Aldatma ve İhanet 1: Terapiye Yansıyanlar
Geçen hafta İstanbul’un yakın tarihinin terapiye nasıl yansıdığı üzerinde durduk. Hafif de kafa bulduk. Devam edelim.
Evlilikle ilgili sorunların terapiye direkt yansıması, yani ‘evliliğimizle ilgili sorunlar var, yardım istiyoruz’ formatında dile getirilmesi oldukça yenidir. Diyelim 10 yıldır giderek artan bir yoğunluktan söz edebiliriz. Aldatma ve ihanetin terapiye yansıması daha da yenidir. Eskiden hatunlar aldatmanın terapilik bir iş olduğunu pek düşünmüyorlardı.
Ocağımıza ilk düşenler yakayı ele veren erkekler oldu. ‘Nasıl olsa kaynar gider’ diye düşünürken hatun tayfasının bu işi unutmaya hiç de niyetli olmadığını gördüler. Daha doğrusu yeni bir tür ortaya çıkmıştı ve bu türü erkekler tanımıyordu. Daha önceleri, adam karısını aldattığında anneler, teyzeler ve ailenin akil adamları devreye girer, hatunu yoğun bir eğitime alırlardı. Yani kadın ve anne ve erkek olmanın ne demek olduğunu bir güzel anlatırlardı. Erkeğe bir süre uslu durması öğütlenir, şikâyet edecek olursa, ‘geri zekâlı gibi yakalanmasaydın oğlum’ diye kızılırdı. Bu akılları verenler, aldatma ve enselendiğinde ne yapılacağı gibi konularda doktora sonrası eğitimini tamamlamış olanlar arasından titizlikle seçilirdi. Bunlar çarşı karışınca hemen devreye girer ve baldız, görümce, yeğen ve kuzenlerden oluşan bir ekibi büyük bir hızla oluşturur, işe koyulurlardı. Bu arada kayınvalideler arası iletişim ağı kurulur, böylece cephe arkası sağlama alınırdı. Türk insanının organizasyon kapasitesinden kuşku duyan bir takım kendini bilmezler bu performans karşısında daima mahcup olmuşlardır.
Kadındaki Değişim
Erkek tayfası kadındaki değişimi göremedi. Onlar işlerinden arta kalan zamanlarda, Şükrü’nün Fener’de kalıp kalmayacağı ile uğraşırken kadınlar haldır haldır kitap, dergi ne varsa yutuyordu. Aslında çocuklarına en iyi eğitimi nasıl verirler ve nasıl iyi anne olurlar sorunsalıydı ilgilerini çeken. Bir de doğal olarak her yamuk giden işte fatura onlara çıkıyordu. Onlar aynı anda iyi eş, iyi anne, iyi psikolog, iyi doktor, iyi hemşire, iyi ekonomist olmak zorundaydılar. Gıkları çıkmadan da bu tarihi görevi üstlenmiş götürüyorlardı. Ama Özal bu işe de burnunu soktu ve oyunun kuralı değişti.
Bu değişimin sosyo-ekonomik nedenleri, eminim okuyucum anlayışla karşılayacaktır, bu yazının kapsamı dışında kalır. Ben şahsen bu değişimi neredeyse tüm yayın hayatımızı kontrolleri altına alan hatun yazar tayfasına bağlarım. Başlarında da bugün tarihe ‘Dörtlü Çete’ olarak geçen bir ekip vardı. İsim vermem doğru olmaz. Onlar, çağımıza damgasını vurmuş olan büyük tefekkür Mao’nun izinden giderek, şahıslarla değil bataklığı kurutmakla uğraştılar. Legalize olmuş çağdaş bir tarikat gibi çalıştılar. Ancak kaçınılmaz bir biçimde onlar da ihaneti yaşadılar. Örneğin içlerinden bazı kendini bilmezler, ‘erkek hakları’ filan diye yazılar yazmaya soyundu. Doğal olarak yöneticileri tarafından acilen titremeye ve kendilerine dönmeye davet edildiler. Diğerleri ise daha vahim sonuçlara katlanmak zorunda kaldı. Pek çoğu faşistlerle işbirliği yapmış Dev-Yol militanı muamelesi gördü. Bugün neredeyse tamamı evde kalmıştır.
Böylece erkek hakları süratle unutturulmuş, kadın hakları sürekli gündemde tutulmuştur.. Zaten bu erkek hakları meselesini uluslararası piyasalar da tutmamış, görüldüğü yerde başı ezilmiştir. Bugün üç beş internet sitesinde nafile bir savaş verilmektedir.
