Akıldışının Cazibesi - IV
Geçtiğimiz haftalarda sizleri, birçoğumuzun ısrarla kabul etmek istemediği irrasyonel tarafımızla yüzleşmeye davet etmiş; sanılanın aksine, akıldışının beklenmedik bir cazibesi olabildiğini vurgulamıştık. Geleneksel yaklaşımın genelde yok saydığı bu yönümüze dair farkındalık kazanmak ve bu farkındalıktan yararlanmak üzere, davranışçı ekol perspektifinden, yaşantımıza dair bazı örnekleri ele almıştık. Bugün de adaptasyon üzerine konuşarak devam edeceğiz.
Adaptasyon, yani, organizmanın yaşadığı ortama uyum sağlayabilmesi, hayatta kalabilmek ve işlevsel olabilmek için kritik önem taşıyor. Neyse ki, insanoğlu, epey gelişmiş bir adaptasyon becerisine sahip.
Bahsettiğimiz, yalnızca büyük değişimler karşısında, değişen hayata uyum sağlayabilmek değil. Hepimiz adaptif becerilerle donanmış durumdayız ve günlük yaşantımız içerisinde, farkına varmaksızın, defalarca adapte oluyoruz. Bu, özellikle, fiziksel adaptasyon için geçerli. Gün boyunca deneyimlediğimiz, hızla değişebilen, çok çeşitli duyusal uyaranları bir düşünün. Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kokusunu aldığımız ve (diğerlerine nazaran daha az olsa da) tattığımız bunca uyarana adapte olabilme becerimiz gerçekten fevkalade. Örneğin, zifiri karanlık bir iç mekandan, öğle güneşiyle aydınlanan dış mekana çıktığımızı düşünün. İlk başta gözlerimizi tam olarak açmakta zorlanırız, ama hızla bu yeni ortama tamamen alışır, hatta ışığın ne denli kuvvetli olduğunu unuturuz. Benzer şekilde, apaydınlık bir ortamdan, kapkaranlık bir ortama geçişte de bir adaptasyon süreci yaşar ve sonunda adapte oluruz. Bu, bize fiziksel adaptasyon ile ilgili iki şey söylüyor: İlki, birbirinden taban tabana farklı fiziksel ortamlar ile baş edebilme becerimiz var. İkincisi, bu denli farklı fiziksel ortamlar arası geçişlerde, değişime hızla, üstelik pek çok kez bayağı bir biçimde uyum sağlayabiliriz.
Karşılaştığımız bir uyaran, ilk anda çok fark ediliyor; ancak, zamanla giderek daha az dikkat çekiyor; sonra ise, bir noktada, tamamen adapte olunuyor ve neredeyse farkına bile varılmıyor. Mesele şu ki, etrafımızda olup bitenleri gözlemlemek ve anlamak için sınırlı dikkat kapasitemiz var ve adaptasyon, bizim bu sınırlı dikkat kapasitemizi, tehlike veya fırsat anlamına gelen değişimlere yönlendirmemizi sağlayan bir filtre vazifesi görüyor. Her an gerçekleşen milyonlarca şeyden önemli olanlarını fark etmemize, önemsiz olanlarını ise yok saymamıza olanak tanıyor. Mesela, havada son beş saattir aynı koku varsa adapte olur ve unuturuz, ama eğer birden gaz kokusu çıkarsa hemen farkına varır ve harekete geçeriz.
Duyusal uyaranlara bağlı adaptasyon dışında, bir de hedonik adaptasyon var. Hedonik adaptasyon, bizim, haz veya acı verici deneyimlere dayanarak nasıl tepki verdiğimizle ilgili. Bu, özel, sosyal veya iş yaşamımızda gerçekleşebilecek her tür değişime ilişkin olabildiği gibi, aşırı haz veya aşırı acı verebilen sınır deneyimler için de geçerli.
