Ev İçi Şiddetin Çocuk ve Ergenler Üzerindeki Etkileri

Ev İçi Şiddetin Çocuk ve Ergenler Üzerindeki Etkileri

Geçtiğimiz son iki yüzyılda ev içi şiddetin toplumumuzda hakim olduğu daha fazla kabul edilir hale gelmiştir. Üstelik bazı kişilerin diğerlerine oranla daha fazla şiddet riski altında olduğu gözle görülebilir bir hal almıştır. Genel olarak ev içi şiddetin kişilere, ailelere ve topluma ters etkileri vardır.

Ev içi şiddet, fiziksel zarar, cinsel istismar, psikolojik zarar, mülke ve hayvanlara verilen zararı içerir. Bu tür şiddete maruz olmak şiddete uğrayanlar tarafından hayati tehlike içerir şekilde algılanma potansiyeline sahiptir ve bu maruz olma onları yaralanabilirlik, çaresizlik ve olağanüstü örneklerde korkuya itebilir.

Fiziksel istismar başka bir insanın bedenine karşı kasıtlı, şiddet içeren ve fiziksel yaralanma, zarar ve acı riskini taşıyan her türlü davranışı işaret etmektedir. Fiziksel istismar itme, vurma, tokat atma, boğazını sıkma, bir nesneyle vurma, vücudun herhangi bir yerini burkma, istenmeyen bir maddenin kişi tarafından alınmasına zorlama ve silah kullanmayı içerir.

Cinsel istismar kişinin başkası tarafından zorla istenmeyen cinsel birlikteliğe zorlanmasıdır. Bu oral, anal ve vajinal zorlama, zorla çıplaklık, zorla cinselliğe açık materyal ve aktivitelere maruz kalma veya herhangi bir istenmeyen cinsel aktiviteyi içerir. Cinsel istismarı kabullenme, gerçek veya tehdit edici fiziksel güç uygulandığında ve başka şekilde bir zorlama sonucu olabilir.

Psikolojik istismar, aykırı ifadeleri veya başka istismar tehditlerini içerebilir (ölümle tehdit edilme gibi). Ayrıca tek başına bırakılma tehdidi, ekonomik tehditler ve duygusal istismarı da içerebilir.

Travmatik Stresin Sebebi Olarak Ev İçi Şiddet

Travmatik stres aşırı ciddi, tehdit edici ve baş etmesi güç olaylara maruz kalma sonucu ortaya çıkar. Böyle olaylar sıklıkla tahmin edilmez, kontrol edilemez ve insanın güven ve emniyet duygusunu etkilerler.

Terr, Tip 1 ve Tip 2 travmatik olayları tanımlamıştır. “Tip 1” travması, kısa süreli ve tek bir olaya maruz kalma sonucu oluşur (tecavüz,saldırı ve ciddi dayak gibi). Travmatik olaylar tekrarlanan ve uzayan şiddeti içerirse “Tip 2” travması olarak adlandırılır. Araştırmalar, “Tip 2” travmasının kişinin fonksiyonlarını daha büyük ölçüde etkilediğini ileri sürmektedir. Ev içi şiddet, sürekliliği sebebiyle “Tip 2”  travmasına uymaktadır.

Travmatik olaylara tekrar tekrar maruz kalma sonucunda kişilerin bir kısmı TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) geliştirebilirler.  TSSB, sakınma ve aşırı uyarılma içerir.  Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişiler hayatlarını travma çevresinde düzenlemeye başlayabilirler. Birçoğunun kişisel ve akademik/mesleki problemleri olmasına rağmen travma sonrası stres bozukluğunun insanın tüm işleyişine ne kadar etkisi olduğu değişiklik gösterebilmektedir.

The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (DSM IV), bir kişide TSSB olduğunun teşhis edilmesi için o kişinin hayati tehlike içeren bir olay yaşamış olmasını ve buna çaresizce, korku ve dehşetle tepki vermiş olmasını şart koymaktadır. Travmatik olay devamlı olarak yaşanmakta ve devamlı olarak tramvayla ilgili uyaranlardan kaçınma davranışı gösterilmekte ve kurban aşırı uyarılma yaşamaktadır.  Bu belirtiler/etkiler bir aydan fazla sürer ve günlük fonksiyonlarda önemli klinik zararlara sebep olur. Rahatsızlık iki günle, 4 hafta arasında sürerse Akut Stres Bozukluğu daha doğru bir teşhis olur.

Travmatik olaylara karşı tepkiler en az dört kategoriye ayrılır. Duygusal tepkiler; şok, dehşet, suçluluk, korku, aşırı hassaslık, endişe, saldırganlık ve depresyonu içerir. Kavramaya dair tepkiler; önemli derecede konsantrasyon bozukluğu, karışıklık, kendini suçlama, travmatik olaylar hakkında istemsiz olarak akla gelen düşünceler, kendi kendine yeterlilikte azalama, kontrolü kaybetme korkusu şekillerinde görülür. Biyolojik tepkiler ise uyku bozukluğu, kabuslar, abartılı ürkme ve psikosomatik belirtileri içerir. Kişinin travma öncesi dönemlerdeki baş etme şekilleri travmanın etkisiyle unutulabilir, ketlenebilir ve çaresizlik duyguları devam eder.

