Emre Konuk

Akıldışının Cazibesi

Daha önceki yazılarımızda, insanın tamamen rasyonel bir varlık olduğu varsayımı üzerine konuşmuş, bu varsayımın, bilimsel arka planının zayıflığından ve gerçeğin bir yanını tam  yansıtmadığından söz etmiştik. Örneğin, geleneksel ekonomi yaklaşımının, insanı yalnızca ve daima rasyonel bir varlık olarak kabul ettiğini ve bu geçersiz varsayıma bağlı olarak pek çok başka geçersiz varsayım türettiğini; bu sebeple, ekonomi alanının, olan biteni yorumlama ve geleceği öngörme ile ilgili ciddi kısıtlamaları olduğunu dile getirmiştik. Davranışsal ekonominin savunduğu üzere, insanın, doğası itibarı ile irrasyonel olduğunu vurgulamış; çoğu zaman, matematiksel kar hesaplarına göre hareket etmediğinden, davranışlarının, kar maksimizasyonundan önce, başka ihtiyaçlardan etkilendiğinden söz etmiştik.

Tabi ki insanın irrasyonel tarafı, yalnızca ekonomik yaşantısına özgü değil; hayatımızın pek çok alanında “mantığa aykırı” biçimde hareket ediyoruz. İş hayatımızda, aile içinde, arkadaşlar arasında, kişisel dünyamızda, sıklıkla, mantıkla örtüşmeyen davranışlarda bulunuyoruz.

Genellikle, “mantıksız” yahut “irrasyonel” kelimeleri, olumsuz anlamlarla yüklüdür; kimi zaman hatalı olmayı, kimi zaman çılgınca davranmayı çağrıştırır. Ancak irrasyonalitenin, birçok kez, çoğumuzun farkında olmadığı, olumlu bir yönü de vardır. Örneğin, beklenmedik biçimlerde, bazen yeni ortamlara adapte olmamızı, bazen diğer insanlara güvenmemizi, bazen birilerini sevmemizi, bazen yaptığımız işten keyif almamızı sağlar.

İronik olarak, pek çok defa, biz farkında olmasak da mantıksız davranışlarımız, sebepsiz değildir. Davranışsal ekonominin önde gelen isimlerinden, araştırmacı ve yazar Dan Ariely ve meslektaşlarının dikkat çektiği üzere, mantıksız dahi olsa her davranış, kendisini itekleyen ve şekillendiren birtakım güçler sebebiyle oluşur. Bilincimizden saklı bu unsurların farkına varmak, kişisel gelişimimize fayda sağlar ve bu olumlu değişim, hayatımızın pek çok alanına yansır. Yatkınlıklarımızı, yanlılıklarımızı ve yanılgılarımızı keşfettikçe daha iyi kararlar verebilir hale geliriz. Başka bir deyişle, davranışlarımızı belirleyen etmenlere dair farkındalığımız arttığında, yaşantımız üzerindeki kontrolümüz de artar. Öyle ki, irrasyonalite üzerine çok sayıda deney yapan Ariely ve meslektaşlarına göre, konu ne olursa olsun, bu farkındalık ile hayatımızı önemli ölçüde değiştirmemiz mümkün; farkındalığımızı kullanarak yaşantımızda kritik yeri olan ilişkiler, sağlık, güvenlik, kaynaklar, para ve pek çok çeşitli faktör üzerinde etkinliğimizi arttırma olanağımız var.

Peki “irrasyonel davranış” derken neden bahsediyoruz? Mesela, evrensel niteliğe sahip olan erteleme davranışı; eninde sonunda yapmamız gerektiğini bildiğimiz bir işi, mümkün olan son ana dek ötelemek, buna bir örnek. Çoğumuz can sıkıcı işleri sonraya bırakmayı tercih ederiz; ertelemek üzere yatkınlığımız vardır. “Sonra”, hep daha iyi bir seçenek gibi gelir. Oysa yapılacak işi ertelemek, çoğu zaman, işi kolaylaştırmaz. Aksine, genellikle daha da zorlaştırır; çünkü iş zamanında yapılmadığı için, ya başarısızlıkla sonuçlanır ya da kişinin uğraşını bir hayli arttırır. İşte davranışçı bilimler, tüm olumsuz sonuçlarına rağmen, insanoğlunun neden ertelemeye yatkın olduğunu araştırır. Yani, irrasyonel davranışın altındaki sebebi bulmaya çalışır. Dahası, bu sebebe yönelik farkındalığın, insan yaşamının kalitesini arttırmak üzere kullanılmasına yardımcı olur.