Aşırı fiziksel acıya yol açan deneyimleri olan kiÅŸilerle yapılan çalışmalar, enteresan bulgular ortaya koyuyor. Yazının geri kalanında, bu deneyimler boyunca ve sonrasında geliÅŸen adaptasyon sürecinden bahsedeceÄŸiz. Dan Ariely ve Hanan Frenk’in deneyinden hareketle baÅŸlayalım. Her ikisi de fazlasıyla acı verici deneyimler atlatmış olan araÅŸtırmacılar, geçmiÅŸte ciddi yaralanmaları olmuÅŸ kırk kiÅŸiyi incelediler; tüm katılımcıların deneyimi, deneyden ortalama on beÅŸ yıl önce gerçekleÅŸmiÅŸti. Katılımcılardan, ellerini, önce biri, sonra diÄŸeri olmak üzere, 48 derece sıcaklığındaki suya sokmaları istendi. Suyun sıcaklığı, acı hissi vermeye baÅŸladığı zaman belirtmeleri ve acı dayanılmaz olduÄŸu an ellerini çekmeleri söylendi ve böylece, her bir katılımcı için acı eÅŸiÄŸi ve acı toleransı ölçüldü. Sonrasında, trajik deneyimlerine dair bilgi alınan katılımcılar, yaÅŸadıkları deneyimin ciddiyetine göre, biri orta (A), diÄŸeri ağır (B) seviye olmak üzere iki grupta düşünülerek deÄŸerlendirildiler. Bu kıyaslama ile geçmiÅŸte yaÅŸanan acının seviyesinin, yıllar sonra, bireylerin acı deneyimlerini etkileyip etkilemediÄŸi incelendi; sonuçlar çarpıcı: A grubundakilerin acı eÅŸiÄŸi yaklaşık 4,5 saniyeyken, B grubundakilerinki 10 saniye. Ä°lk gruptakilerin acı toleransı 27 saniyeyeyken, B grubundakilerinki 58 saniye. Yani, geçmiÅŸte daha ciddi acı deneyimleri olanların acı eÅŸiÄŸi ve toleransı iki kat fazla. AraÅŸtırmacılar, geçmiÅŸte katlanılan yoÄŸun acının, uzun vadede, kiÅŸinin daha sonraki acı deneyimlerini, acı eÅŸiÄŸini ve toleransını deÄŸiÅŸtirdiÄŸi kanaatinde. Acının, daha çok acıya katlanma gücünü arttırması rasyonel mi? Hayır; akıldışı, ama cazip.
Bu deneye dair çok önemli bir bilgi: Katılımcıların hiçbiri kötü seyir izleyen, kronik bir hastalıktan muzdarip deÄŸil. Tümünün acıyla iliÅŸkili deneyimi, bir nevi yaralanma sonucu gerçekleÅŸmiÅŸ. Dolayısıyla, acı ile giderek kötülemek arasında bir baÄŸlantı kurulmamış. Ariely’e göre, böyle bir negatif baÄŸlantının bulunmaması, acıya yaklaşımı belirleyen çok önemli bir etken.
Haftaya hedonik adaptasyona dair gündelik konularla devam.
Kaynaklar
- Dan Ariely (2011). Akıldışının Mantığı. Optimist Yayınları.
- Dan Ariely (2010). Akıldışı ama Öngörülebilir. Optimist Yayınları
26.10.2011
Benzer İçerikler :
Bir zaman önce Gallup’un çalışan baÄŸlılığı ile ilgili yaptığı araÅŸtırmaları özetlemiÅŸtik. Gallup “çalışan memnuniyeti” ve “çalışa...
Temel sorumuz şuydu: Başarıyı; kıyaslamanın ve yarışın tuzağına düşmeden, örselenmeden ve yıpranmadan yani tadını çıkararak ve mutluluğu ıskalamadan yaşamak...
Başarılı bir yönetici olmak için daha önce bahsettiğimiz iki anahtarı kullandınız, yani çalışanlarınızı yeteneklerine göre işe aldınız ve işin sonucunda ...
Birkaç haftadır ‘Hayatın Tuzaklarından’ söz ediyoruz. Önce kısa bir özet: Bütün tuzaklarda olduÄŸu gibi, hayatın tuzaklarında da, istemeden içinde ...
İlginizi Çekebilir :
Gallup Enstitüsü’nün deÄŸiÅŸik sektörlerde ve ülkelerde yüksek performans gösteren 8000 yönetici ile yaptığı geniÅŸ kapsamlı bir çalışmayı özetlemey...
Pek çoÄŸumuz hatırlarız; küçükken doktora gitmek hiç kolay iÅŸ deÄŸildi. “Korkutucu” aletler, can yakabilen iÅŸlemler, tadı acı ilaçlar... Bir çocuk...
İnsanlar 6 saniye içinde hiç tanımadığı birinin öğretme becerisi veya dışadönüklük gibi bir kişilik özelliği hakkında doğru tahminde bulunabiliyor. Son ...
Geçen hafta hangi evliliklerin iyi gittiÄŸini, hangilerinin kötü gittiÄŸini anlayabilmek için araÅŸtırmalara bakalım demiÅŸ ve bunun için de Gottman’Ä...