Ev İçi Şiddetin Çocuklarda ve Ergenlerdeki Belirtileri ve İşaretleri

Ev içi şiddetten koruma merkezlerinde olan okul çağındaki çocukların yarısından fazlası klinik seviyelerde endişe yada TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) gösterirler. Tedavi olmadan bu çocuklar suç işleme, madde kullanımı, okula devam etmeme ve ilişkilerinde zorluklarla karşılaşma riski altındadır.

Çocuklar evlerindeki şiddete çok çeşitli şekillerde tepkiler verebilirler. Daha küçük çocuklar (okul öncesi ve yuva) çoğu zaman gördükleri istismarın ne anlama geldiğini anlamaz ve kendilerinin yanlış bir şey yapmış olmaları gerektiğine inanırlar. Kendini suçlama, suçluluk, üzüntü ve endişe duygularını arttırır. Çocukların özellikle de küçük çocukların duygularını sözlü olarak dile getirme becerilerin henüz yeterince gelişmemiş olduğuna dikkat etmek gerekir. Duygularını davranışlarıyla belli ederler. Çocuklar kendilerini geri çeker, konuşmaz ve soyutlarlar. Genel olarak yeme ve uyuma zorluğu, konsantrasyon problemleri, genel endişe ve fiziksel şikayetler görülür.

Ergenlik öncesi çocuk, negatif duygularını ortaya koyma yeteneğine sahiptir. Genelde görülen belirtilere karşı bu yaş grubundaki kurbanlarda sosyal aktivitelere ilgi kaybı, düşük kavrama, arkadaş ilişkilerinde reddetme veya çekilme, asilik ve karşıt-savunmacı davranışlar görülür. Ayrıca genelde huysuzluk, alınganlık, okulda veya kardeşler arasında saldırganlık, nesnelere zarar verme, arkadaşlarını veya kardeşlerini şiddetle tehdit etme (kalemi vermezsen seni döverim gibi) ve dikkat çekmek için vurma, saldırma gibi davranışlar görülür. Kızlar, kendilerini geri çekmeye daha çok meyillidirler.

Ergenler ise akademik başarısızlık, okuldan ayrılma, ihmalcilik ve madde kullanımı riski altındadır. Bazı araştırmacılar, suç işleyen ve işlemeyen ergenler arasındaki en belirleyici fark aile içi şiddet geçmişinin var olup olmadığıdır.

Ev İçi Şiddete Maruz Kalan Çocuk ve Ergenlere Yardım

Bazı çocuklar ve ergenler için ev hayatı hakkındaki soruları cevaplamak zor olabilir. Özellikle de kişi ailesi tarafından yabancılarla ev içindeki olayları konuşmamaya dair uyarılmış veya tehdit edilmişse konuşmak daha da zordur. Okul personeli ile irtibata geçmek, çocuğa destek olmak ve yardım etmekte atılacak ilk adımdır. Ev içi şiddete maruz kalan bir öğrenci okul psikoloğu, sosyal çalışan veya rehberlik uzmanı ile görüşmelidir. Her durumun şartları farklı olmasına rağmen çocuk istismarı olduğundan kuşkulanan öğretmenler veya okul personeli, bu durumu yerel koruma birimlerine bildirebilirler. Bazı durumlarda polisle temasa geçmek gerekli olabilir.

Çocuk konuşma arzusunda bulunursa ona düşünce ve hislerini ortaya koyma fırsatı sağlanmalıdır. Konuşmanın yanı sıra çocuklar yazmaya, çizmeye veya boyamaya cesaretlendirilebilirler çünkü bunlar daha küçük çocukların kendilerini ortaya koymalarını sağlar. Gençlerle çalışan yetişkinler için gençleri, ilgileri hakkınsa konuşmaya cesaretlendirmek yararlı olabilir. Sıcak, yargılamayan ve samimi bir tavırda dinlemek kurbanlar için rahatlatıcıdır ve onların daha çok destek aramasında önemli olabilir.

Kaynak: http://www.aaets.org / 04.07.2003

İçeriği Paylaş:

İlginizi Çekebilir:

Ergenliğe Geçiş Dönemi ve Ebeveynlerin Yapabilecekleri

Geriye dönüp baktığımızda birçoğumuz, yeni doğmuş bir bebeğe bakmanın her ne kadar yorucu ve stresli olsa da bir ergene bakmaya nazaran daha kolay olduğunu...

Alt Islatma

Çocukta alt ıslatma sorunu, çocuğun tuvalet eğitimini aldıktan sonra gece uykusunda ve/veya gündüz uyanık olduğu saatlerde idrarını altına kaçırması ...

Zihnin İşlevleri ve Nörolojik Gelişim Alanları- 4

SOSYAL DÜŞÜNME Kişiler doğumla başlayan ve hayat boyu devam eden hayat sürecinde karşılaşılan sorunlarla başa çıkabilmek için bazı becerilere ihtiyaç ...

Özel Öğrenme Bozukluğu

Öğrenme bozukluğu dinleme, düşünme, konuşma, okuma, yazma, harfleme ve/veya aritmetik hesaplamaları yapmada kendini gösteren, sözlü/yazılı dili anlama ve/veya ...