Aldatmanın Anlamı
Birkaç aldatma vaka’sından sonra aldatmanın tek bir anlamı olmadığını, insanların birbirlerini çok değişik biçimlerde aldatabildiğini ve hangi eylemin aldatma olarak tanımlanabileceği konusunda çok ciddi teorik tartışmaların olduğunu gördüm. Bu da beni başta çok şaşırttı. Çünkü ben averaj bir Türk erkeği olarak, aldatma denince hep ayıp iki organın utanç verici buluşmasını anlamışımdır. Ancak konuyu daha bir derinliğine irdeleyince, yaklaşımımın çok nahif olduğunu gördüm ve kendime yakıştıramadım. Bazı alıntılar yapayım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır:
- Eşi Rusya’da çalışan bir hanım: “Tamam eşim Rusya’da yalnız. Bir takım şeyler yaşayabilir. Ama orospuyu İstanbul’a getirmenin alemi var mı”? Yani aldatmayı coğrafi sınır belirliyor.
- “Hani aşık filan olsa anlayacağım Emre Bey ama adi herif gidip orospularla yatmış”.
- “Orospularla filan yatmış olsa neyse insan gene şey yapabilir ama aşık olduğunu söylüyor. Bu iş bitmiştir”.
- “Geçen gün bir davetteydik. O ne? Bulmuş yarı yaşında bir kızı herkesin içinde flört ediyor”.
- “Kiminle ne yaptığına karışmam. Bir şeyler yaşamak istiyorsa yaşasın. Ama benden saklamasın”.
- “Lisedeki erkek arkadaşıyla buluşup yemek yemişler. Bir de ne var bunda diyor”
- “Aldatma beyinde olur”. En vahim teori de budur. Her zaman dilim tutulmuş, paralize olmuşumdur. Islahı gayrı kabildir.
İki eşcinsel bir de ben eş terapisi yapıyoruz:
Ben: Problem nedir?
D: Partnerim çok kıskanç.
Ben: Bir örnek?
D: Geçen gün barmenle sohbet ediyordum, krizi tuttu barın altı üstüne geldi.
Seansın orta yerinde öğreniyorum ki zaman zaman hep birlikte grup seksi yapıyorlar ve kimse kimseyi kıskanmıyor ve de aldatmış olmuyor.
Görüldüğü gibi mesele biraz karışık. Aldatma söz konusu olduğunda bu anlamların ayırtına varmak hedefi netleştirmeye yarar ve felsefi tartışmalardan da bizi korur. Peki ortak bir yanı var mı? Aldatılan insanların aslında “emniyeti suistimalden, ilişkiye ihanetten ve anlaşmayı ihlalden” şikayet ettiklerini, onca acıyı ve daha pek çok karmaşık duyguyu da bu nedenle yaşadıklarını söyleyebiliriz.
31.07.2005
Benzer İçerikler :
Geçtiğimiz hafta, ikna konusuna giriş yapmış tık. İkna üzerine yapılan araştırmaların akademik alanın dışına çıkamadığına; genel olarak toplumun, kapsamlı ...
Geçtiğimiz hafta, genlerin kendiliğinden yaşamsal ifade bulamadığını vurgulayıp sahip olduğumuz türlü fiziksel, davranışsal yahut gelişimsel özelliğin,...
Geçen hafta, İnternette kurduğum ilişkilerin bana, günlük yaşamda kurduğum ilişkilerde yaşadığım pek çok zorluğu, kaygıyı aşma olanağı verdiğini ve ayrıca ...
Doğumu görece yakın tarihli olanlar için “Yaşamsal Önemi Olan Arkadaşlar” diyebileceğimiz diziye geçen hafta Orhan Pamuk meselesi nedeniyle ara ...
İlginizi Çekebilir :
Geçen hafta, “yönetim modeli” oluşturmak söz konusu olduğunda, giderek ağırlık kazanan ve bilimsel araştırmaya dayanan bir eğilimden söz etmiştik. ...
Gallup Enstitüsü’nün değişik sektörlerde ve ülkelerde yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniş kapsamlı bir çalışmayı özetlemey...
Hatırlarsanız sizlere daha önceki yazılarımda travmanın ne olduğundan ve birey üzerindeki olumsuz etkilerinden söz etmiştim uzun uzun. Bu hafta ise, medya ve ...
Geçtiğimiz hafta mutluluk üzerine konuşmuş ve yapılan kapsamlı bilimsel çalışmaların ortaya koyduğu bazı bulguları paylaşmıştık. Mutluluk evrensel nitelikte ...