Bir Masal Daha: Antioksidanlar
Biliyorsunuz bir zamandır inançlarımızı nasıl zihinsel cambazlıklarla ‘gerçeklere’ dönüştürdüğümüzün örneklerini veriyorum. Bugün sıra antioksidanlarda.
Masalımız şöyle: Antioksidanlar ‘zararlı’ serbest radikallerin etkisini azaltarak kanser riskini azaltır, kalp hastalıklarını önler ve yaşlılığı yavaşlatır. Bu arada, antioksidan ve serbest radikaller nedir diye hiç sormayın. Eczaneden alırken soruyor muyuz ki. Bu “sihirli” yiyecekleri ve de hapları yutmamız, tüketmemiz, yani ekstradan antioksidan desteği almamız, televizyonda, gazetelerde internette her yerde birçok uzman tarafından öneriliyor. Biz de, anlaşılması zor bir mekanizma üzerinden ve bilimsel bir dille öne sürüldüğünden, “herhalde bir bildikleri vardır” diyerek bu oldukça çekici düşünceyi keyifle kabul edebiliyoruz.
Antioksidanların olumlu etkileri olduğuna dair düşüncenin en temelinde, serbest radikaller teorisi yatıyor. Bu teoriye göre, vücudumuzda zararlı organizmaları parçalamakta kullanılan bu maddelerin fazlası, yanlış bölgelerde olduklarında hücre DNA’sına zarar vererek yaşlanmaya ve çeşitli hastalıklara neden oluyor. Antioksidanlar ise serbest radikallerle etkileşime girerek, onların vereceği zarardan vücudumuzu koruyor. Dolayısı ile deniyor ki, daha çok antioksidan tüketelim ki bu zararları en aza indirgeyelim.
Buradaki mantıkla ilgili bir sorun var:
1. Serbest radikallerin bu kadar zararlı olduğunu nereden çıkarıyoruz? Biz onları vücudumuza zararlı organizmaları parçalamakta kullanıyoruz.
2. Antioksidanların, serbest radikallerle etkileşerek onların zararlı etkilerini önlüyor olmaları, onları daha çok tüketmenin bizi genç tutacağı, kalp hastalıklarını, kanseri önleyeceği anlamına nasıl geliyor?
3. Bol bol antioksidan tüketen insanlarda kanser riskinin daha düşük olduğu söyleniyor. Bu doğru değil. Ama doğru olsa bile yine mantık hatası var çünkü bu insanlar antioksidanları meyve ve sebzeden yani içinde bir dolu başka faydalı madde de bulunan yiyeceklerden alıyorlar, daha az sigara ve alkol tüketiyor, daha çok spor yapıyorlar.
Aynı hata kolesterol meselesinde de yapılmıştı. Kalp damarlarını tıkayan plaklarda kolesterole rastlanınca, kolesterolü yüksek gıdalar yasaklanmış ve ben de 15 yıl yumurta yiyememiştim. Neyse konuyu saptırmayalım.
Son maddeye ilişkin olarak, bu konuda yapılan çalışmalara eleştirel bir gözle bakmak gerekiyor. Yüksek antioksidan tüketen insanlarla düşük antioksidan tüketen insanlar arasında, kanser riski açısından fark olmadığını gösteren bir ton araştırma var. Doğru olsa bile, iki şeyin birbiriyle ilişkili olması, bunlardan birinin diğerine “neden” olduğu anlamına gelmiyor.
Bunun da ötesinde, Finlandiya’da, yüksek akciğer kanseri riski taşıyan 30.000 kişi ile yapılan bir araştırmada, katılımcılara B-karoten ve E Vitamini veriliyor. Akciğer kanseri oranlarının herhangi bir şey verilmeyen kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu görülüyor. Ayrıca kanser ve kalp krizinden ölümlere de daha sık rastlanıyor.
Bir başka örnek; 18.000 katılımcının yer aldığı benzer başka bir araştırmaya etik olmadığı gerekçesi ile ara veriliyor, nedeni ise antioksidan tablet alan grubun akciğer kanserine yakalanma riskinin diğer gruba göre daha yüksek olduğunun görülmesi.
Cochrane’in (sağlık araştırmalarını derleyip raporlayan kuruluş) yapılan tüm araştırmaları derlediği çalışmasında ise (100.000’in üzerinde katılımcı) antioksidanların herhangi bir faydasının olduğuna dair inandırıcı bulgu olmadığı, hatta B-karoten alan gruplarda, ölüm oranlarının küçük fakat istatistik açıdan anlamlı derecede daha yüksek olduğu dile getiriliyor. Yani meretin fazlası kanser ediyor adamı. Kurtarırsan da kalpten gidiyorsun.
Bu tür araştırmalar, yiyecek ve ilaç sektörlerinin kazançlarını baltalamamak adına yayınlanmıyor. Biz de çok fazla sorgulamıyoruz. Akıl almayacak bir güzellikte çalışan metabolizmamızda, diğerleri kadar önemli bir göreve sahip herhangi bir elemanı ele alıp, ona kontrolümüzde olmayan iki önemli meselenin yani yaşamın ve gençliğin sırrını yüklemek, hayatımızı buna göre şekillendirmek, paramızı ve bazen da yaşamımızı, yaşam ve gençlik uğruna harcıyor olmak bizi rahatlatıyor.
Meraklısı İçin
1. Goldacre, B. (2008). Bad Science. Harper Collins Publishers, London.
2. Jan Pokorny, Nelly Yanishlieva and Michael H. Gordon Antioxidants in Food: Practical Applications (CRC Press Inc, 2001)
3. Medline Plus: Antioxidants
4. Cochrane Reviews
06.05.2010
Benzer İçerikler :
Geçen hafta kişisel gelişim kitapları ile ilgili bazı gerçekler ve efsaneler aktarmıştık. Bu hafta, kişisel gelişim kitaplarının kadın-erkek ilişkisine ...
Geçtiğimiz hafta, psikoloji profesörü Sheldon Solomon ve meslektaşlarının geliştirdiği ve ölüm gerçeğinin insanlarda yarattığı kaygı ve bu kaygıyla baş ...
Nedeni Yanlış Anlamak II Geçen hafta sizlere, insanların nedensel çıkarımlarda bulunurken yaptıkları bazı hatalardan bahsetmiştim. Bu hafta, bu mantık ...
Gallup’un yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniş kapsamlı bir çalışmayı özetlemeyi sürdürüyoruz. Bu aşamada başarılı yöneticilerin...
İlginizi Çekebilir :
Hizmet aşkıyla tutuşan milletvekillerimizi, Başbakanımızı ve Reisi Cemhuriye’mizi, (Swahili dilinde öyle deniyor) kazasız belasız seçip işleri düzene ...
Geçtiğimiz hafta, yakın dönemde yapılan bilimsel çalışmalar aracılığıyla iki/çok dilli yetişmenin beyin gelişimi ve bilişsel becerilere sağladığı yararlardan ...
Diyelim eşimizle gece “güzel bir seks yaptık” ve arkasından da bebekler gibi uykumuzu aldık. Sabah bombalar gibi kalktık, hazırlandık ve çıkmadan...
Geçtiğimiz hafta hayat arkadaşları arasındaki ilişkiyi merceğimize almış ve bu ilişkinin dostluğa en çok gereksinim duyulan dinamik olduğunu vurgulamıştık. ...