Çalışan Bağlılığı ve Kişiliğim 2
Birkaç haftadır sizlere Davranış Bilimleri Enstitüsü’nde yaptığımız bir dizi araştırmayı aktarıyorum. Bu araştırmaların odak noktası kişilik özellikleri. Bunun en önemli nedeni; şüphesiz kişilik özelliklerimizin duygularımıza, davranışlarımıza, düşüncelerimize şekil veren, zamanla değişmeyen, bizi biz yapan ve hayatımızın her alanına yansıyan en temel özellikler olması.
Bir-iki hafta önce sizlere kişilik özellikleri ile evlilik uyumu arasındaki ilişkilerden bahsetmiştim. Kişilik özellikleri çevresinde şekillenen bu araştırma dizisinin bu haftaki değişkeni ise çalışan bağlılığı. Geçen hafta çalışan bağlılığından ve bunun iş performansına olan etkilerinden kısaca söz etmiştik. Bunlar nelerdi, bir hatırlayalım:
Özetle çalışan bağlılığını, çalışanın gerek performansı, gerek işten aldığı doyumu, gerekse iş arkadaşları ve yöneticileriyle arasındaki ilişkileri belirleyen duygusal bir bağ olarak tanımlamıştık. Ve tıpkı evlilik uyumu gibi çalışan bağlılığı ile, psikolojik uyum ya da eski tabiriyle “nevrotik eğilim” olarak bilinen kişilik özellikleri arasında anlamlı ilişkiler olduğunu söylemiştik. Bu hafta bu ilişkileri daha yakından inceleyeceğiz.
Çalışan Bağlılığı ve Psikolojik Uyum
Araştırma sonuçları çalışan bağlılığı söz konusu olduğunda psikolojik uyumun oldukça önemli olduğunu gösteriyor. Şöyle ki, psikolojik uyum düştükçe çalışan bağlılığı da azalıyor. Yani psikolojik uyumumuzun işimizle, yöneticimizle ve işyerindeki mesai arkadaşlarımızla kurduğumuz duygusal bağ ile doğru orantılı bir ilişkisi var.
Peki psikolojik uyumu belirleyen kişilik özellikleri neler? Bunu aslında evlilik uyumu ile kişilik özellikleri arasındaki ilişkileri aktardığım yazılarda anlatmıştım ama burada iş hayatımız açısından tekrar ele almak gerekiyor. Şimdi bunların neler olduğuna bir bakalım:
1. İş hayatı söz konusu olduğunda, şüphesiz edinilmesi gereken en önemli becerilerden biri ihtiyaçları belirleyebilme, amaçlara yani hedeflere ulaşabilme ve yeni durumlara adapte olabilme yeteneğidir. Sonuçlar bu yeteneklere sahip olan kişilerin iş hayatında daha mutlu, verimli ve bağlı olduğunu gösteriyor.
2. İş yaşamı beraberinde çeşitli stresleri getirir. Kimi insanlar strese karşı daha dayanıklıdırlar, kimileri ise sürekli ve yoğun olarak stres altında yaşarlar. Strese karşı duyarlı kişiler, iş yaşamının doğal akışı içerisindeki gerginlikleri kaldıramazlar ve bunu yoğun olarak bedensel tepkilerle dışa vururlar. Sabırsız ve sinirlidirler. Bu da onları en ufak bir aksaklıkta duygusal ve bedensel olarak zorlar. Duygularını kontrol etmekte güçlük çekerler, dolayısıyla hem ilişkileri zedelenir hem de işleri aksar. Sonuç olarak performansları düşer ve bağlılıkları azalır.
