim; bizde gerçekten bizim başkasından beklediklerimizin hepsi var mı?

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki insanların yüzde 83’ü ilişkilerine en yakın arkadaşlarının kattığından daha farklı bir olumlu değer katıyor. Ancak demin de değindiğimiz gibi çoğumuz sıklıkla olumluya değil, olumsuza odaklanıyoruz. Araştırmalara göre bu negatif bakış açısı; ilişkiden aldığımız doyumu azaltıyor, stres seviyemizi ise arttırıyor. Olumlu bakış açısı ise yalnızca ilişkileri sağlam tutmakla kalmıyor, bizleri daha sağlıklı ve mutlu kılıyor.

Beklentiler samimi bir ilişkiyi tepetaklak edebilecek güce sahip. Tam da bu sebepten üstüne biraz kafa yormayı hak ediyor. Ne dersiniz; bir gözden geçirsek mi ilişkideki “ben”i?

Haftaya devam edeceğiz.

Dostlara Dair I

Dostlara Dair II

Dostlara Dair IV

Dostlara Dair V

Kaynak: Rath, T. (2006). Vital Friends: The people you can’t afford to live without. NY: Gallup Press.

18.05.2011

Benzer İçerikler :

İletişim Kuramı Ve Çift İlişkileri - III

Son iki yazımızda, iletişim kuramı perspektifinden çift ilişkilerinden bahsetmiştik. Eşler arasındaki çatışmaların esas olarak ilişkide hangi kurallara...

Sarkozy Bir Ümit Olabilir mi?

İki haftadır kafayı Fransa’ya taktık. Bu hafta son. Ama önce bir özet: Fransızın “dışarıyla/yabancıyla” ilişkisi söz konusu olduğunda üç...

Kültler ve Tehlikeli Kapalı Gruplar

Önce son iki haftanın özetini yapalım: Eğer kişide bir davranış değişikliği olur ve bu da değerleriyle ve inançlarıyla çelişirse, o kişi rahatsızlık yaşar. ...

Yöneticiler İçin Başarı Stratejileri 6

CCL’in (Center for Creative Leadership) “başarılı yöneticiler” ve “inişe geçen” yöneticilerle yaptığı araştırmayı özetlemeyi bu ...

İlginizi Çekebilir :

Korku Kültürü - III

Geçtiğimiz haftalarda, bir “korku kültürü”nde yaşadığımızdan bahsetmiş; “korku ticareti”nin psikolojik bir silah olarak, etkilemek ve ...

Dostlara Dair IV

Bildiğiniz gibi birkaç haftadır dostluk ilişkilerinin hayatımızdaki önemini konu ediyoruz. Güçlü sosyal ilişkilere ve kaliteli dostluklara sahip olmanın, ...

Günahlarımızdan Arınırken

Geçen hafta yazımızda 1 Mayıs “katliamında”, daha doğrusu 12 Eylül’e giden yolda mağdur olanların pek de öğle sütten çıkmış akkaşık...

Mutluluğun Yolları 2

Geçen hafta lafı şöyle bağlamıştık: Mutlu olduğunu söyleyen kişiler daha çok olumlu duygulara sahipler, yaptıkları şeylere kendilerini tümüyle veriyorlar ve ...