Döngüleri Kırmak 3
Buraya kadar söylenenleri bir özetleyelim:
1. Nerede kronik hale gelmiş, aşılamamış bir sorun varsa orada sorunu aşmak için bulduğumuz çözümün ya da çarenin kendisinin sorun haline geldiğini ve kısır bir döngü oluşturduğunu görebiliriz.
2. Karşımızdaki kişinin değişmesini değil, davranışlarının değişmesini beklemeliyiz. Yani davranışları yönlendirebiliyor muyuz ve kişilerin istediğimiz gibi davranmalarını sağlayabiliyor muyuz?
3. Özellikle işyerindeki sorunlar söz konusu olduğunda, ilişki problemlerinin nereden kaynaklandığına bakmak gerekir. Sorunlar sistemden kaynaklanıyor olabilir. Örneğin; gerekli prosedürler oluşturulmamıştır, hedefler-roller tanımlanmamıştır, karar alma tarzı yanlıştır ya da iş akışları tıkanıyordur.
4. Bir iş yerinde yaşanan ilişki sorunlarının en sık rastlanan nedeni; insanlar birbirlerinin tarzını ve alışkanlıklarını dayanılmaz buluyordur.
5. Bir ilişki problemini aşmak istiyorsak yapacağımız ilk iş, problemi net, davranış düzeyinde tanımlamamız gerekir. “Tembel, saygısız, saldırgan” gibi sıfatlar yerine hangi davranışı değiştirmek istiyorsak, onu tanımlıyabiliriz.
6. İşe yaramayan çözüm yerine farklı ne yapmalıyım?
Allahtan insan canlısı sorun üretmede pek de yaratıcı değil. İşe yaramayan ama sık kullandığımız teknikleri sıralamak mümkün:
1. İşe yaramadığı halde ısrarla sorun yaşadığımız kişiye değişmesini söyleriz. Kronik hale gelmiş sorunlara bakarsak hepsinde bu ortak yanı görebiliriz. Anne çocuğa bıkmadan “dersini çalış” der. Çocuk çalışmaz. Anne tekrar eder. Çocuk çalışacağı varsa çalışmaz. Anne ısrar eder. Bu böyle çocuk okulu bitirene kadar, ya da okuldan ayrılana kadar devam edebilir.
2. Yalnızca değişmesini talep etmeyiz, aynı zamanda bu değişimden hoşlanmasını bekleriz. Kızımız yemekten kalkar kalkmaz odasına gidip arkadaşına mesaj atacak. Anne sofrayı kaldırıp bulaşık makinesine yerleştirmesini ister. Kız söylene söylene denileni yapar. Anne bununla yetineceğine, kızın söylenmesini sorun yapar. Bulaşık yıkamaktan keyif alınabilir tabii. Ama herhalde bulaşık yıkamak keyif alınacak işler sıralamasında başlarda gelmez.
3. Bazen da işi yapmasını sağlamakla yetinmeyip, bizim haklı olduğumuzu kabul etmesini isteriz. Yönetici, projesi için bir eleman daha isteyen proje sorumlusuna istediğini veremez. Diğer projenin çok daha acil olduğunu ve yetişmezse ciddi zarara uğrayacaklarını anlatır. Proje sorumlusu bunun adil olmadığını, hep başkalarının kayırıldığını söyler. Yönetici bir kere daha anlatır. Kendisine hak vermediği için haksızlık ettiğini söyler. Böylece haksızlık yapıldığını söyleyen kişi sayısı birken iki olur. Ve bu böyle devam eder. Yine işin mevcut kaynakla yapılmasını sağlamakla yetinmeyip, ille de haklı olduğunun onaylanmasını ister.
4. Bir başka işe yaramayan strateji de; talep edilen şeyi dolaylı bir biçimde iletmektir. Varsayarız ki kişiler bizim aklımızdan geçenleri okurlar ve ne yapılmasını istiyorsak yaparlar. Oysa insanlar benim aklımdan geçeni okuyamazlar. Okusalar bile niye yapsınlar. Bu nedenle insanların ne yapmalarını istiyorsak, adam gibi talep etmemiz gerekir.
Anne çocuğunun yemekte sık sık masadan kalktığından şikayet ediyor.
Terapist: “Peki, siz bu durumda ne yapıyorsunuz?”
Anne: “Oğlum lütfen yemeğini bitirmeden kalkma” diyorum.
Yani çocuğa daha kimse doğru dürüst bir “otur oturduğun yerde” dememiş.
Terapist: “Peki hanımefendi bu akşam büyük ihtimalle aynı senaryo tekrar edilecek. Çocuğunuz yine masadan kalktığında, gözlerinin içine bakarak, kararlı bir biçimde ‘otur ve yemeğini bitir’ der misiniz? Babadan da önceden konuşarak sizi desteklemesini talep eder misiniz?”
Yönetici sürekli olarak işe geç gelen çalışana, dolaylı bir biçimde ve genellikle espriler yaparak bu konuya ne kadar önem verdiğini anlatmaya çalışıyor. Tabii çalışan da ciddiye almıyor. Ve bu böyle sürüp gidiyor.
Koç: “Lütfen yarın sabah bu arkadaşı odanıza çağırıp, bu konudaki son uyarınızı yaptığınızı, espri yapmadan, gözlerinin içine bakarak, net ve kararlı bir biçimde iletebilir misiniz? Zorlanacaksanız şimdi bir provasını yapalım.”
Yönetici: “Peki, yine geç kalırsa?”
Koç: “Demokrasilerde çare tükenmez. O zaman başka bir şey düşünürüz.”
Şimdi değişim stratejileri, okumak için tıklayınız.
17.09.2006
Benzer İçerikler :
İnanması ne kadar güç olsa da, insanoğlunun dünyaya getirdiği minik insancıklar, hayatta kalmalarını sağlayan bir dolu refleks, duyu, dürtü, her yaşantıyı ...
Geçtiğimiz haftalarda iş hayatında mutlu hissedebilmek üzerine konuşmuş; birçoğumuzun, işi, tamamen zevkten yoksun bir zorunluluk olarak gördüğünü ve başta...
Belgesel kanallarda hayvanlar aleminin günlük yaşamını izleyenler yakından bilir: Neredeyse tamamı hep tetikte yaşamak zorundadır. Tehlikeye, kötüye, olumsuza ...
Önce her zaman olduğu gibi bir özet yapalım. Mutlu kişiler mutsuzlara göre daha çok olumlu duygulara sahipler, yaptıkları şeylere kendilerini tümüyle ...
İlginizi Çekebilir :
Bir süredir iletişim kuramı çerçevesinde çeşitli konuları ele alıyoruz. Bugün yine iletişim kuramı perspektifinden bir başka merak uyandıran konuya, ...
Doğumu görece yakın tarihli olanlar için “Yaşamsal Önemi Olan Arkadaşlar” diyebileceğimiz diziye geçen hafta Orhan Pamuk meselesi nedeniyle ara ...
Birkaç haftadır sizlere Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde yaptığımız bir dizi araştırmayı aktarıyorum. Bu araştırmaların odak noktası kişilik özellikleri. ...
Bayağı bir zamandır pek çok alanda bulunduğumuz yerden daha farklı bir yerlere gelme isteği ve çabası ön planda. Yavaş da olsa, üzerinde genelde anlaştığımız ...