Mesela, bu örnekte, davranışın altında yatan sebep, “uzun vadede gerçekleşecek olumlu etki” için dahi olsa, “kısa vadede/anında gerçekleşecek olumsuz etki”ye maruz kalınmak istenmemesidir. Çoğu kez, ileride mutlu, sağlıklı veya başarılı olmamıza yardımcı olacak, ancak içinde bulunulan anda hoşnutsuzluk veren işlerden kaçınır, bunları, kimi zaman geçici süreliğine, kimi zaman ise sürekli erteleriz. Bu, düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, eğitime ve kişisel gelişime yatırım yapmak, verimli çalışmak gibi uzun vadede hayatımızı büyük ölçüde etkileme gücüne sahip durumlar için olduğu gibi, gündelik yaşamımız için de geçerli.

Tahmin ettiğiniz üzere, mantığa aykırı davranma kapasitemiz, erteleme davranışı ile sınırlı değil. Örneğin iş dünyasında, büyük primlerin işe yaramaması; insanın yaptığı işte anlam araması; kendi emeğini kullanarak çalıştığında daha memnun olması, diğer “irrasyonel” durumlardan bazıları. Tamamen rasyonel olduğumuzu varsayan geleneksel ekonomi yaklaşımına göre, insan, ne kadar çok alırsa, o kadar motive olur ve aynı ölçüde performansı artar; iş, özü itibarı ile can sıkıcıdır, kişi için gelir elde etmekten başka hiçbir anlam teşkil etmez; ve insanoğlunun yatkınlığı, mümkün olduğu kadar az çalışarak maksimum kazancı sağlamaktır. Oysa, bunlar, tümüyle geçersiz varsayımlar; çünkü insan, karın dışında, başka ihtiyaçların itkisiyle davranabilen, yüzde yüz rasyonel olmayan bir varlık. Özel hayatımız da bu yöndeki örnekler ile dolu. Mesela, hepimiz, her şeye, her zaman değil; yalnızca bazılarımız, bazı şeylere, bazen adapte olabiliyoruz veya empati ve duygu potansiyelimiz her zaman, herkes için bir değil. Bunları “rasyonel insan” perspektifiyle açıklamak mümkün olmuyor.

Önümüzdeki haftalarda örnekler üzerinden gideceğiz.

Kaynak

  • Ariely, D. (2011). The Upside of Irrationality: The unexpected benefits of defying logic at work and at home. London, UK: Harper Collins Publishers 07.10.2011

Benzer İçerikler :

Kolestrol: Bir Masal Daha 2

Geçen hafta “şehir efsaneleri” dizisinden “kolesterol masalını” irdeleyeceğimizi müjdelemiştik. Daha önce de hatırlayacaksınız, kilolu ...

Eğitimde Dönüşüm - IV

Geçen yazımızda psikolojik gelişim ile ilgili önemli bir konuyu gündeme getirmiş; genetik ve çevresel unsurların rolleri üzerine konuşmuştuk. Belli bir genetik ...

Tükenmişlik Sendromu

Epey oluyor, büyük bir şirketler grubunda çok başarılı bir geçmişe sahip olan, üst düzey yönetici bir danışanım, güven yitimi, panik atakları ve depresif...

Güvenli Bağlanma 3

Son iki hafta Harlow'un maymunlarla yaptığı "bağlanma" deneylerini anlattık. Bebekliklerinde anneleriyle yakın bedensel temas kurması engellenen, ...

İlginizi Çekebilir :

Hareket ve Egzersiz - II

Geçen hafta, egzersizin beyin üzerindeki etkisine değinmiştik. Kısaca hatırlatacak olursak; düzenli egzersizin, başka pek çok faydasının yanı sıra, düşünce...

İyiye Odaklanmak

Belgesel kanallarda hayvanlar aleminin günlük yaşamını izleyenler yakından bilir: Neredeyse tamamı hep tetikte yaşamak zorundadır. Tehlikeye, kötüye, olumsuza ...

Jön Thai’lar, “Handsome” Jane ve Tsunami

Tsunami’nin vurduğu bölgelerden yalnızca biri olan Khao Lak’ta “örgütlenmemizi” tamamladık sayılır. Eğer “ekipler bölgeye intikal ...

Müşteri Bağlılığı - V

Son birkaç yazımızda müşteri bağlılığı ile ilgili etmenlerden söz etmiş, minimum müşteri eforu stratejisi ile müşteriyi merkeze koyarak hareket etmenin ve ...