3. Psikolojik uyumdan bahsedildiğinde, hedefe odaklanabilme ve strese dayanıklılık dışında en önemli kişilik özelliklerinden birisi de kendini sorgulama eğilimidir. Kendini sorgulama eğiliminde olan kişiler, sürekli olarak iyi gitmeyen olay ya da durumlardan kendilerini sorumlu tutar ve suçlarlar. Buna o kadar inanırlar ki, sürekli yanlış yaptıklarını düşünürler ve cezalandırılmayı beklerler. İlgileri yapılan işe değil, kendilerine yani yapılan işte ne gibi hatalar yaptıklarına yöneliktir. İlgi bu yönde olunca da genellikle bir hata yakalarlar, hatta hata yaparlar. Nihayetinde, ya o iş bir türlü bitmez ya da hiçbir şekilde yaptıklarından memnun olmazlar. Bu durum kendine güven eksikliği ve değersizlik hisleriyle pekişir. Eleştiriye gelemezler, bu gibi durumlara aşırı tepki gösteririler. Dolayısıyla iş performansları düşer, başkalarıyla ilişkileri minimuma iner ya da bozulur ve işten aldıkları doyum ve işe olan bağlılıkları düşer.
4. Benzer şekilde psikolojik uyum söz konusu olduğunda bir diğer önemli kişilik özelliği ise davranışları ne şekilde yorumladığımızla ilgilidir. Davranışları nasıl yorumladığımız bizim diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerde en belirleyici unsurlardan biridir. Çünkü eğer çevremizdeki kişilerin davranışlarını kötü niyetle yorumluyorsak, kendimizi tedirgin hissederiz, etrafımızdaki herkesten şüpheleniriz ve kendimizi beklenmedik sert çıkışlar yaparken buluruz.
Bu durum iş yaşamında oldukça önemli bir yer tutan takım ruhu, ekip çalışması gibi birlikte çalışmanın gereği olan ortamları ve durumları olumsuz yönde etkiler. Bu kişiler iş arkadaşları tarafından uyumsuz ve geçimsiz kişiler olarak bilinirler ve kimse onlarla çalışmak istemez. Bu da gerek çalışanın verimini gerekse bağlılığını doğrudan zedeler.
Sonuç olarak, araştırma sonuçları ihtiyaçları görebilen, işin gerektirdiği hedefe odaklanan ve bunda başarılı olan, strese dayanıklı, eleştiriye açık, kendine güvenen, başkalarının davranışlarını iyi niyetle yorumlayan ve duygusal açıdan dengeli kişilerin çalışan bağlılığının ve iş performanslarının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yani psikolojik uyumumuz sadece evimizi, evliliğimizi değil, işimizi de etkiler.
Haftaya çalışan bağlılığını ve iş performansını etkileyen diğer kişilik özellikleri ile devam edeceğiz…
13.11.2008
Benzer İçerikler :
Geçtiğimiz hafta, başka pek çok alan için olduğu gibi, hizmet yönetimi alanı için de önemli öğretiler sunan davranış bilimlerinin perspektifinden hizmet...
Geçen hafta çalışan bağlılığının nasıl arttırılabileceğini irdeledik. Devam ediyoruz. Ama önce kısa bir özet. Yüksek performans gösteren iş birimlerinde ilk ...
Bilim adamları senden benden farklı olmayan, normal diyeceğimiz insanların nasıl olup da dehşet verici katliamlara neden olabildikleri, şiddet ...
Time Dergisi’nde bu hafta “Mutluluk Bilimi” adlı bir makale yayınlandı (www.time.com). Gazetelerimiz de haber yaptılar. Yazı, bir süre önce ...
İlginizi Çekebilir :
Kargalar henüz kahvaltılarını yapmadan toplantıya başlıyoruz. Bu gavur tayfası erken yatıyor, erken kalkıyor. Köln Katedrali’nin hemen dibinde bir ...
Son bir kaç yazımda değişimin örgüt kültürü ile ilişkisi üzerinde durmuş, liderin ve yönetimin örgüt kültürünü yerleştirmede oynadığı önemli rolün üzerinde ...
Önümüzdeki haftalar sizlere zihnimizin nasıl çalıştığı, inançlarımızın algılarımızı, aldığımız kararları ve hatta hafıza süreçlerimizi bile nasıl etkilediği ...
Malatya olayının sonrasını heyecan ve itiraf etmeliyim keyifle izliyorum. Bir kere aynı olay bir kaç yıl önce olsaydı, ki oluyordu, haberimiz bile olmazdı. ...